BAYRAM’IN BUGÜNKÜ ADI: KORONOO
Bir ramazan ayı’nı daha geride bıraktık. Yediğimiz yumurtalı pidelerin tadı eksik, ömrüm boyunca bir kez sesini duymuş olsam da topun sesi hüzünlü. Belki de patlamadı kim bilir. Camiler öksüz kaldı. Her bayram olduğu gibi bir zorunluluk haline getirilmiş olan akraba iftarları yarıda kaldı. Seneye de giyerim diye birkaç beden büyük aldığım pantolonumu, ayakkabımı gömleğimi anlatacaktım. Pantolonumu çeke çeke, elini öpmeye gittiğimiz akraba ziyaretleri, iftarları yarıda kaldı. Kurulan hayaller bile yarım kalmadı mı? Aylar öncesi planlanan bayram tatilleri, sevdiklerimize kavuşmak için kurulan hayaller bile.
Okul zamanı günler sayardım bayramın gelmesi için. Öğlene kadar tuttuğum orucun ardından ve biten gün için kavanozun içine taş koyardım. Sonra o taşları çıkartıp kaç tane olduğunu parmak hesabı yapardım. Bir yerlerden duymuştum otuz taşın uğur getireceğini, güzel şeylerin olacağına dair. Babama: Kaç gün kaldı diyordum? Az kaldı, git taşlarını say, anlarsın diyordu. Sonra o taşları sayardım fakat eksik. Eksik kısım sadece taşlar da değildi. Kendi adıma söylemek gerekirse bu musibet her şeyin ayarını bozdu. Tüm insanlığın hatta. Sağlık çalışanlarımızın nasıl çalıştıklarına, ne fedakarlıklar harcadıklarına hepimiz şahidiz. Haklarını ödeyemeyiz, Allah hepsinden razı olsun. Tüm dünya ülkelerine baktığımızda sağlık alt yapımız ile gerçekten güçlü olduğumuzu bir kez daha görmüş olduk. İş dünyasına gelirsek, büyük ve küçük ölçekli bir çok kurumun kapitalist düzende bir çok indirimler yaptığını alışveriş hizmetlerine online olarak devam ettiğimizi görmüş olduk. Ne oldu, sadece dışarı çıkmadık. Hizmet sektöründeki insanlar hizmetlerine devam etti.
2.5 aydır süren esareti 65 yaş üstü ve 20 yaş altı insanlarımız yaşıyor. Gerçekten çok yoruldu ve bunaldılar. Sağ olanlar hastalanmaya, ergenlik süreçleri bir cezaevi ayarında geçmeye başladı. Bir çok konuda olduğu gibi düşünülmeden alınan kararlar en çok onları etkiledi. Son birkaç günde verilen seyahat izinleri bile… Kaç tanesinin e-devlet şifresi vardı. Kaç tanesi teknoloji kullanımından haberdardı?
“Yarın bayram çocuklar” diye başlayabilir mişim aslında yazıma. Tamam dedim emrin olur. Barış Manço ile başlarım o zaman. “Bugün bayram erken kalkın çocuklar” şarkısıyla. İşe bak, bayram yazısı için düşündüğüm Barış Manço şarkısında da eşi ölen bir baba anlatılıyormuş. Bayram sabahı çocuklarını mezarlığa götürme telaşında olan bir baba. Şarkının başında kaybettiği eşine “Sen gittin gideli içimde bir sızı var” diye seslenen bir eş var.
Nakaratta ise; “Bugün Bayram
Erken kalkın çocuklar” diyen baba…
Onu düşündüm geçen gün. Kim korkar Corona’dan. Bir kızılcık çorbasıyla ne hastalıklar atlatmadık mı sanki. Sırtımıza sürülen tentürdiyotla geçiştirdik gripleri, bronşitleri. Elektriği, suyu, çatısı, banyosu olmaya evlerde hem de. Bugünlerde geçecek elbet.
Sezen Aksu’nun da dediği gibi; “Zaman sadece birazcık zaman…”