Anasayfa /  Popüler  /  Önemli günler

16 Ağustos 1556 'da açılan Süleymaniye Camii'nin tarihçesi nedir?

Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medreseler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. 16 Ağustos 1556 tarihinde törenle açılan Süleymaniye Camii'nin tarihçesi..

Abone ol
Abone ol 15 Ağustos 2017 21:56

Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medreseler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Süleymaniye Camii 1550 -1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan Süleyman adına yapılmıştır.

Süleymaniye Camii Hikayesi – Süleymaniye Camii Tarihi

Süleymaniye Camii 1550 -1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan Süleyman adına yapılmış.

Klasik Osmanlı Mimarisi tarzında yapılan eserin, çevresinde , medrese (okul), hastane, hamam, kütüphane, aşevi gibi bir çok yapı bulunuyor.

Süleymaniye Camii’nin 4 minaresi bulunuyor. Bunun nedeni Kanuni Sultan Süleyman’ın, İstanbul’un fethinden sonraki 4. Osmanlı Padişahı olması.

Camiye yakın olan iki minarede üçer, uzak olan ikisinde ise ikişer şerefe yapılmış. Minarelerde bulunan toplam 10 şerefe, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. Padişahı olmasını temsil ediyor.

Caminin, büyük kubbesini (Kubbe Çapı (D): ø26.5m , Kubbe Yüksekliği (h)=53 m) 4 adet sütün taşıyor. Bu sütunlar farklı farklı yerlerden buraya taşınmış.

Birisi, Lübnan, Bekaa Vadisi’nde bulunan Baalbek Tapınağı’ndan, bir diğeri Mısır’ın İskenderiye şehrinden, diğerleri; Topkapı Sarayı ve Vefa semtinden getirilmiş.

Süleymaniye Camii’nin en önemli özelliği akustiği. Büyük Usta Mimar Sinan caminin akustiğinin mükemmel olması ve seslerin caminin her köşesinden duyulması için çok uğraşmış. Bunun için kubbenin etrafına ve caminin çeşitli noktalarına içi boş küpler yerleştirmiş.

Mimar Sinan’ın, camide yaptığı akustik çalışmaları ile ilgili ilginç bir hikaye de anlatılır. Mimar Sinan, bu konuya çok vakit harcar ve inşaat beklenenden uzun sürer. Mimar Sinan’ı çekemeyen bazı çevreler, Kanuni Sultan Süleyman’a, Mimar Sinan’ın keyfine baktığını ve hatta caminin içinde nargile tüttürdüğü söylerler. Buna çok sinirlenen ve küplere binen Padişah, hemen camiye gider. Mimar Sinan’ı nargile içerken görür ve hemen bir açıklama ister. Mimar Sinan nargilenin içinde tütün bulunmadığı, yalnızca suyun fokurdama sesinin, camide nasıl duyulduğu anlamak için yaptığı akustik bir çalışma olduğunu açıklar.

Süleymaniye Camii ilk yapıldığında iç mekan aydınlatması, yüzlerce kandille sağlanırmış. Bu kandillerden çıkan dumanı ve isi düşünün, normalde, her geçen gün ortamı kirletmesi gerekir. Büyük Usta Mimar Sinan, müthiş mimari zekası ile bu isleri bir noktada toplamayı başarmış ve bundan mürekkep elde ederek kullanılmasını sağlamış.

İs odasında elde edilen, mürekkep ile önemli fermanlar yazılırmış. Çünkü, isten elde edilen mürekkep, normal mürekkebe göre daha dayanıklıymış.

Büyük Usta Mimar Sinan, bu büyüklükte bir caminin örümcek ağlarından korunması için çok doğal bir yöntem kullanmış ve Süleymaniye Camii’nin çeşitli yerlerine yüzlerce devekuşu yumurtası koydurmuş. Devekuşu yumurtasını sevmeyen örümcekler, böcekler ve hatta akrepler camiden uzaklaşırmış.

 

Süleymaniye Camii yapılırken, ilk önce temeli atılmış. İstanbul’da tarih boyunca bir çok büyük deprem olduğundan, Mimar Sinan temelin 1 sene bekletilerek tam olarak oturmasını istemiş.

Cami inşaatının durdurulduğunu duyan İran Şahı, Osmanlı İmparatorluğu’nun camiyi yaptırırken finansal olarak sıkıntıya düştüğünü düşünmüş ve Kanuni Sultan Süleyman’a hitaben ” Süleymaniye Camii’ni bitirmeye gücünüz kalmamış ve inşaatı yarıda bırakmışsınız. Elçimizle birlikte size bir sandık dolusu para ve mücevherat gönderiyoruz. Bu hayırlı işte bizim de katkımız bulunsun.” diye bir mektup göndermiş.

Kanuni Sultan Süleyman, buna müthiş sinirlenmiş. Sandığı Mimarbaşı’sı, Büyük Usta Mimar Sinan’a vererek, tamamının caminin temelinde kullanılmasını istemiş. Mimar Sinan bu değerli taşları, Süleymaniye Camii’nin minarelerinden birinde kullanmış.

Bu minare bugün Cevher Minaresi olarak biliniyor. 3 şerefeli olan minarelerden, doğuda olan minaredir.

Süleymaniye Camii’nin hemen yanında bulunan Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Hürrem’in türbelerini de ziyaret etmek mümkün.

Süleymaniye Camii Nasıl Gidilir?

İstanbul’un Süleymaniye Mahallesi, Fatih İlçesinde yer alır.

Süleymaniye Camii Adresi – Süleymaniye Camii Harita

Süleymaniye Camii’ne en kolay Beyazıt durağında inerek Sahaflar Çarşısı ve Kapalıçarşı Beyazıt Kapısı arasında kalan çarşıdan yürüyerek gidebilirsiniz.

Evliya Çelebi anlatımıyla Süleymaniye Cami

Evliya Çelebi'nin anlatımıyla caminin yapımı şöyle olmuştur

 "Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar bin mükemmel üstad mimar yapı ustası işçiler ve taşçılar ve mermer işleyenler varsa hepsini toplayıp üç yıl bütün ayakları bağlı forsa temelini yerin altına indirdiler.üç senede binanın temeli yeryüzüne yükselip bina meydana çıktı. Bir yıl o halde kaldı...Bir yıldan sonra Sultan Bayazıdı Veli'nin presesine (hiza ipi) göre mihrab kondu. Dört tarafına duvarlarını kubbe aralarına varıncaya kadar 3 yıl yükselttiler. Ondan sonra metin güçlü dört paye üzerine yüksek kubbeyi yaptılar. Süleymaniye Camii'nin ne yolda şekillendiği, bu ulu camiin kubbenin mavi tasının ta üst tepesi Ayasofya kubbesinden yuvarlak ve yedi meliki arşın yüksek cihanı kaplayan bir kubbedir. Bu eşsiz kubbenin dört ayağından başka camiin solunda ve sağında dört tane somaki mermer sütun vardır ki her biri onar Mısır hazinesi değerindedir...Ama Allah bilir bu kırmızı renkli dört somaki sütunun cihanın dört köşesinde benzeri yoktur, ellişer arşın yüksekliğinde güzel sütunlardır...Mihrab ve minber üzerinde olan renk renk camlar Serhoş İbrahim'in işidir. Her cam parçasında nice kerre yüzbin parçanın renk renk hurda camlarla çiçekler ve Allah'ın güzel adlarıyla süslenmiş camlardır ki, bunlar kara ve deniz seyyahları arasında dünyaca övülmektedir, felekte bunların eşi görülmemiştir...mermeri işleyen üstad ince sütun üzerine bir müezzin mahfili yapmıştır ki guya cennet mahfillerindendir...mihrabın üzerinde Karahisari hattıyla Zekeriya ne zaman bulunduğu mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu (Ali İmran: 37) ayeti zehebi laciverd ile yazılmıştır.

Ve mihrabın sağında ve solunda burma, zıh zıh yapma sütunlar ve yine orada bir adam boyu halis bakır ve halis altunla cilalanmış şamdanların üzerinde yirmişer kantar kafuri balmumları.camiin sol köşesinde sütun üzere bir yüksek makam, Hünkar Mahfili vardır, ...dört sütun payelerin köşelerinde dört tane aşırhan maksurecikleri var... camiin iki tarafında yan suffaları var...yine bu suffalara eş ince sütunların üzerinde deryaya nazır ve sağ tarafı çarşuya bakan katlar...cemaat çok olduğu zaman bu suffalarda ibadet ederler...mübarek gecelerde kandiller yakarlar hepsi yirmi iki bin kandil ve asılmış avizeler. Bu camiin içinde geride Kıble Kapusu tarafındaki iki payelerde bir çeşme vardır. ve bazı taklar altında Üst Hazine Maksureleri.

Bu caminin içinde ve dışında olan Ahmed Karahisari hattı bugün de ne yazılmıştır ne yazılsa gerektir. İlkin büyük kubbenin ta ortasında Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun sıfatı sanki içinde bir çerağ bulunan bir hücredir. O çerağ bir sırça içindedir. O sırça kandil de sanki bir inci gibi parıldayan bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de battığı yere de nisbeti olmayan mübarek bir ağaçtır, zeytundan tutuşturulup yakılır. Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa da hemen ışık verir ki nur üstüne nurdur. Allah insanlara meseller irad eder. Allah herşeyi hakkıyla bilendir' ayetini yazmada yedi beyzasını göstermiştir. (Nur 35). Mihrab üzerindeki yarım kubbenin içinde... (Enam 79) ayeti. Ve dört payelerin köşesinde Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin yazılmıştır. Ve minberin sağındaki pencere üstünde... (Cin 18) ayeti yazılıdır. Üst pencereler üzerinde Allah'ın güzel adları yazılıdır.

Ve bu camiin 5 kapusu vardır. Sağ tarafta imam kapusu, sol tarafta hünkar mahfili, altında vüzera kapusu, ve iki yan kapuları var, sol yan kapu üzerinde (Rad 24)yazılıdır, kıble kapusu üzerinde sol taraftaki kitabenin içinde Ketebehu Ahmed el Karahisari sene..deyü tahrir olunmuştur.

Camii şerifin adı geçen babı saadetlerine ve haremi latifin üç tane yüce kapusuna ayak taş merdivenle çıkılır ve inilir...ve bu avlunun dört yanına nazır hepsi.. adet pencerelerdir, demirci ustası Davudi sanat gösterüp öyle örs vurmuş ki, bu zamana kadar cilasına bir zerre toz tesir etmeyüp puladı nahçevani gibi parlak pencerelerdir. Ve bu pencereler üzere bütün camlar...ortasında ibret verici bir havuz vardır... avlunun kıble kapusu bütün kapulardan yüksek bir sanatlı babı saadettir ki yeryüzünde bu kapuya benzer beyaz ham mermer eşikli ve kat kat girişme zıhlı çengelli ve medeneli bir kapu görülmüş değildir, bütün ham mermerdir...Ve bu camiin dört tane minarelerinin evsafı var ki her biri bir ezanı Muhammedi makamıdır...dört minare on tabaka...sol taraftaki üç şerefeli minareye Cevahir minaresi derler...ve bu camiin iki tarafında kırkar tane abdest tazeleycek muslukları vardır.

Temelinin atılışındaki metanet ve köşesinde olan zarafet ve güzellik eserleri ve her türlü sanatlar insanı büyüleyen görünüşü, bu camiin içinde ve dışında vardır. Hatta bina tamamlanınca Koca Mimar Sinan şunu der: 'Padişahım sana bir cami inşa ettim ki kıyamet gününde Hallacı Mansur yeryüzünde Makalidi Cibal Demavend dağlarını Hallacın yayından pamuk gibi attığında bu caminin kubbesinde Mansur'un yay kirişi önünde çevgan topu gibi bu rütbe senasını medh eder.

Mihrab önünde bir ok atımı yerde bir gülistanı nısfı cihen hıyaban içinde, Süleyman Han'ın meşhedi -toprağı nur olsun-bir yüksek kubbe altında görülür.

Caminin üç tarafında bir kat dış avlu daha vardır ki iki yanı birer at menzili kum sahrasıdır, türlü türlü ulu çınarlar, salkım söğütler, servi ve ıhlamur ve karaağaçlar, dışbudak ağaçları ile süslenmiş bir büyük avludur ki üç yanı hepsi pencereli duvarlar ve hepsi on adet kapu...Şark tarafına bakan hamam kapusu..merdivenle hamama varılır amma bu tarafta avlunun duvarı olmayup İstanbul şehrini temaşa için bir kenarset alçak duvar çekilmiştir. Cümle cemaat orada durup Hünkar Sarayı, Üsküdar'ı, Boğazhisar'ı, Beşiktaş'ı, Tophane ve Galata ve Kasımpaşa ve Okmeydanı boydanboya görülür.

Bu camiin sağında ve solunda dört mezhep şeyhülislamları içün dört adet büyük medreseler vardır ve bir darülhadis ve bir darülkurra ve ayrıca bir tıp ilmi medresesi, bir sıbyan mektebi ve bir darüşşifa ve imaret ve bir yemekhane, bir tavhanei müsafirin, gelip gidenler için bir kervansaray, bir yeniçeri ağası sarayı, bir kuyumcular dökmeciler ayakkabıcılar ve nısfı cihen aydınlık hamamı tetimmei şuhan bin adet hizmetliler evi...

Süleymaniye Camii tamam oldukta bina emini ve nazırı ve mutemedinin hisaplarına göre, 8 kerre 100.000 ve doksan bin üç bin üç yüz seksen üç yük flori." (Gökyay 343-60)




Yorumlar