Koronavirüsle karıştırmayın!

Bu hastalığı Koronavirüsle karıştırmayın! Ateş öksürük, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı ..!

Bu hastalığı Koronavirüsle karıştırmayın! Ateş öksürük, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı belirtileri varsa dikkat! Her iki hastalıkta bulaştırıcı enfeksiyon hastalıkları grubunda yer alır, akciğeri tutar ve akciğer enfeksiyonuna neden olur. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Yıldız'dan önemli uyarı.

Bu hastalığı Koronavirüsle karıştırmayın! Ateş öksürük, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı belirtileri varsa dikkat!

Her iki hastalıkta bulaştırıcı enfeksiyon hastalıkları grubunda yer alır, akciğeri tutar ve akciğer enfeksiyonuna neden olur. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Yıldız'dan önemli uyarı.

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Yıldız, verem eğitimi ve farkındalık haftasında önemli bilgiler paylaştı.

Veremin bulaşıcı bir hastalık olduğunu ifade eden Doç Dr. Pınar Yıldız, yüzde 80 oranında akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda görülebileceğine işaret etti. Tedavi edilmeyen veya yetersiz tedavi edilen hastalarda ölüme yol açabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Yıldız, bugünkü modern tedavi ile tüberküloz hastalarında yüzde 100 yakın iyileşme sağlanabildiğini dile getirdi.

“Her yıl 10 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta”
Dünyada her yıl 1,2 milyon insanı verem hastalığından hayatını kaybettiğini belirten Yıldız, “Her yıl 10 milyon yeni hasta ortaya çıkmakta ve bunların ancak yüzde 71’i kayda geçmektedir. Her yıl dünyada yarım milyon dirençli tüberküloz hastası ortaya çıkmaktadır. Bu hastaların kayda geçmeyenleri, düzenli tedavi edilmeyenleri ve takipsiz olanları, ölümle sonuçlanmaktadır. Sonuçta dünyada en çok öldüren bulaşıcı hastalık olan verem, bütün ölümler içinde de onuncu sırada yer almaktadır” diye konuştu.

 Türkiye’de başarılı bir verem savaşı programı yürütüldüğünü ifade eden Doç. Dr. Yıldız, “Ülkemizdeki tüberkülozlu hasta sayısı her yıl azalmaya devam etmektedir. 2005 yılında 20 bin 535 olan toplam olgu sayısı, 2019 yılında 11 bin 401 olarak gerçekleşmiştir. Yıllar içinde nüfusun artmasına rağmen hasta sayısı düşmüş, toplam olgu hızı yüz binde 29,8’den 13,7’e gerilemiştir” dedi.

“Tüberkülozlu hasta sayısı yüzde 26 oranında azaldı”
Türkiye’de de pandeminin, tüberküloz kontrolünü olumsuz etkilediğine dikkat çeken Yıldız, “2020 yılı verileri ile 2019 yılı verileri karşılaştırıldığında; verem savaşı dispanserlerinde yapılan muayene sayısı, korumaya alınan kişi sayısı, yapılan temaslı muayene sayısı ve bakteriyolojik inceleme sayıları yaklaşık yüzde 40 düzeyinde azalmıştır. Yeni kayıt edilen tüberkülozlu hasta sayısı yüzde 26 oranında azalmıştır” şeklinde konuştu.

Bulaştırıcı bir hastalık olan tüberkülozun bulaş yollarını açıklayan Doç. Dr. Yıldız, “Tüberküloz hastanın solunum yoluyla havaya saçtığı mikropların, sağlıklı kişiler tarafından nefes ile alınarak akciğerlerine yerleşebilir.

Akciğere gelen mikrop, ya vücutta hapsedilir ve sessiz bir enfeksiyon olarak kalır, ya da hastalık yapar. Sessiz enfeksiyon olanların onda biri ileri bir tarihte hastalanabilir. En sık akciğerleri tutar. Diğer organlarda da hastalık yapabilir. Tanısı, mikrobun gösterilmesi ile konulur” ifadelerini kullandı.

2-3 haftadan uzun süren ve tedaviye cevap vermeyen öksürük, balgam çıkarma, balgamında kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı şikayeti olanların göğüs hastalıkları uzmanına başvurması gerektiğini belirten Yıldız, “Akciğer dışı tüberküloz hastalığı olanlarda hastalığın olduğu organa ait daha farklı belirtiler de olabilir.

Örneğin lenf bezi tüberkülozunda hastalığın olduğu lenf bezinin büyümesi, böbrek tüberkülozunda idrarda kan görülmesi, kemik tüberkülozunda ağrı gibi pek çok belirti de görülebilir” dedi.

“Tüberküloz bakteri kaynaklı, COVID hastalığı ise, virüs kaynaklı bir hastalıktır”
Tüberkülozun yeni tip korona virüs Covid-19 hastalığı ile benzer yönlerine dikkat çeken Yıldız, “Her iki hastalıkta bulaştırıcı enfeksiyon hastalıkları grubunda yer alır, akciğeri tutar ve akciğer enfeksiyonuna neden olur. Tüberküloz bakteri kaynaklı, COVID-19 hastalığı ise virüs kaynaklı bir hastalıktır. COVID-19 henüz tedavisi kesin olmayan ölümcül olabilen (%2-4) bir enfeksiyon hastalığıdır. Tüberkülozda erken dönemde doğru tedavi ile tam iyileşme oranı yüksektir“ ifadelerini kullandı.

Balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile tüberküloz tanısının konulduğunu belirten Doç. Dr. Yıldız, “Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları tüberkülozdan şüphelenmeyi sağlar. Akciğer filmi veya diğer radyolojik incelemelerde tüberküloz hastalığının yaptığı değişiklikler görüldüğünde diğer hastalıklardan ayırt etmek için mikrobiyolojik inceleme yapılmalıdır.

Hastadan alınan balgam veya diğer materyaller laboratuvarda incelenir. Tüberküloz basilinin görülmesi ya da ekilen kültürde basil üremesiyle tanı kesinleşir” diye konuştu.

“Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir”
Tüberküloz tedavisi için günümüzde çok güçlü ilaçlar bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Pınar Yıldız, “Tüberküloz mikrobunu kesin olarak öldürmek ve bir daha çoğalarak hastalık yapmasını engellemek için başlangıçta en az 4 ilaç kullanılması gerekmektedir.

Yapılan balgam kontrollerinin sonuçlarına göre 2 veya 3 ay sonra ilaç sayısı azaltılacaktır. Tüberküloz mikrobu diğer mikroplara nazaran çok daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılması önemlidir. Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre içinde, Verem Savaşı Dispanserlerinde balgam ve akciğer filmi kontrolleri yapılacaktır. Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir.

Dirençli tüberküloz dediğimiz bu hastalık tipinde tedavi çok daha zordur; çok sayıda ilacın 18-24 ay kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle ilaçların sağlık personeli veya sorumlu bir kişi tarafından hastaya içirilmesi en etkili tedavi yöntemidir. Böylece hastaların ilaçlarını aksatmadan düzenli alması sağlanmış olur. Bu yöntem ‘Doğruda Gözetimli Tedavi’ olarak tanımlanır” dedi.

“İlaçların yeterli süre ve düzenli bir şekilde kullanılmalı”
Ülkemizde tüberküloz tedavisinde kullanılan tüm ilaçların yıllardan beri Sağlık Bakanlığı tarafından karşılandığını ve bu hastalara Verem Savaşı Dispanserleri aracılığıyla ücretsiz dağıtıldığını sözlerine ekleyen Doç. Dr. Yıldız, “Özel beslenme, istirahat, uygun iklim koşulları veya stresten uzaklaşma gibi bazı unsurların tüberküloz tedavisinde çok da önemli olmadığı yapılan bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Tedavideki en önemli unsur; uygun ilaçların yeterli süre ve düzenli bir şekilde kullanılmasıdır” diye konuştu.

Tüberküloz aşısı olanların Corona virüsten daha az etkilendiği ile ilgili savunan veya karşıt görüşte olan çalışmalar mevcut olduğunu dile getiren Yıldız, kesin bir yanıt verebilmek için daha geniş popülasyonlu, kesin kanıta dayalı çalışmalara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Tüberküloz hastasının aynı evde yaşayanlara verem mikrobunu bulaştırma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Yıldız, “Çünkü aynı havayı en uzun süre paylaşmaktadırlar. Bu nedenle, tüberküloz tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı havayı paylaşan işyeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaş dispanserinde muayene için çağrılırlar.

Buna temaslı muayenesi denilir. Temaslı muayenesi, eğer hastanın yakınlarında da hastalık varsa erkenden tanı koymayı sağlar. Hasta olmayan ve risk taşıyanlara da koruyucu tedavi verilir. Koruyucu tedavi eğer düzenli kullanılırsa, mikrobu almış kişilerin hastalanmasını yüzde 90’a varan oranda önler“ şeklinde açıklamasını tamamladı.

Gelirinizi Etkili Kullanmanın Yolları