Bakan Çavuşoğlu, bölgede YPG-PKK ile hareket etmek, yılanla yatağa girmek demektir
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Lefkoşa'da yaptığı ortak basın toplantısında, DEAŞ ile mücadelede, PKK -YPG gibi oluşumlarla hareket etmek, yılanla yatağa girmek demektir, dedi
ANKARA
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Her şeyden önce DEAŞ'a karşı, YPG-PKK gibi bir terör örgütüyle hareket etmek yılanla yatağa girmek demektir." dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Lefkoşa'da yaptıkları baş başa ve heyetle arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Rakka operasyonu hazırlıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çavuşoğlu, Fırat Kalkanı Harekatı'nın başarılı şekilde devam ettiğini belirtti.
El Bab'ın tamamen kuşatıldığını ve kentte ilerlemelerin devam ettiğini dile getiren Çavuşoğlu, bölgeye bugüne kadar Türkiye'den 45 bin Suriyelinin geri döndüğünü ifade etti.
Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bahsettiği terörden arındırılmış güvenli bölgenin kendiliğinden tesis edilmeye başlandığını da belirtti.
El-Bab'tan sonra hedefin Rakka olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Bizim tutumumuz son derece nettir. Araziyi ve Suriye'yi biliyoruz. Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Yanlış adımlardan vazgeçmemiz lazım. Her şeyden önce DEAŞ'e karşı, YPG-PKK gibi bir terör örgütüyle hareket etmek yılanla yatağa girmek demektir. Dolayısıyla ABD'li dostlarımıza, yeni yönetime bir önceki yönetimim yaptığı vahim hatalardan dönmesini istedik." dedi.
"Sünni Arap bir şehre Şii milisleri sokmak çok tehlikelidir"
DEAŞ'ı yenmek için bir terör örgütüne bel bağlamak zorunda olmadıklarını dile getiren Çavuşoğlu, "Koalisyonun içerisinde 65 ülke var. Öne çıkan ve aktif katkı sağlayan ülkelere bakıldığında Almanya, Türkiye, Fransa, İngiltere, Amerika, Suudi Arabistan, yer yer Katar. Bu ülkelerin özel kuvvetleri yok mu? Var. Ilımlı muhalif var mı? Var. Hepsi yerel insanlar. Yüzde 99 Sünni Arap olan bir şehre Şii milisleri sokmak çok tehlikelidir. O yüzden Haşdi Şabi, Musul'a bugüne kadar kadar sokulmadı. PKK terör örgütünü YPG terör örgütünü sokmak da o kadar tehlikelidir. Bunun altını çiziyoruz. İki şeytan arasında oradaki insanları tercih yapmaya zorlamayın." diye konuştu.
DEAŞ'ın İslam'la ilgisinin olmadığını da en net şekilde söylediklerini söyleyen Çavuşoğlu, "Doğru gruplarla, etnik temizlik yapacak kendi amacına ulaşmak isteyen gruplarla değil, doğru strateji ve doğru gruplarla Rakka konusunda adım atabiliriz." dedi.
"Rum Kesimi'nin Enosis kararı garanti ve güvenlik konusundaki haklılığımız ortaya koydu"
Kıbrıs müzakere sürecine ilişkin verimli bir değerlendirme yaptıklarını ve süreçte atılacak adımları ele aldıklarını belirten Çavuşoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, KKTC müzakere heyetinin ve Türkiye'nin gayretleriyle müzakerelerin mevcut aşamaya gelebildiğine dikkati çekti.
Çavuşoğlu, "Tüm olumsuzluklara rağmen, bu yapıcı yaklaşımımıza karşılık verilmemesine rağmen ve geçtiğimiz üç dört ay içinde sık sık arızaların yaşanmasına rağmen biz yapıcı tutumuzu hep sürdürdük." dedi.
Türkiye'nin yapıcı tutumunu Cenevre'de ve Ada'da devam eden konferans ve liderler görüşmelerinde sürdüğünü vurgulayan Çavuşoğlu, "Ama geldiğimiz noktada maalesef Rum tarafının hiç yapıcı olmayan tavırlarını daha sık görmeye başladık. Cenevre'de Yunanistanla beraber sergiledikleri tavır, esasen Yunanistan'ın ve Rum tarafının çözüme hazır olmadığını gösterdi. Oysa biz hem Türkiye olarak hem KKTC olarak kendisine güvenen iki devlet ve insanlar olarak ne istediğimizi ve ne istemediğimizi gayet olgun bir şekilde ortaya koyduk." diye konuştu.
Müzakerelerin çerçevesinin ve temel niteliklerinin belli olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın eşitlik, özgürlük ve güvenlik yaklaşımı çerçevesindeki müzakere anlayışının başından beri benimsenen temel ilke olduğunu vurguladı.
Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Burada Türk tarafının, KKTC Türk toplumunun Ada'nın eşit bir toplumu ve üyesi olduğunu hem Rum tarafı, hem de tüm dünya kabul etmek zorundadır. Aksi takdirde bir çözümün olmayacağını bilmeliler, biliyorlar. Fakat daha önce Mont Pelerin'de masadan kalkamalar, izin istemeler, ayrılmalar, bunların hepsini bir şekilde tolere ettik. Fakat Enosis kararıyla, esasen Rum tarafı gerçek niyetini ortaya koymuştur ve o eski rüyalardan uyanmadığını herkese göstermiştir. Maalesef çok talihsiz bir adımdır, zamanlaması bakımından manidardır. Tam müzakerelerde artık sona doğru yaklaşırken meclise bu Enosis kararının getirilmesi ve kabul edilmesi manidardır. Rum Kesimi'nin niyetinin ne olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Esasen, bu karardan sonra da Rum liderin bunu hafife almaya çalışması, tarihi bir olguyu basit bir atıf olarak değerlendirmeye çalışması Rum tarafının Ada'da kapsamlı çözüme yönelik samimiyeti konusunda ciddi şüphe uyandırmıştır."
Çavuşoğlu, Rum Lider Anastasiadis'in 16 Şubatta yapılan görüşmede müzakere masasını terk etmesine yönelik, "Rum liderin saldırgan tutumu, kapıyı çarpıp çekip gitmesi, sonra da 'Efendim ben sigara içmeye gidiyordum aslında' diye çark etmeye çalışması da samimiyetten uzak bir tavırdır." diye konuştu.
Süreçte dürüst olunması ve doğruların söylenmesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, "Junker'e yazdığın mektupta 80 milyonun Avrupa'yı istila edeceği gibi yalanlardan da imtina etmek gerekiyor. Dürüst olacağız." dedi.
Türk tarafının 2004'ten bu yana Ada'da kalıcı çözüm için eşitliğe ve iki kesimliğe dayalı, parametreleri belli çözüm için hep yapıcı olduğunu vurgulayarak, "Bundan sonra da yapıcı olmak istiyoruz. Ama sürecin devam etmesi için Rum tarafının yaptığı hatayı düzeltmesi gerekir. Son derece kışkırtıcı ve güvenlik konusunda da bizim ve Kıbrıs Türk'ünün ne kadar haklı olduğunu da ortaya koyan bu hatalarından dönmesi gerekiyor. Şunu iyi bilsinler ki Türkiye olarak Kıbrıs Türk'ünün yanında olmaya devam edeceğiz. Ada'daki kardeşlerimizin huzur ve güvenliğine desteğimizi sürdüreceğiz. Bu mesajım özellikle Enosis hayallerinden hala vazgeçmeyenlere ve onlara alet olanlaradır."
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine Çavuşoğlu, İsviçre'nin Cenevre kentindeki Kıbrıs müzakereleri kapsamında tarafların garanti ve güvenlik konularındaki görüşlerini ifade ettiklerini vurguladı.
Çavuşoğlu, "Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak garanti ve güvenlik konusundaki tutumumuzu ve Kıbrıs Türk halkının bu konudaki ihtiyacını gerekçeleriyle beraber net bir şekilde söyledik. Kıbrıs Türk halkı ihtiyaç duyduğu sürece Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk halkının yanında olacaktır, garantörü olacaktır." dedi.
Bu toplantıların dışında gayriresmi bile olsa herhangi bir müzakere ya da görüşme olmadığının altını çizen Çavuşoğlu, taraflar arasında bir yakınlaşma olduğunu söylemenin doğru olmadığını belirtti. Çavuşoğlu şunları kaydetti:
"Garanti ve güvenlik konusunda ne kadar haklı olduğumuzu zaten Rum kesimi son aldığı kararla da bir kere daha teyit etmiştir. Yani bu bakımdan da bu karar için teşekkür edilmez ama bizim ne demek istediğimizi biz anlatıyoruz, Kıbrıs Türk halkının endişeleri nedir. Sayın Cumhurbaşkanı da örnek verdi, son yıllarda özellikle güneye geçen Türklere yönelik saldırılar ve bu saldırılarla ilgili hiç soruşturmaların yapılmaması, kimsenin cezalandırılmaması gibi herkesi burada endişeye sürükleyen adımlar, tarihteki olaylar ve hala bu hayallerin devam etmesi esasen garanti ve güvenlik sisteminin ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kere daha göstermiştir."
Çavuşoğlu, "Kıbrıs konusu, KKTC'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin milli bir meselesidir." dedi. Bazı konularda değişik siyasi partilerin farklı düşüncelerinin olabileceğini bunun demokrasi olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, Kıbrıs müzakereleri konusunda ise içeride ciddi bir görüş ayrılığı bulunmadığını memnuniyetle belirtti.
KKTC ve Türkiye'nin Kıbrıs müzakerelerinde izlenecek yol haritası konusunda uzlaşı içinde olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, iki ülkenin kendi arasında her şeyi istişare ederek alınan kararları da birlikte uyguladığını bildirdi. Çavuşoğlu, "Bu uyumun aynı şekilde devam etmesi bizim en büyük arzumuzdur." diye konuştu.
"Müzakere süreci son fırsat penceresidir"
Çavuşoğlu, "Kıbrıs'ta bir çözüm olmazsa Türkiye'nin KKTC'yi ilhak edebilme ihtimaline ilişkin söylentiler de var. Türkiye'nin böyle bir gündemi var mı? Muhakkak yoktur, olabilme ihtimali var mı?" sorusuna cevaben, şu ifadeleri kullandı:
"Tabii özellikle adalarda dedikodular çok olurmuş. Bunu Kıbrıs'ta da görüyoruz. Rum tarafının bunu kasıtlı yaydığını biliyoruz. Süreçte bir başarısızlık olursa bahane aramak için zeminler hazırlıyor. Ama bir gerçek var, BM de, biz de, herkes de bunu söylüyor. Şu anda devam ettirdiğimiz müzakere süreci son fırsat penceresidir. Bu fırsatı kaçırmamamız lazım. Ömür boyu bu şekilde müzakere edilmeyeceğini de herkesin bilmesi lazım. Biz ne diyoruz bu fırsatı kaçırmayalım. Başka bir alternatiften bahsetmiyoruz.
İlla çözüm olmayacaksa, Rum tarafı yine böyle kararlar alır, masadan kalkarsa, o zaman ne yapacağımıza Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle bugün yaptığımız gibi, iki Cumhurbaşkanının bir araya gelmesiyle Ankara'da yaptığımız gibi bundan sonra da hangi adımları atacağımıza kendimiz oturur karar veririz, yani bu konuda da kimseye de hesap vermeyiz. Bugüne kadar birlikte yürüdük bu yolda, bundan sonra da yine otururuz, hep birlikte kararımızı alırız. Ne KKTC, ne de Türkiye Cumhuriyeti çaresizdir. Ama biz diyoruz ki gelin, ortada çözüm, barış ve istikrar için bir fırsat var. Bu fırsatı iç siyasi kaygılardan, hele hele yaklaşan seçimler dolayısıyla ve tekrar özür dileyerek söylüyorum böyle çocukça kaprisler sebebiyle heba etmeyelim, sonuç alalım. Ada'ya istikrar, barış, huzur, güven gelsin."
"Türkiye'nin garantörlüğünden vazgeçmesini beklemek saflık olur"
Çavuşoğlu, başından bu yana Ada'da her iki toplumun ve tarafın güvenlik endişeleri ile taleplerinin de karşılanması gerektiğini söylediklerini belirtti.
Türkiye'nin garantörlüğü ve güvenlik konusunda esas kriterin Kıbrıs Türk halkının güvenlik endişeleri ve talepleri olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "Bugün görüyoruz ki Kıbrıs Türk halkı, Türkiye Cumhuriyeti'nin garantörlüğünü talep ediyor." dedi.
"Enosis" hayallerini bitirmek, Türk toplumunun ızdırabı ve katliamlarını durdurmak için Türk askerinin müdahale ettiğini, Türkiye'nin garantörlük hakkını kullandığını söyleyen Çavuşoğlu, "Bu endişelerin halen geçerli olduğunu maalesef her gün Rum tarafı ispatlıyor." ifadesini kullandı.
Ada etrafındaki gelişmelere bakıldığında güvenliğin ve garantörlüğün ne kadar ihtiyaç duyulduğunun görüleceğine dikkat çeken Çavuşoğlu, tehditlerinin boyutunun değişerek sayısının arttığını kaydetti.
Bakan Çavuşoğlu, doğalgaz ve petrol rezervleri konusunda Rum kesiminin tek taraflı adımlarının devam ettiğini vurgulayarak, "Bu konuda da sabrımız sonsuz değildir. Sabrediyorsak bir çözüm umuduyla sabrediyoruz. Biz de gerekli adımları atarız, zamanında attığımız gibi. Birçok risk ortadayken, Türkiye'nin garantörlüğünden hele hele Kıbrıs Türk halkı talep ederken vazgeçmesini beklemek saflık olur." diye konuştu.
İki tarafın taleplerinin ciddi şekilde değerlendirilmesi, güvenlik ve garanti konularının bugünkü şartlara adapte edilmesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, Türkiye'nin Kıbrıs Türk halkı istediği sürece yanında olacağını ve garantörlüğünü sürdürerek ve güvenliğini sağlayacağını söyledi.
Çavuşoğlu, Türkiye ve Rusya’nın S-400 hava savunma sistemlerine ilişkin yürüttüğü görüşmeler hakkındaki bir soruya ise, "S-400 (hava savunma sistemi) ile ilgili görüşmelerimiz olumlu bir şekilde seyrediyor.” yanıtını verdi.
AA