BAĞIŞIKLIK
Bağışıklık vücudun savunma mekanizmasıdır. Hastalığa sebep olan (patojen) mikroorganizmaları (enfeksiyon, virüsler, bakteriler, yabancı cisimler vb.) vücudun yabancı tanımlamasını ve bunlara karşı kendini savunmasını sağlar.
Bağışıklık sistemi organlardan, hücrelerden, dokulardan ve proteinlerden oluşur. Tüm bu bileşenler, patojenlerle savaşan bedensel süreçleri gerçekleştirir. İnsanlarda temel iki tür bağışıklıktan söz edilir; "Doğuştan gelen bağışıklık sistemi" ve "Edinilmiş (sonradan kazanılmış)" bağışıklık sistemi.
Bağışıklık sistemi zayıflamasının en yaygın nedenleri yetersiz, dengesiz veya karbonhidrat ağırlıklı, düşük proteinli beslenme, A,B, C, E, D vitaminleri, selenyum, demir, çinko, probiyotik yetersizliği, alkol, sigara, sık antibiyotik kullanımı, niteliksiz uyku ve stres fazlalığı olarak belirtilebilir. Bugün bilinen irili ufaklı pek çok hastalığın sebebi bağışıklık sistemi zayıflığıdır.
Pandemi veya pandemik hastalıklar ise, kitlesel yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Kara veba, kolera, İspanyol gribi tarihte yer almış pandemilerdir. Dünya Sağlık Örgütü Corona virüsü (Covid-19) de pandemi olarak tanımlamıştır. Ve pandemik hastalıklar da bağışıklık sistemi zayıf kimselerde çok daha hızlı ve kolay etki etmektedir.
Fizik bedenimizin ötesinde bir de enerji bedenimiz bulunmaktadır. Bedenimizin içerisinde çakra denilen yedi temel enerji merkezi hormonal salgı bezlerinin ve büyük sinir ağlarının üzerinde ya da çok yakınında yer alıp, belirli noktalarda omurgayla kesişirler. Her çakra, varlığımızın çeşitli fonksiyonlarını kontrol eden hormonal sistemdeki bir salgı beziyle bağlantılıdır. Duygu ve düşünce yapımız ne kadar olumluysa çakralarımız, dolayısıyla da bedenimiz o kadar dengeli, huzurlu ve sağlıklıdır. Olumsuza maruz kaldıkça sıkıntılı, stresli, karamsar, mutsuz hisseder ve ister istemez bağışıklık sistemimizi zayıflatırız. Fizik ve enerji bedenlerimiz, birbirleriyle mükemmel iş birliği içerisinde, ustalıkla çalışan mekanizmalardır.
Corona “taç” demektir. 19 ise “başlangıç ve bitişleri” temsil eden rakamlardır. “Taç çakramız”, başımızın üst kısmında yer alır. Sağlıklı çalıştığında hayatın bize sunduğu sonsuz olasılıkların bilincine varır, “birlik” içerisinde daha manevi ve keyili bir yaşam süreriz. Kişisel enerjimiz evrenle “bir” olur. Sağlıksız çalıştığında ise bencil, materyalist, kaygılı, değişime kapalı bir tutum sergileriz.
Bu açıdan bakınca son aylarda gündemimize oturan Corona 19 size de daha anlamlı geliyor mu? Evren “Hadi insanlık, taç çakranı aktive edelim. Bir süreci sonlandırıp, yepyeni bir sistem kuralım. Köhne, ego temelli, maddiyatçı düşünce yapını özüne döndürelim. Sana, ruhuna odaklanmayı, kendine ve başkalarına sahip çıkmayı, şükretmeyi hatırlatalım” diyor olabilir mi?
Dışarıdan içeriye bakmaya alışık ruh halimiz, içeriden dışarıyı görmeyi hatırlıyor. Dünya’ya bir çocuğun gözlerindeki merakla yaklaşmayı, tüm bilginin genetik kodlarımızda zaten var olduğunu, doğayla bütünleşmeyi, “basit ve kolay” yaşamayı öğreniyoruz. “Üretmek” kavramının madde dışındaki halini fark ediyoruz; tohum ekiyoruz, ekmek pişiriyoruz, yardımlaşıyoruz, sevgi, nitelikli zaman, hayal, anı, aş, özen üretiyoruz. Yalnızlığı, endişeyi, bilinmezi paylaşıyor, uzakları yakın kılıyoruz. Değişiyoruz. Dönüşüyoruz. Çabalıyoruz. Fark ediyoruz. Önemsiyoruz. Var zannettiğimiz pek çok şey yok olduğunda, yok sandıklarımızla var ediyoruz. Büyüyoruz. Amazon Ormanları Dünya’nın akciğeriydi. Corona akciğerimizden vururken bizi, evden çıkmadığımız her gün sadece kendimizi değil, yüzlerce kişiyi de koruyup kolladığımızı, Doğa’yla ve tüm var oluşla “bir” olduğumuzu idrak ediyoruz. Tüm Dünya birbirine kenetlenmedi mi?
Bağışıklık diyorduk… Ne anlamlı bir sözcük. İçinde “bağ” var, “ışık” var, “şıklık” var… Corona süreci her birimiz için maddi manevi farklı anlamlar, sorumluluklar, dersler taşıyor. Hayatlarımızı alt üst etti. Peki nerden biliyoruz “hayatımızın altının, üstünden daha şık olmayacağını?”