AK Parti Sözcüsü Çelik:“Referanduma götürülmüş sistem değişikliği var, vatandaşımız buna güçlü bir destek vermiş, bu yapboz tahtası değil"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Referanduma götürülmüş bir sistem değişikliği var, vatandaşımız buna güçlü bir destek vermiş, bu bir yapboz tahtası değil. Vatandaşımızın onayından geçmiş bir şeyi bu kadar kısa zamanda herhangi bir ihtiyaç, toplumsal talep söz konusu değilken tekrar değiştirmek gibi bir tasarrufun içinde olmayız” dedi.
Abone olAK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Referanduma götürülmüş bir
sistem
değişikliği var, vatandaşımız buna güçlü bir destek vermiş, bu
bir
yapboz tahtası değil. Vatandaşımızın onayından geçmiş bir şeyi
bu
kadar kısa zamanda herhangi bir ihtiyaç, toplumsal talep söz
konusu
değilken tekrar değiştirmek gibi bir tasarrufun içinde olmayız”
dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan MYK
toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Ömer Çelik,
gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
“Krala ve Suudi Arabistan halkına ve devletine yönelik bir
tavır
değildir”
Cemal Kaşıkçı cinayetinde Türkiye’nin en ilkeli tavrı
gösteren
ülke olduğunu söyleyen Çelik, “Cumhurbaşkanımız her türlü riski
göze alarak, bu konuyu gündemde tutmuş ve en son BM
konuşmasında
buna değinde. Suudi Arabistan prensi verdiği röportajda bu
cinayetin sorumluluğunu üstlendiğini ve emri kendisinin
vermediğini
söyledi. Şimdiye kadar yürütülen soruşturmanın herhangi bir
şekilde
hukuk prensiplerine uygun bir soruşturma olduğunu söylemek
mümkün
değil. Cumhurbaşkanımız yıl dönümünde bu olayı Washington Post
gazetesine bir yazı yazarak 21. yüzyılın en tartışmalı olduğunu
ifade etti ve maalesef dünyanın sessizliği bu konuda devam
etmektedir. Uluslararası toplumun kurallara dayalı olarak
işlemesi
hassasiyetimizin bir devamı olarak bu meseleye sahip çıkmaya
devam
ediyoruz. Ayrıca bu katliam ülkemizde gerçekleştirilerek
ülkemize
de bir saygısızlık yapılmıştır. Bunu takip etmemizden daha
doğal
bir mesele olamaz. Birileri bu meseleyi Türkiye ve Suudi
Arabistan
arasında ikili bir mesele haline getirmeye çalışıyorlar, bu
ikili
bir mesele değildir. Krala ve Suudi Arabistan halkına ve
devletine
yönelik bir tavır değildir. Suudi Arabistan’ı yöneten Kral ve
Suudi
Arabistan halkı bütün bu tartışmaların dışındadır. Suudi
Arabistan
dost ve müttefik bir ülkedir. Ama Suudi Arabistan İstanbul
Başkonsolosluğunda bir gazetecinin katledilmesi karşısında
devletin
içine yuvalanmış bu çetenin ortaya çıkartılması, bu emri kim
vermiştir, bu katliamı gerçekleştirenler kimdir, bütün bunlar
açığa
çıkması gerekir. Şimdiye kadar süreç şeffaflıktan uzak bir
şekilde
yürütüldü. Duruşmalar kapalı kapılar ardında yapıldı. Hatta
suçlanan bazı kişilerin illegal olarak serbest bırakıldığına
dair
çeşitli duyumlar alındı. Suç İstanbul’da işlendiği için
uluslararası kriterlere uygun bir yargılamanın İstanbul’da
yargılama yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Suudi
Arabistan’ın
bu süreçten dolayı yara almasını da istemiyoruz” diye konuştu.
“Türkiye herhangi bir ülkenin veya bölgenin mülteci kampı
değildir, insan deposu değildir”
“AB, mülteci meselesini yürütme konusunda sınırları kapayan,
duvarları ören bir tutum ile sınıfta kalmıştır” açıklamasında
bulunan Ömer Çelik, Türkiye’nin mültecilerle ilgili yaptığı
çalışmaları anlatarak, “Biz Avrupa’daki bazı ülkelerin
nüfusunun
yarısı kadar mültecinin yükünü tek başına çekiyoruz. Geri
göndermeme ilkesine insani sebeplerle bağlıyız ama netice olarak
bu
yükü sonsuza kadar çekmek gibi bir kapasiteye sahip değiliz. Bu
insanların kendi ülkelerine sağ salim ve güvenli bir şekilde
dönebilmeleri için çözüm güvenli bölgenin kurulmasıdır”
şeklinde
konuştu.
Güvenli bölgenin gündeme getirilmesinden sonra bazı AB
yetkililerinin Türkiye’ye mali yardımın artırılması gerektiğini
ifade ettiklerini kaydeden Çelik, “Mali yardımın artırılması
AB’deki ülkelerin bir lütfu değildir, Türkiye’ye yaptıkları bir
jest değildir, Türkiye’ye verdikleri sözü tutmalarının bir
gereğidir. Bu bir rüşvet siyasetidir. Türkiye herhangi bir
ülkenin
veya bölgenin mülteci kampı değildir, insan deposu değildir.
Türkiye insani sebeplerle bu insanlara sahip çıkıyor. Birileri
Türkiye’nin bu sahip çıkmasını, Türkiye’yi mültecileri uzak
tutmak
için bir mülteci kampı gibi kullanma siyasetine çevirmek
istiyorlarsa buna karşı en güçlü tepkiyi vereceğimizi
bilmelidirler” ifadelerini kullandı.
“Konferans CHP’ye faydalı olmuştur, memleket için bir
faydası
yok”
CHP’nin düzenlediği Suriye konferansına ilişkin konuşan
Çelik,
“Daha önce CHP sözcülerinin çok oryantalist bir yaklaşımı
vardı.
Ortadoğu meselelerini Ortadoğulular çözsün gibi ilkel bir
oryantalizm içerisindeydiler. Şimdi Ortadoğu meselelerini
Ortadoğulular çözsün gibi bir oryantalizmin dışına çıkmaları
sevindiricidir bir meseleyi ele alıp konferans düzenlemeleri.
Türkiye’nin buraya kuracağı güvenli bölgenin ‘soykırım
koridoru’
olduğunu ifade eden bir kişiyi de çağırmışlar. Bu bilerek mi,
bilmeyerek mi yapılmış bilmiyoruz ama CHP çıkan haberlere
rağmen
bununla ilgili bir açıklama yapmıyor. Şimdiye kadar bu konuda
sessiz kalmalarını not ediyoruz ve bunun altını çiziyoruz.
Türkiye’nin kuracağı güvenli bölgeye ‘soykırım koridoru’ diyen
birisinin konferansa davet edilmesi ve bu konuda sessiz
kalınması
ibretliktir bir durumdur. Suriye sorunu ve gerçekliğini
anlamaları
bakımından bu konferans CHP’ye faydalı olmuştur, memleket için
bir
faydası yok. Zaten memleketin tamamı bunu biliyor, bilmeyen
sadece
CHP’ydi” açıklamasında bulundu.
“17 yılda toplam 1 trilyon 215 milyar lira harcama
yapılmıştır”
İstanbul’da yapılan deprem konferansına İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılmamasına ilişkin
konuşan
Çelik, “Her türlü taraf ve her türlü kesim toplantılara davet
ediliyor. Her kesim oradayken gelenler bellidir, gelmeyen kim
bellidir. Esas mesele vatandaşımızın ihtiyaçlarına
odaklanmaktır.
İş üretmek yerine kişisel konularla gündeme gelmek gibi tutum
içinde olanların bu süreç içinde bir fayda üretmeleri
beklenmiyor”
dedi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da olası bir deprem
için
toplanan paraların nerede olduğu ile ilgili yönelttiği
soruların
hatırlatılması üzerine rakamları açıklayan Çelik, “Deprem
olduğundan beri deprem meselesi ile ilgili deprem paraları ile
ilgili açıklama yapıyorlar. Fakat enteresandır, hangi cevabı
verirseniz verin, hangi rakamları verirseniz verin paralel bir
evrende yaşıyorlar ve söylediğiniz hiçbir şeyi duymuyorlar,
itiraz
da edemiyorlar. Söyledikleri rakamın çok çok üstünde bir
harcama,
şimdiye kadar sıfırdan yapılan yapılar, depreme dayanıklı
yapıların
yapılması, güçlendirme, alt yapı ve üst yapının güçlendirilmesi
bakımından son 17 yılda toplam 1 trilyon 215 milyar lira
harcama
yapılmıştır” diye konuştu.
“AK Parti’nin gündeminde böyle bir mesele yok”
Faruk Çelik’in yüzde 50’nin Türkiye’yi yoracağı, yüzde 40+1
önerisinin hatırlatılması üzerine Çelik, “AK Parti’nin
gündeminde
böyle bir mesele yok. Faruk Çelik değerli bir arkadaşımız,
kendi
kişisel görüşünü söylemiş. Temel mesele, referanduma götürülmüş
bir
sistem değişikliği var, vatandaşımız buna güçlü bir destek
vermiş,
bu bir yapboz tahtası değil. Vatandaşımızın onayından geçmiş
bir
şeyi bu kadar kısa zamanda herhangi bir ihtiyaç, toplumsal
talep
söz konusu değilken tekrar değiştirmek gibi bir tasarrufun
içinde
olmayız” şeklinde konuştu.
Saadet partisi Genel Başkanının bu konuya ilişkin yaptığı
açıklamayı hatırlatan Çelik, “Saadet Partisi Genel Başkanı
artık
siyasi açıklama yapmıyor, bütün açıklamalarını şaka olarak
değerlendiriyoruz, kötü espriler yapıyor. Bizden gelmeyen bir
açıklamayı bize mal edip ondan sonra üzerine argüman kuruyor.
Kendi
partisi ile uğraşmasında daha büyük bir fayda olduğunu
düşünüyoruz”
ifadelerini kullandı.
“Hala birileri kendilerini milletin üstünde görme
hastalığından
kurtaramadılar”
Emekli amiral Atilla Kıyat’ın sosyal medya hesabından
yaptığı,
“Seçim barajını yüzde 10’a çıkaran Kenan Evren ile bugün
seçilme
barajını yüzde 40’a düşürmeye kalkan kişi arasında hiçbir fark
yoktur, sonları da benzeyebilir” açıklamasını okuyan Ömer
Çelik,
“Bu şahıs amirallik yapmış. Kendi ülkesinin devlet başkanını
belli
bir son ile tehdit edecek kadar şuurunu kaybetmiş. Bir siyasi
tartışma yapıldığı zaman bunlar nasıl zihniyetlerdir ki hemen
siyasi cellatlığa soyunuyorlar. Birisi çıkıp kendisinin Türk
ordusunun bir mensubu olduğunu unut, bir takım Nazi subaylarına
benzetmeye kalkarsa, bu ne kadar yakışık alırsa, kendisinin
Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ve devlet başkanına karşı yaptığı
açıklama bu kadar yakışık alır. Tutmuş siyasi cellatlık yapmaya
çalışıyor, Cumhurbaşkanına bir son biçmeye çalışıyor. Son
biçmeye
çalışanların karşılığını bu millet 15 Temmuz’da verdi. Bu kadar
ahlaksız, bu kadar izandan yoksun, bu kadar gayriinsani bir şey
olabilir mi? TSK bütün unsurları ile demokrasiye bağlı bir
kurumdur, demokrasi dışında herhangi bir düşünce içinde
kimsenin
olması düşünülemez. Bu şahısların bu zihniyetle bu rütbelerde
görev
yapmış olması tabii ki TSK’yı bağlamaz. Kendi devlet başkanına
karşı bir zaman amirallik görevi yapmış birisinin bu derece
siyasi
cellatlık içerisine girmesi son derece vahim bir durumdur.
Herhangi
meseleyi tartışırken makul bir şekilde tartışamayacak mıyız?
Bir
devlet başkanını, cumhurbaşkanını böyle siyasi cellat üslubu
ile
tehdit etmek ne demektir? Bu kadar ahlaksız, izansız bir
yaklaşım
olabilir mi? Hala birileri kendilerini milletin üstünde görme,
demokrasinin üstünde görme hastalığından kurtaramadılar”
açıklamasında bulundu.