ABD'nin CAATSA tehdidi
ABD'nin olası bir yaptırım kararının Türk Hava Kuvvetleri'nin imkan ve kabiliyetlerini nasıl etkileyeceği yüksek sesle tartışılmaya başlandı.
Abone olTürkiye ve ABD arasında S-400/F-35 üzerinden devam eden sancılı süreç, ABD’den ülkemize gelen mektupla yeni bir boyuta taşındı.ABD'nin '31 Temmuz'a kadar kararınızı verin' baskısının ardından bazı çevrelerce sıklıkla "ABD yaptırım uygularsa Türk Hava Kuvvetleri uçamaz duruma gelir" algısı oluşturulmaya başladı. Konunun uzmanları sürecin 'barış' ve 'savaş' dönemi olarak ikiye ayrılması gerektiğine işaret etti, ABD’den gelecek yaptırımlara rağmen Türk savaş uçaklarının kısa ve orta vadede herhangi bir sorun yaşamadan uçabileceğine vurgu yaptı. Uzun vadeli yaptırımda ise Türkiye'nin önünde farklı seçenekler var. Uzmanlara göre NATO, kendisini koruyan bir ülkeyi uzun süreli bir yaptırıma maruz bırakması gibi bir 'aptallığa' göz yummaz.
Türkiye ve Rusya'nın S-400 anlaşmasında 'geri adım yok' açıklamalarının ardından tehdit dozajını giderek artıran ABD yeni bir adım attı ve bu kez 'iptal' için 31 Temmuz'a kadar süre verdiğini duyurdu.
Söz konusu iptalin gerçekleşmemesi durumunda 'Amerika'nın Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası' (CAATSA) kapsamında adımlar atılacağını ilan eden ABD'nin böyle bir tercihte bulunmasının muhtemel etkileri de yüksek sesle konuşuluyor.
ABD ekseninde yayın yapan kimi medya organlarında "ABD yaptırıma başlarsa Türk Hava Kuvvetleri uçamaz hale gelir" algısının oluşturulmasına yönelik haberler üretilmeye başlandı.
Türkiye ve Etki Alanındaki Bölgeler Savunma Analisti Turan Oğuz, yeniasafak.com'a yaptığı açıklamada hem bu iddiaların doğru olup olmadığını anlattı, hem de yaptırım gelmesi durumunda ülkemizin önündeki seçeneklere dair değerlendirmelerde bulundu.
Türk savaş uçakları, pilotların üstün yetenekleriyle birleşerek özellikle terörle mücadelede önemli görevler üstleniyor.
'Savaş' ve 'Barış' dönemi olarak ikiye ayrılmalı
Yaptırım kapsamında yapılacak değerlendirmelerin iki farklı senaryoda ele alınabileceğini ifade eden Oğuz, savaş zamanında farklı, barış zamanında farklı gerçeklerin ortaya çıkacağına dikkati çekti.
Mevcut şartlarda bir 'barış' döneminde olunduğuna işaret eden Oğuz, "Çok uzun yıllara yayılmadığı sürece barış zamanında uygulanacak yaptırımların Türkiye'ye yıkıcı bir zarar verebileceğini düşünmüyorum" dedikten sonra, şunları söyledi:
"Kısa ve orta vadede CAATSA yaptırımlarının Türk Hava Kuvvetleri'nde yok edici bir iz bırakacağı, savaş uçaklarımızı 'uçamayacak' noktaya getireceğinin iddia edilmesi; askeri, siyasi ve uluslararası ilişkiler gerçekleriyle örtüşmüyor.
Uçaklardan bazılarını 'kemiririz'
Peki yaptırımlar gelirse Türkiye nasıl bir yol izleyebilir? Öncelikle elimizdeki yedek parçaları kullanarak başlarız. Barış zamanı için hiç azımsanmayacak seviyede bir stoktur bu.
Ayrıca Türkiye'nin elinde çok sayıda savaş uçağı mevcut. Eğer mecbur kalınırsa bir şekilde bu savaş uçaklarından bir kısmı ayrılır ve 'kemirmek' denilen yöntemle yolumuza devam ederiz. Nedir bu yöntem? Elinizdeki bazı uçakları özelliklerine, yaşına, durumuna ve benzer kıstaslara göre ayırırsınız. Onlardan alacağınız parçalar sizin diğer uçaklarınız için yedek parça olur ve uçar unsurlarınız uzun bir süre yoluna sıkıntısız bir şekilde devam edebilir."
Karaborsadan parça bulunabilir
'Kemirme' yöntemi dışında da Türkiye'nin farklı seçenekleri olabileceğini anlatan Oğuz, "ABD, çok ciddi bir yaptırım uygulasa ve 'Sadece ben değil, benimle müttefik olan tüm ülkeler de Türkiye'ye parça satmayacak-destek olmayacak' şeklinde baskı yapsa dahi o zaman da ülkemizin el altından, bir nevi karaborsa yoluyla bu parçaları temin etme imkanı olur" dedi.
Türkiye'nin elinde farklı sınıflarda çok sayıda savaş uçağı var.
Uzun döneme yayılırsa kendimiz yedek parça üretiriz
Oğuz, Türkiye'ye karşı uygulanacak yaptırımların uzun yıllara dayanması halinde nasıl bir yol izlenebileceği sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"O zaman da kendi yedek parçamızı üretme imkanına kavuşabiliriz. Böylesine uzun dönemli bir yaptırıma İran maruz kaldı. Buna rağmen halen bir şekilde havada tuttukları savaş uçakları var.
Biz de kendi parçamızı üretme yoluna gidebiliriz. Son yıllarda Savunma Sanayi Başkanlığı'nın Anadolu'da çok sayıda toplantı yapıp uçaklarda kullanılan yedek parçaların yerli olarak üretilmesi için çalıştığını biliyoruz. Kaldı ki son 2 yıldır savaş uçaklarımızda kullanılan yerli yedek parça oranı geçmişe oranla daha yüksek bir seviyede.Ayrıca yıllardır bakım ve tutumunu yaptığımız için biz artık bu uçakları çok iyi tanıyoruz. Bakımlarını yapıp onları 'uçar' bir halde tutmak gibi konularda ustayız.
Diğer bir yöntem olarak tüm bunları yaparken, hem kendi uçaklarımızı üretebilir hem de başka ülkelerden yeni veya ikinci el uçak tedariki yoluna gidebiliriz.
Savaş uçaklarını bir kenara bırakırsak, yaptırım durumunda elimizde sayıca az olan uçaklarımızın doğrudan etkileneceğini öngörebiliriz. Örneğin, kamuoyunda 'Barış Kartalı' olarak bilinen 'AWACS' uçaklarından elimizde 4 tane var. Sayı az olduğu için yedek parça sıkıntısı orta vadede etkili olup bunlar bir süre sonra tam performansla görev yapamaz hale gelebilir."
Türkiye'nin sahip olduğu AWACS uçaklardan biri. THK'nın filosunda bu uçaktan 4 adet bulunuyor.
Savaş döneminde işler farklı olur
ABD, CAATSA yaptırımları uygularsa, savaş döneminde farklı sonuçlara neden olabileceğinin altını çizen Oğuz, şöyle devam etti:
"Eğer yaptırımlar başladıktan kısa bir süre sonra bir 'devlet ile' savaş durumu vuku bulursa bu bizim için 'hazırlıksız yakalanma' anlamına gelebilir ki bu da ciddi sıkıntılar yaşama potansiyeli doğurabilir.
Çünkü savaş döneminde, düşmana da bağlı olmak üzere, normalden kat kat fazla yedek parça kullanmak gerekir. Kaldı ki böyle bir durumda elinizdeki neredeyse tüm uçakları kullanmak istersiniz ve bu da ihtiyacınıza ilave bir yük anlamına gelir. Kıbrıs Barış Harekatı esnasında uçak lastikleri konusundaki sıkıntıları hepimiz hala hatırlıyoruz.
Eğer yaptırım uygulanır ve Türkiye bu yaptırımların ardından çok kısa bir süre içerisinde bir savaşa girmeye zorlanırsa ancak o zaman Hava Kuvvetlerimizin yetersiz kalma ihtimali olabilir. Ancak bu senaryonun pratik hayatta karşılığının çok zor olduğunu, ancak bir uç ihtimal olarak konuştuğumuzu da söylemekte fayda var."
ABD Başkanı Trump, Türkiye'nin S-400 alması halinde yaptırımları imzalayacağını daha önce de çok kez dile getirmişti.
NATO'nun bu yönde adım atması 'aptalca' olur
Oğuz, Türkiye'nin NATO konusunda tüm görevlerini eksiksiz şekilde yerine getiren bir üye olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:Kaldı ki NATO'nun Güneydoğu kanadını biz koruyoruz. Bu korumayı da artık herkesin malumu olan bir şekilde 'hava savunma sistemimiz olmadan' yapıyoruz. Yani uçaklarımızla hava savunma görevleri icra ediyoruz.
Böyle bir gerçeklik varken, NATO'nun kendi üyesini 'güçsüz' duruma getirmesi, hele ki uçar unsurlarını 'uçamaz' bir hale düşürme ihtimali akla ve mantığa ters. Bu nedenle söz konusu yaptırımlarda bir kırmızı çizgi olacağını, kimsenin bu çizgiyi geçmeyeceğini düşünüyorum. Kaldı ki bu gibi durumlarda mutlaka 'arayı bulan' bir ülke ortaya çıkar ve işler daha da kötü bir yere gitmeden orta yol bulunur."