2200 YILLIK HARİTA GÜNÜMÜZE IŞIK TUTUYOR 

 

Merhaba sevgili okurlar,


Bu günkü yazımı harita üzerine yazmak istedim. Bu harita merakım çocukluğumdan beri var benim. Dünyayı tanımak ve siyasi ve sosyolojik açıdan bulunduğumuz yerin önemini kavrama açısından bu mesele hep dikkatimi çekmiştir. Dünya ve  insanın topografyada bıraktığı izlerin değişimini takip etmek için haritalar çok önemlidir. 


Harita; 
Sahip olduğumuz şeyin (ülke, kent, arsa) doğasını ve sınırlarını anlatır, dünyayı anlaşılabilir bir yapı haline sokarak tarihin yapısını da oluşturur. Ayrıca bizim durduğumuz yerden göremediğimiz bir dünyayı anlatır, geçmiş ve geleceği bugüne getirir.


Yunan matematikçi, coğrafyacı, astronom ve filozof Eratosthenes’in tahminlerime göre MÖ. 200 yıllarında çizdiği harita bugünümüze yansıdığını ve etrafımızda olup bitenlere ışık tuttuğunu gördüm. 


Amerika kıtası;
Keşfedilmediği için haritada  hiç yok henüz…


Afrika kıtası;  
Tamamı Libya bölgesi olarak gösterilmiş bu haritada. Sadece Etiyopya ve Somali’nin ayrıca ülke değil bir bölge olarak yer aldığı görünüyor. 


Asya kıtası;
Anadolu’da Amasia (Amasya) ‘nın ve Amisus’un (Samsun) önemli bir kent olduğu, ve  Pontus Rum devletine bağlı olduğunu görüyoruz.  Yunaninstan ve Balkanların Trakya bölgesi olduğunu ve Avrupa’dan ayrı gösterildiğini görüyoruz.
Bu günün Ermenistan’ı ve  İran’ını (Persleri) Ariana bölgesi olarak göstermiş. Suriye’yi net görüyoruz haritada. Arapların ve Yemen’in Arabian Felix olarak gösterildiğini görüyoruz.  Kalan  bölümde ise Hindistan var. Çin haritada henüz yok…
Asya’nın üst kısımlarında ise bu günün Rusyasında Vikinglerin olduğunu ve Kazak bölgesinde  (Türklerin) olduğunu görüyoruz. 


Avrupa Kıtası;
Britanya (İngiltere), Almanlar, İtalyanlar, iberia( Portekiz) ile Corsica ve Sardunya adalarını görüyoruz. 


Demekki burada adı geçen ülkeler hala tarih ve medeniyet sahnesinde izlerini devam ettiriyor.


Şimdi konuyu açalım biraz; 
Harita üzerinden bu yazı ne alaka diye soracaksınız elbet. Niye mi?
Günümüzde savaşların devam ettiği yerler,
Libya, Suriye, Irak, Yemen ve Ukrayna, Karabağ…


Yaklaşık 2500 sene önce var olan medeniyetleri ortadan kaldırmak için kollar sıvanmış besbelli. 
O dönemde haritada bile yeri olmayan Amerika’nın özgürlük getirmeye çalıştığı bölgeler buralar. 


Güler misin Ağlar mısın?


Bir laf var dünkü bok bu gün gelmiş, 2500 senedir dünyada var olan bu uygarlıklara medeniyet ve özgürlük getiriyor. 
Yedik bizde…


Kapitalizmin yavaş yavaş dünyayı işgal ettiğini görüyoruz aslında. 


Şimdi soruyorum;
 
Türkiye neden Libya’da?
Türkiye neden Suriye’de?
Türkiye Neden Ukrayna’da?
Türkiye neden Akdeniz’de?
Türkiye Neden Somali’de?
Türkiye neden Karabağ’da?


İşte o medeniyet getirmeye çalışan Emperyalistlerin kendi dinleri etrafında birleşip (Amerika, İngiltere ve AB ülkeleri) buraları yağmalayan leş yiyen Akbabalardan farkı ne?


Özellikle Müslüman ülkelerin yağmalanması, zenginliklerine el konulması ne yazıkki dünkü Amerika’ya kalmış!


Bu durumdan batı memnun. Türkiye’den başka ses çıkaran da yok zaten.  Bu gün uygulanan politikalarımızın ne kadar tarihe derin baktığımızında kanıtı.


Amerikancı mı, Rus yanlısı mı olduğumuz sorgulanıyor. Peki Rus yanlısı isek Suriye’de ve Ukrayna’da ne işimiz var? Yada Amerikancı isek  Akdeniz’de ve Libya’da ve Somali’de ne işimiz var o zaman? 


Doğrusu geçmişi ve geleceği iyi okuduğumuz ve politikalarımızı kendi bulunduğumuz coğrafyaya göre şekillendirdiğimiz kesin. Yaklaşık 6500 yıldır dünya haritasının bir yerinde kendine yer bulmuş bir millet olarak bu politikaların günlük politikalar olmadığı aksine, medeniyetimizin bize yüklemiş olduğu bir hassasiyet ve sorumluluk olduğunu kabul etmeliyiz. Metruk politikalar ile buralarda ne işimiz var diyenlerin geçmişinden bi haber olduğu ve Emperyalistlerin ülkemizdeki temsilcisi olan Büyükelçilerinin eteğine dolanan, politikacılarımız neden var diye sormayın, onlar içimizde 6500 senedir var olan ve 18 defa bölünüp parçalanmamıza sebep olan meczuplardan başka birileri değiller. 
   Geleceğimizi bunların politikaları üzerine inşaa edersek tekrar bölünüp yok olmaya mahkum olacağımızı kimse unutmamalı. 
Aksi durumda bu topraklarda Kürdistan’ın, Pontus’un ve Ermenistan’ın olacağını unutmamak zorundayız. Tarihimizi iyi okuyup bu haritanın bir yerinde mutlaka var olma mücadelemizi devam ettirmemiz gerekliliğini iyi kavramalıyız. 
    Kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninin bir yerine olmak istiyorsak bu günkü politikaların mutlaka devamı yanında yer almak varoluş mücadelemizden başka bir şey değildir.


  Bu yazımı eleştirebilirsiniz bu sorun değil. Ama asla var oluş mücadelemizin ve son yıllardaki politikalarımızın varoluş mücadelemiz olduğunu kabullenmelisiniz. Yok olmak istemiyorsak bu politikaların devamını her Türk vatandaşı benimsemeli ve gelecek planlarımızı Emperyalistlerin eteğine yapışan Pontus kırıntısı kuklaların eline asla bırakmamalıyız.
Bize dikte edilen politikaların savunucusu olmamalıyız. Okyanus ötesinden dikta edilen FETÖ planları ne yazık ki 6 lı masalarda bizi yok etmeye yetecektir. Uyanık olmak zorundayız. Verilen mücadele 2023 yılında bu masaları etrafındaki çapulcuların dağıtılılmasından öte bir mücadele değildir.
Ekonomik baskılar ve etrafımızdaki savaşlar bunların habercisidir. Gelecekte nereye evrileceğimizi bilip ona göre bir politika etrafında yer almamız gerekliliği bir kez daha ortadayken, birbirimizle didişip yemekten ve baskılardan uzak durarak geleceğimize yön vermek zorundayız. Kişisel menfaatlerin küresel çıkarlarımıza ters düşmemesi gerekmektedir. 


Ve, ülke olarak bu menfaatlerin etrafında bir duvar olmak tarihi bir sorumluluktur. 


Selam ve saygılarımla

Yorumlar