tarihte 10 Ekim
415 - 404 yılında çıkan isyanda yakılan Ayasofya kilisesi,
Bizans İmparatoru II. Theodosius tarafından yeniden yaptırılarak
açıldı.
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, 532-537 yılları arasında
İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa
ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında
İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan
Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise
müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika
planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir
yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık
tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.
Ayasofya adındaki "aya" sözcüğü "kutsal, aziz", “sofya” sözcüğü ise
herhangi bir kimsenin adı olmayıp, Eski Yunancada “bilgelik”
anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla “aya sofya” adı
“kutsal bilgelik” ya da "ilahî bilgelik” anlamına gelmekte olup,
Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır. 6.
yüzyılın ünlü bilim adamları, fizikçi Miletli İsidoros ve Trallesli
matematikçi Anthemius'un yönettiği Ayasofya’nın inşaatinde yaklaşık
10.000 işçinin çalıştığı ve Jüstinyen'in bu iş için büyük bir
servet harcadığı belirtilir. Bu çok eski binanın bir özelliği
yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski
yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.
Bizans döneminde Ayasofya büyük bir “kutsal emanetler” zenginliğine
sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş
İkonostasisti. Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve
Ortodoks Kilisesi’nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054
yılında Patrik I. Mikhail Kiroularios'un Papa IX. Leo tarafından
Aforoz edilmesine şahitlik etmiştir, genel olarak bu olay
Schisma'nın yani Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı
sayılır.