Kılıçdaroğlu’ndan 'cumhurbaşkanlığı adaylığı' açıklaması
İzmir Çeşme’de Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) 35. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna “Tabii bu bizim ittifaka bağlı. Onlarla oturup karar vereceğiz. Hem ittifak kurup hem de ‘ondan bağımsız karar vereceğim’ derseniz olmaz” ifadelerini kullandı.
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ESİAD 35. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’na katılmak üzere İzmir Çeşme’ye geldi. Toplantıya CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun ve Ahmet Akın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve ESİAD üyeleri katıldı. Toplantıda ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı ve ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer de konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu, konuşmasının ardından soru-cevap bölümüne geçti. CHP lideri, “Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna “Tabii bu bizim ittifaka bağlı. Onlarla oturup karar vereceğiz. Hem ittifak kurup hem de ‘ondan bağımsız karar vereceğim’ derseniz olmaz. Nitelikleri ben kendi düşünceme göre anlattım. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Siyasi partiler arası sorun çıktığında liderleri davet edip sorunun çözüme katkı verecek kişi cumhurbaşkanıdır” yanıtını verdi.
"BELLİ KONULARDA ORTAK SÖYLEM GELİŞTİRİYORUZ"
Soru cevap bölümünde soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem diye ortak bir söylememiz var. Deva ve Gelecek partilerinin başkanları da bundan söz ediyor. Söylem birliğimiz var ama şöyle bir çalışma yapıyoruz; güçlendirilmiş parlamenter sistemin ne olduğu ile ilgili çalışma yapılıyor. Her partinin genel başkan yardımcısı görevli. Bunu 1,5 sayfayı aşmayan bir metne dönüştürüp partilerin ortak hedefi diye kamuoyu ile paylaşmayı düşünüyoruz. Deva ve Gelecek, ittifak içinde yer alır mı kendi tercihleri ama belli konularda ortak söylemi geliştiriyoruz" diye konuştu.
"NEFİSNE HAKİM BİR CUMHURBAŞKANI OLMASI LAZIM"
Erken seçim konusundaki soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Erken seçim tartışılıyor. Toplumun büyük kesimi de istiyor. Erken seçim olması lazım. Her geçen gün fatura giderek ağırlaşıyor. Kamuoyu yoklamaları da erken seçimin istendiğini gösteriyor. Biz demokrasi konusunda uyumu sağlayacağız. Cumhurbaşkanı olarak seçeceğimiz kişi olağan üstü yetkilere sahip olacak. Nefsine hakim olan bir cumhurbaşkanı olması lazım. Bu yetkiyi aldığında ‘devretmiyorum’ derse her şey karışır. Topluma güven verecek. Zaman içerisinde güçlendirilmiş parlamentoya geçmek zorundayız. Türkiye’yi yeni bir alana, güçlü bir alana çekecek projemiz var. Altyapıları oluşturuluyor. Kamuoyu ile paylaşacağız. İstihdam sağlama, katma değeri yüksek üretim yapma, kentlere yığılmayı azaltma, Anadolu’yu güçlendirmek için bir projemiz var. Her siyasi partinin kendi programı vardır. Ortak bir program çıkar mı görüşülmedi ama belki geçiş süreci için bir program yapılabilir.”
"BİR KİŞİNİN KARARI İLE OLMAZ"
Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili başka bir soruya da cevap veren Kılıçdaroğlu, “Siyasette en önemli olan konu güven. Güveneceğimiz kişiyi siz seçeceksiniz. Ben ancak ‘şu olsun, bu olsun’ derim. Kişinin özgeçmişine ve o güne dek yaptıklarına bakacaksınız. Şahsi düşüncem; zaten bir cumhurbaşkanı seçilirse ittifakı oluşturacak tüm liderler orda olmak zorundadır. Bir kişinin kararı ile olmaz. İttifak ile temel konularda ittifakı oluşturan siyasi partiler karar verir. Bir araya geliriz, temel konularda karar verip o kararı kamuoyu ile paylaşırız. Gelecek ve Deva da dahil liderler, ülkenin geleceği açısından kaygılılar ve bu kaygının giderilmesini istiyoruz” dedi.
"1. SINIF DEMOKRASİYİ ÜLKEMİZE GETİRMEK ZORUNDAYIZ"
Konuşmasına İdlib’de iki askerin şehit olması üzerine şehitlere rahmet dileyerek başlayan Kılıçdaroğlu, çağdaş uygarlığı yakalamak için yapılması gerekenleri söyledi. Kılıçdaroğlu, “AB bizi üye olarak kabul eder ya da etmez o ayrı bir şey. AB’nin ‘bunu yapın, şunu yapın’ demeden, bunu beklemeden eğer çağdaş uygarlığı yakalamak istiyorsak oradaki tüm kuralları kendi ülkemize getirmek zorundayız. Ben Binali Yıldırım beni ziyaret ettiğinde açık net söyledim. ‘Neden onların fasıl açmalarını bekliyoruz? Bizim irademiz, aklımız yok mu? dedim. Oturalım tüm demokratik düzenlemeleri yapalım. Bu ülkenin siyasetçileri bu ülkenin insanlarını 3. sınıf demokrasiye mahkum edilmemesini istemek zorundadır. 1. sınıf demokrasiyi kendi ülkemize getirmek ve bunun altyapısını oluşturmak zorundayız” sözlerine yer verdi.
"BİRİNCİ VİZYONUMUZ DEMOKRASİ"
Bunun için dört temel vizyonları olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Birinci vizyonumuz demokrasi. Bir ülkede demokratik standartlar yüksek değilse asla ve asla sağlıklı büyüyemezsiniz, saygınlık kazanamazsınız. Biz can ve mal güvenliğini, yargı bağımsızlığını sağlamak zorundayız. Siyasetin kirlilikten arınması lazım. Siyaset kirlilikten arınmış değil. Bir kişi siyasete girip zenginleşiyorsa orada sorunumuz var demektir. Siyasette zenginleşmek mümkün değildir. Bir siyasi ahlak kanunun çıkması lazım. Büyük yatırımlar var evet ama kaça yapıldığını kimse bilmez. Devlet yönetiminde ticari sır olmaz. Demokrasi tek başına bir kural değildir, bir kurallar bütünüdür. Vizyonumuzun birinci kuralı demokrasiyi gelişmiş hale gelmek. Demokrasi gelişmiş ülke olmazsanız büyümeyi ve kalkınmayı unutun. Dünyada böyle bir ülke yok. Yüksek faiz verdiğimiz için sipekülatif şekilde geliyorlar. Bu ülkede biz kazanalım, bizim sanayicimiz, iş insanlarımız yatırım yapsın ve Türkiye’yi büyütelim.”
"STRATEJİ PLANLAMA TEŞKİLATI KURACAĞIZ"
İkinci vizyonun üretim olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin her alanda üretmesi lazım. Biz, Strateji Planlama Teşkilatı kuracağız. En nitelikli insanları istihdam edeceğiz. Bu düzenin değişmesi lazım. Hakça bir düzenin gelmesi lazım. Kaynaklar en verimli şekilde kullanılmazsa ülkeyi sağlıklı büyütemezsiniz. Her yerde ara eleman sıkıntısı çekiliyor. Bunun içim de organize sanayi bölgelerinde yatılı teknoloji liseleri kuracağız. Organize sanayi bölgelerinin yönetimi ve Milli Eğitim Bakanlığı yönetecek. Öğrenci orada okuyacak, 3. sınıftan sonra staja başlayacak. Sigortasını devlet ödeyecek. Mezun olunca da işi hazır olacak. Üniversiteye gitmek istiyorsa üniversiteye artı puanla girecek. Eğer 21. yüzyılda katma değerli ürün üretmezse, Türkiye söz sahibi olamaz. Bunun yolu üniversitelerden geliyor. Bilgi üretirseniz katma değeri yüksek ürün üretirsiniz. Yazılım sektörü bizde çok gelişmiyor. Neden? Hindistan’da çok gelişmiş. Oraya ekip gönderdik parti olarak. 1,5 sayfalık rapor geldi. Okul öncesi eğitimde oyun içinde çocuklara matematiği öğretiyorlar. Biz bunu yapamaz mıyız? Yapabiliriz. En nitelikli elemanlarımız yurt dışına gidiyor. Demek ki bunu aşmamız lazım. Katma değeri yüksek ürün üretemezseniz, gelişmiş ülkelerin pazarı konumuna gelirsiniz. Türkiye’nin çip üretmesi lazım. Eğer sanayide sınıf atlamak istiyorsanız firmalara her türlü desteği vermek zorundasınız” dedi.
"GÜÇLÜ SOSYAL DEVLET"
vizyonun güçlü bir sosyal devlet olduğunu belirten Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güçlü bir sosyal devlet kuramazsanız sorunu çözemezsiniz, barışı ve iç huzuru sağlayamazsınız. Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir Türkiye inşa etmek zorundasınız. Sosyal devlet, toplumda zayıf olan insanlara destek veren devlet demektir. Aile destekleri sigortasını getireceğiz. Bununla hiç kimse kendini yalnız hissetmeyecek. Bunu biz mi bulduk, hayır. Gelişmiş bütün ülkelerde bulunuyor. Yoksulluk siyasete malzeme ediliyor. Yoksul insanların onuru korunmuyor. Yoksulluğunu teşhir ediyoruz. Vizyonumuzun üçüncü ayağı güçlü bir sosyal devleti inşa etmektir.”
"4. VİZYON SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK"
vizyonun sürdürülebilirlik olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Demokrasi sürekli gelişen bir kavram. Şimdi ‘katılımcı demokrasi’ diyoruz. Sürdürülebilirliği sağlayacak en önemli aktör devlet ve onun içindeki liyakatli kadrolardır. Eğer devlette liyakati yok ederseniz ne yapacağını kimse bilmez. Belirsizlik üzerine devlet yönetilmez. Devlet planlama ile yönetilir. Siyasi partiler devlet olmak için değil, devleti yönetmek için talip olurlar. Devlette şef olmak için KPSS’de yüksek puan almak, atanmak, çalıştıktan sonra şeflik sınavına girmek lazım. Bakan olmak için savcılıktan kağıt, bir de ilkokul diploması yetiyor. Bir siyasi parti devlet olmaya kalkarsa bürokrasiyi yerle bir etmiş olur. Liyakatli kadro, devleti adaletle yönetir” diye konuştu.
"TÜRKİYE KENDİNİ 5 YIL İÇİNDE TOPARLAR"
Türkiye’nin AB’ye üye olmasının umurunda olmadığını, umurunda olan konunun AB’de yer alan tüm demokratik kuralların ülkemizde olması olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Biz kendi dinamiklerimizle çok hızlı büyür ve kişi başı milli geliri AB ülkelerine göre aşarız. Yeter ki iyi planlama yapalım. Orta Doğu’da huzur ve barışı sağlayıp kalkınmasına en büyük katkıyı veren ülke oluruz. Orta Doğu’da kavgayı bitireceğiz. Göçmen politikası konusunda da kararlıyım. Kesinlikle Suriyeli kardeşlerimizi ihtiyaçlarını karşılayarak kendi ülkelerine göndereceğiz. Bunu AB fonları ile yapacağız. Gençlerimiz geleceklerini yurt dışında arıyor. İçimi yakan bir şey bu. Yeni kurumlara, yeni kurallara, yeni kadrolara ihtiyacımız var ama karamsar değilim. Türkiye kendini 5 yıl içinde toparlar. Bölgenin en güçlü devleti, istihdam sorununu çözmüş, katma değerle üretmeye kilitlenmiş sanayi ise ile 5 yılda tüm bunları düzeltmek mümkün. İlk 6 ayda bu ülkeye rahat nefes aldırmak mümkün. Gelecek güvencesi, ifade özgürlüğü vereceğiz. Bizi rahat eleştireceğiniz ortamı sağlayacağız. Bir politikacının eleştiriye ihtiyacı var” diye belirtti.
"KENDİ ÖYKÜMÜZÜ BİRLİKTE YAZABİLİRİZ"
CHP’nin son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Kimlerin, hangi sosyal kimliklerin ne sorunu varsa çözüm ürettik. Karşılıklı güveni sağlamak zorundayız. Her şeyi güzelliklerle hayata geçirmek ve bunun hesabını vermek mümkün. O zaman göreceksiniz ki Türkiye hızlı büyüyüp gelişecektir. Bu işin aktörleri de sanayicilerdir. Sanayici ekonominin kamu görevlisidir. Bizim 21. yüzyılda kahramanlara ihtiyacımız yok. Akılcı düşünen politikacılara ihtiyacımız var. Biz 13. yüzyıldaki, 14. yüzyıldaki öyküleri değil 21. yüzyılda kendi öykümüzü yazmalıyız. Kendi öykümüzü de birlikte yazabiliriz” sözlerine yer verdi.