'Biz seçimi, bir referanduma dönüştüreceğiz'
Almanya'da dün akşam bir panele katılan CHP TBMM Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, Türkiye- Almanya ilişkileri ile ilgili olarak "Recep Tayyip Erdoğan'da, Angela Merkel'de, SPD Genel Başkanı Martin Schulz da yanlış yapmıştır. Biz, ne Erdoğan'ın yanlışını bütün dünyada savunuruz, nede sol parti diye SPD genel başkanı Schulz'un yanlışını savunuruz“ dedi.
Abone olAlmanya'nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'nde bulunan Bielefeld
şehrinde yeni kurulan CHP Ostwestfalen-Lippe (OWL) Bielefeld
Temsilciliği tarafından dün akşam bir açılış programı düzenlendi.
Bielefeld Belediye binasının toplantı salonunda gerçekleştirilen
açılış paneline CHP TBMM Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili
Özgür Özel, CHP Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, CHP eski
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, konuşmacı olarak katıldı.
Panelde ayrıca CHP Ostwestfalen-Lippe (OWL) Bielefeld Temsilciliği
Başkanı Nebahat Pohlreich, 2. başkan İbrahim Çelik, genel sekreter
Cemalettin Özer, yönetim kurulu üyeleri, SPD Kuzey Ren Vestfalya
Eyaleti Milletvekili Volkan Baran ve Kenan Kolat katılırken,
yaklaşık üç yüz vatandaş da izleyici koltuklarında yerlerini aldı.
CHP Ostwestfalen-Lippe (OWL)Bielefeld Temsilciliği'nin ilk programı
istiklal marşının okunması ve 2. Başkan İbrahim Çelik'in,
konuşmasıyla başladı. Konuşma yapacağı kürsüye üzerinde adalet
yazan şapka takarak çıkan İbrahim Çelik, gömleğinin üzerine giydiği
atlet ile Kılıçdaroğlu'na yapılan eleştirileri protesto etti.
CHP Ostwestfalen-Lippe (OWL)Bielefeld Temsilciliği tarafından
düzenlenen panelin moderatörlüğünü, CHP eski İstanbul Milletvekili
Süleyman Celebi yaptı.
İlk konuşmacı olarak kürsüye gelen CHP Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehan, iktidarın eğitim politikasını eleştirerek,
"İktidarın eğitime getirdiği düzenlemeler karşısında çok üzülmüş,
hatta ağlamıştım. Ama Anadolu'ya dolaştığımda cumhuriyetçi,
Atatürkçü öğretmenlerin olması gerektiği gibi görevlerini yaptığını
gördüğümde sevindim“ dedi.
Daha sonra kürsüye gelen CHP TBMM Grup Başkanvekili ve Manisa
Milletvekili Özgür Özel, iktidarı ve cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ı farklı konularda eleştiren bir sunum yaptı.
Konuşmasında 15 Temmuz fetö darbe girişimi ile ilgili "Bir kere bu
darbe, bal gibi bir darbe girişimidir. Öngörülen, ama önlenmeyen ve
sonuçlarında faydalanılan bir süreç yaşandı“ dedi ve neden
kontrollü darbe dediklerini anlattı.
Referandum sürecinde izleyicilere anlatan Özgür Özel, şöyle konuştu
"İktidar, 49-50 biz, 15-16 MHP, toplam 65 yapar, her birleşmede güç
doğar, yüzde 70 ile bu rejimi değiştiririz diye düşünüyordu. Biz
onlara o zaman, bu rejimi değiştirtmeyiz. Çünkü siz çağırdığınızda,
birileri kot pantolon üstüne kefen giyip hava alanlarına toplanıp,
numaradan senin için ölmeye geldik Reis diye bağıranlar var, ama bu
sefer kot üstüne kefen giyenler değil, sahaya Çanakkale'de
Anavartalar da toprak altında kefensiz yatanların torunları çıkar
arkadaş dedik. Çıktımı?çıktı, 49 artı 16, 65 olmadı. Sandıklara
sahip çıkıldı, trafoya kedi girmesin diye tedbirler alındı, ama ana
trafoya kaplan soktu namussuzlar. Ama bir gerçek var, o anayasa
metni, şu an yürürlükte, ama meşru değil. Meşuriyeti sadece
Türkiye'de tartışılmıyor, bütün dünyada tartışılıyor. Meşruriyet
kiriz, öyle bir krizdir ki demokrasilerde, ses hızından hızlı
gider. Ankara'dan uçağa binersin, ister Wasinton, ister Pekin de,
ister Moskova da, ister Lüksemburg'ta indiğinde, bir bakarsın sen
uçakla kaçtın, seni o havalimanın da meşuriyet krizi karşılar. Ak
parti, 16 nisan referandumu nasıl kazandı, yada kazanmaya
çalıştığını hatırlayalım. Referandumu bir genel seçime dönüştürerek
bunu yaptılar. Biz kardeşim 18 maddenin içeriliğini konuşalım
diyorduk, o diyor Kılıçdaroğlu zamanın da SSK'da çarşaflar
kanlıydı, o yüzden oyu bize verin. Biz kuvvetler ayrılığı diyoruz,
o Savaş Ay'ın sorduğu soruyu soruyor, sanki Türkiye'yi Kılıçdaroğlu
yönetiyor. Madem Kılıçdaroğlu'ndan onun hesabını soracaksın,
bugünkü SKK başkanını da cumhurbaşkanı yapalım o zaman. Ama mesele
o değil, mesele işi genel seçime dönüştürerek, referandum
havasından kurtarmaktı”.
Özel partisinin 2019 seçimlerine yönelik stratejisini ise “Önümüzde
bir genel seçim var. Ama 3 kasım 2019'da, ama daha erken. O seçim
bu sefer bir referandum olacak. Biz o seçimi, bir referanduma
dönüştüreceğiz. Nasıl? O seçilirse, o yetkilileri kullanacak, o
seçilirse artık kuvvetler ayrılığı biter, önünde artık secdeye
varan yüksek yargı hakimleri, biz seçilirsek yeniden demokrasi, biz
seçilirsek yeniden kuvvetler ayrılığı, biz seçilirsek yeniden
parlamentonun güçlenmesi. O yüzden hepimize bir görev düşüyor,
önümüzdeki seçimlere, bir referandum havasında gitmek için birlikte
durmalıyız. Bu hayırcılar referandumda bir araya geldiler, ama
artık bir arada duramazlar gibi sözler söyleniyordu, ne zamana
kadar 15 haziran gününe kadar. hayırcılar bir arada durabilir mi
sorusunu biz, 432 km arkada bıraktık. Ne zaman?adalet yürüyüşünü
yapıp bitirdiğimizde. Biz adalet yürüyüşünde geride, bir tane pet
şişe bırakmadık, kitle çevreye çok duyarlıydı. Arkada iki şey
bıraktık. Biri hayırcılar, bir daha bir araya gelebilir mi? Sorusu
çok gerilerde kaldı, demek ki gelebiliyormuş. İki o yürüyüşe, vatan
hainleri ile yürümem, aman bu yürüşe katılırsam, bilmem ne olur
diyen bir kaç siyasi mevtayı da geride bıraktık. Onlara umut
bağlayanlar, gerçek umudun CHP olduğunu gördüler. Parti ismi
vermeyeceğim, elbette belli dönemlerde o partilere gönül vermiş,
onların tutumlarına hoş bakmış olanlar, gerçekten onları Atatürkçü
sananlar, gerçekten onları vatansever sanan insanlar vardır. Ama
adalet yürüyüşü, saraya karşı kimin yürüyüp, kimin
yürüyemeyeceğini, adalet yürüyüşü, gerçek mücadeleyi kimin verip
kimin veremeyeceğini, kendisi ister siyasi parti lideri olsun,
ister bilmem nerenin eski başkanı, yada mevcut başkanı olsun
bunları gösterdi“ diyerek anlattı.
Toplantının soru cevap bölümünde Türkiye Almanya ilişkileri ile
ilgili gelen bir soruya Özgür Özer, „partinin grup başkanvekili ve
sözcülerinden birisi olarak ciddi bir şey söyleyeceğim diyerek,
"Son dönemde Türkiye, Almanya ve Avrupa Birliği ilişkileri
konusunda Angela Merkel'de, Martin Schulz da, Recep Tayyip
Erdoğan'da yanlış yapıyor. Biz, ülkenin cumhurbaşkanıdır diye,
yaptığı yanlışı bütün dünyada savunmak zorunda değiliz, çünkü
yanlış yapıyor. Referandum'a iç politikaya malzeme yapmak için
Türkiye Hollanda ilişkilerini zorla gerdi, şimdi bir benzerini
Angela Merkel yapıyor. SPD, Almanya'da bizim siyasi akrabamızdır.
Ben Almanya'da olsam elbetteki Sosyal Demokrat Parti olan SPD'ye oy
veririm, çokta normaldir bu. Ama Schulz, kendi partisinin hiç bir
evrakında, programında olmayan bir söylemi yapmamalı, bizimkiler
gibi, kendiliğinden bir doktrin vaaz edemez, böyle bir tutum
belirleyemez. Asla ve asla bir sağ parlamenter gibi davranamaz,
artık Avrupa siyasetinde sağcılarda öyle yapmıyor. Partisin
programı Türkiye'nin Avrupa birliğini destekliyorsa, çıkıp başbakan
olursam, Türkiye ile görüşmeleri sona erdiririm diyemez. Popülist
yaklaşımdır, yanlış yapmıştır. Merkel ile bu konularda yarışa
girmesi, hatalıdır. Hatalı olduğu konusunda ki en net tavrını,
Almanya'da Kenan Kolat açıklamıştı, bizde aynı şekilde yanlış
buluyoruz. Türkiye'nin de Almanya'nın da Avrupa'nın da geleceği de,
güvenliği de, tam üyeliğin tüm gerekliklerini yerine getirmiş,
hukuk ile eğitimiyle her şeyi yerine getirmiş bir Türkiye'den
geçer. Biz bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Almanya'da ki
yoldaşımız, siyasi akrabamız olan SPD' nin genel başkanı Martin
Schulz'un da, kendi partisinin kurumsal programı ve yangınlaşmış
söylemlerine aykırı olan o söylemini yanlış buluyoruz. Merkel'in
tutumu zaten baştan sona Türkiye ile son derece hatalıdır. Biz
Türkiye'nin ana muhalefet partisi olarak, ne Recep Tayyip
Erdoğan'ın, nede solcu diye SPD Genel başkanı Schulz'un, nede
Erdoğan ile çatışıyor diye Merkel'in yanlışını savunmak durumunda
değiliz. Hepsi yanlış söylüyor. Doğru olan, Türk ve Alman hakların
dostluğu, kardeşliği ve Türkiye AB hedefine yürümesi, Almanya'da
herkesinde bunu destelemesidir, doğrusu da budur. Ne Erdoğan
söylüyor diye SPD Türk düşmanıdır, olmadığını biliyoruz, ne SPD ile
biz olumlu bir cümle koruruz diye vatan haini oluruz. Bir gerçeklik
var ki, en çok Türk'ün yaşadığı Almanya, Türkiye'ye en fazla
turistin geldiği ülke Almanya, bu kadar etkin ve önemli ilişkilerin
olduğu bir yerde, bir kaç politikacın popülizmi, bu kadar köklü
bağı ve geleneği yok etmeye yetmez. Eninde sonunda O politikacılar,
seçimlerinde alacağını alır almaz, onlar fabrika ayarlarına
dönerler, Türkiye Almanya ilişkileri de yürümesi gerektiği şekilde
yürümek zorundadır. Bu konuda gelecekte CHP'nin çok net tavrını da
hep birlikte göreceğiz“.
Toplantı son sözü alan CHP eski İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi, Erdoğan'ın aksine SPD'den seçime katılan Türk kökenli
adayların desteklenmesi gerektiğini savundu.