Cemil Meriç'ten 83. yıl önce 'Afrin şiiri' ! Cemil Meriç kimdir?

Balkan Savaşları'nda Dimetoka'dan göçmüş bir ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Reyhanlı'da dünyaya geldi Cemil Meriç... Dil ve Edebiyat dergisi Cemil Meriç'in kaleme aldığı 'Afrin' şiirini yayınlandı... Peki Cemil Meriç kimdir? İşte Cemil Meriç'in yaşamından kesitler ve 'Afrin Şiiri'

Balkan Savaşları'nda Dimetoka'dan göçmüş bir ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Reyhanlı'da dünyaya geldi Cemil Meriç... Dil ve Edebiyat dergisi Cemil Meriç'in kaleme aldığı 'Afrin' şiirini yayınlandı... Peki Cemil Meriç kimdir? İşte Cemil Meriç'in yaşamından kesitler ve 'Afrin Şiiri'...

"AFRİN"

Kışın rüzgârları tehdit ederdin

Sevahil darbe-i mevcinle inlerdi

Kaçardı irtiaşla savletinden.

Ve gâhî kahrını teşdîd ederdin

Sürüklerdin reh-i azminde evler.

Yıksan bin hanumanı bugün

Amik halkına yeni bir mezar eşsen

Ve göklere yücelip, yıldızlarla öpüşsen

Tokatlasan o mağrur, haşin güneş sultanı

Yine bir gün tabiat o şahlanan başına

Yenilmez kudretinden kırılmaz bir gem takar

Yine bir gün ufkunda gam şimşekleri çakar

Bir uyuşukluk çöker dalgalanan başına

Kumları fistolayan, sahili oyalayan

Uslu, sessiz, çekingen küçük bir su olursun,

Böyle şahlanma Afrin, çarçabuk yorulursun

Yaz, tembellik aşılar damarlarına, aman!

(Reyhanlı 1935)

Sabah gazetesinin haberine göre;  Dil ve Edebiyat dergisinin şubat sayısının kapağına taşıyan Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak, Cemil Meriç ile henüz öğrenciyken tanıştı.

İlbak, Meriç'in kızı Ümit Meriç'i de tanışıklıklarını belirterek, "Derginin son hazırlıklarını yaparken bir arkadaşım aradı ve 'Bir dönem Cemil Meriç ile ilgili araştırma yaparken, Afrin şiiri olduğundan bahsedildi. Şiirin bir kısmını ben de biliyorum.' dedi. Bildiği kısmı bana gönderdi. Bunun üzerine Ümit Meriç Hanımı aradım ve 'Cemil Meriç üstadın böyle bir şiiri varmış. Bu şiiri teyit etmemiz lazım.' dedim. 'Bana okur musunuz?' dedi. Ümit Meriç, 'Babam Cemil Meriç' adlı kitabını yayına hazırlıyor. Bu şiirin o kitapta da yer alacağını söyledi. 'Şu anda ben metin üzerinde çalışıyorum ve düzeltmelerini yapıyorum. Size okuyayım.' diyerek şiiri okudu. Ben de not alıp şiiri düzelttim." diye konuştu.

REYHANLI'DAN ORAYA SESLENME MESAFESİNDE BİR UZAKLIK VAR

Cemil Meriç'in şiirinde, bölgenin coğrafi özelliklerine, iklimine, insan ilişkilerine vurgu yaptığını aktaran İlbak, şunları kaydetti:

"Cemil Meriç, Asi Nehri, Asi Nehri'nin etrafında yetişen ağaçların salınım biçimleri ve bunun üzerinden de bir aidiyet öngörmeye çalışmış. Yani yaşadıklarını ve izlediklerini anlatmış. Bugünü öngörmesi pek mümkün değildi. Daha sonraki hatıralarında da zaten Balkanlar'dan gelip o bölgeye götürülüşün acılarını anlatır. Yaşadığı acıları da anlatır. Bütün bunlar hem göç hem Cemil Meriç hem de coğrafyanın bütünlüğü ve aidiyeti noktasında bizi aydınlatıyor. Bize öngörüler sunuyor. Sonuçta Reyhanlı'dan oraya seslenme mesafesinde bir uzaklık var. Oraya kızlarımız gelin gidiyor. Biz oradan gelin alıyoruz. Dolayısıyla bu ilişkiler devam ediyor. İlişkiler devam ettiği için de gönül coğrafyasında olmamız gerektiği gibi bir temel düşünce var."

"CEMİL MERİÇ, HALEP'E KADAR BU COĞRAFYAYI GEZEN, BİLEN VE ORADA YAŞAYAN BİRİYDİ"

Üzeyir İlbak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), Suriye'nin Afrin bölgesinde sürdürdüğü Zeytin Dalı Harekatı'na vurgu yaparak, "Şiiri derginin kapağına taşımaya karar verdik. Çünkü askerlerimiz Afrin'e girmişlerdi. Afrin ile ilgili bir şey yapmamız gerekiyordu. Bunu en güzel ifade edecek şey de bence bu şiirdi. Çünkü 1937'ye kadar biz Hatay'da bazı sorunlar yaşadık. Hatay o yıllarda, İskenderun Eyaleti ya da İskenderun Sancağı adı altında, Fransızlarla yapılan anlaşma çerçevesinde müstakil bir ildi. Cemil Meriç de orada yaşıyordu. Afrin, Hatay, İskenderun, Reyhanlı'nın da içinde olduğu bölgenin tamamı bir merkeze bağlıydı ve bir arada yaşanıyordu. Bize ait olan ve Türkçe konuşulan bir yerdi. Cemil Meriç, Halep'e kadar bu coğrafyayı gezen, bilen ve orada yaşayan biriydi." değerlendirmesinde bulundu.



BURALAR BİZİM GÖNÜL COĞRAFYAMIZDI

1830'lu yıllarda çizilmiş bir haritaya da kapakta yer verdiklerini kaydeden İlbak, "Hem bu coğrafyanın bize olan aidiyetini hem bu coğrafyayla ilişkilere vurgu yapabilmek amacıyla, bu şiirin gündeme getirilmesi gerektiği yönünde bizde bir kanaat oluştu. Bu nedenle de şiiri ve haritayı kapağa taşıdık. Buralar bizim gönül coğrafyamızdı. Bu coğrafyanın bir şekilde işlenmesi gerekiyordu. Bizim orada oluşumuzun bir meşruiyeti vardı. Orada bize saldıran bir terör örgütü vardı. Buna karşı bizim de buranın bize aidiyetini belirtmeliydik." diye konuştu.

Genel Yayın Yönetmeni İlbak, dergi yayımlandıktan sonra okuyucuların yoğun ilgisiyle karşılaştıklarını sözlerine ekleyerek, şöyle devam etti:

MERHAMET ÇİÇEKLERİ GÖĞERSİN DİYE AFRİN'DE OLMAK GEREK

"İki yüzlülük tarih boyunca kötülük çiçeklerinin besin kaynağı olmuştur. İyiler görevini yapmadığı sürece kötülük çiçekleri çoğalacak ve kanla beslenmeye devam edecektir. Merhamet çiçekleri göğersin diye Afrin'de olmak gerek. Sınır boylarındaki şehirlerimize, sokaklarımıza, pazar yerlerine, evlerimize, camilerimize, okullarımıza füzeler düşmesin, çocuklarımız, insanlarımız, savaştan kaçan komşularımız ölmesin diye ve Afrin'de silahlandırılan teröristler daha da çoğalmasın, tıraş edilen DEAŞ'lı, PKK,PYD'li kiralık katiller palazlanmasın ve insanlar insanca yaşasın diye, sınır ötesine geçen erinden komutanına, istihbarat personeline tüm kardeşlerimizi dualarla kucaklıyoruz."

Dergide yer verilen, Cemil Meriç'in şiiri şöyle:

"AFRİN"

Kışın rüzgârları tehdit ederdin

Sevahil darbe-i mevcinle inlerdi

Kaçardı irtiaşla savletinden.

Ve gâhî kahrını teşdîd ederdin

Sürüklerdin reh-i azminde evler.

Yıksan bin hanumanı bugün

Amik halkına yeni bir mezar eşsen

Ve göklere yücelip, yıldızlarla öpüşsen

Tokatlasan o mağrur, haşin güneş sultanı

Yine bir gün tabiat o şahlanan başına

Yenilmez kudretinden kırılmaz bir gem takar

Yine bir gün ufkunda gam şimşekleri çakar

Bir uyuşukluk çöker dalgalanan başına

Kumları fistolayan, sahili oyalayan

Uslu, sessiz, çekingen küçük bir su olursun,

Böyle şahlanma Afrin, çarçabuk yorulursun

Yaz, tembellik aşılar damarlarına, aman!

(Reyhanlı 1935)

Çocukluk ve eğitim yılları

1916’da Reyhaniye’de (bugünkü Reyhanlı) dünyaya geldi. Balkan Savaşları sırasında Dimetoka’dan göçmüş bir ailenin çocuğu idi.

Babası, Dimetoka’da hakimlik yapan Mahmut Niyazi Bey, annesi Zeynep Ziynet Hanım’dır. Babası Mahmut Niyazi Bey Antakya’da Ziraat Bankası Müdürlüğü ve mahkeme reisliği yapmıştır.

Yedi yaşına kadar Antakya’da yaşayan Cemil Meriç, babasının memuriyetten ayrılması üzerine ailesi ile birlikte Reyhanlı’ya döndü.

Reyhanlı Rüşdiyesi’nde ilkokulu bitirdikten sonra yeniden Antakya’ya gitti.

Fransız idaresindeki şehirde Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi'nde okudu.

Bu okulda iken gözlerinin 6 derece miyop olduğu anlaşıldı. İlk yazısı olan “Geç Kalmış Bir Muhasebe” başlıklı makalesi yerel Yenigün gazetesinde yayımlandı. 

On ikinci sınıftayken, milliyetçi tutumu, yayımlanan bir yazısı ve bu yazıda bazı hocalarını eleştirmesi yüzünden lise diplomasını alamadan okulu terk etmek zorunda kaldı.

Lise öğrenimine devam etmek üzere İstanbul’daki Pertevniyal Lisesi'ne gitti.

Bu sırada Nâzım Hikmet ve Kerim Sadi başta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı. 

Geçim sıkıntısı nedeniyle 1937’de İskenderun’a döndü. Haymaseki köyünde dokuz ay kadar ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra aynı yıl İskenderun’da Tercüme Bürosu’na reis muavini oldu.

1938’de Batı Ayrancı Köyü’nde ilkokul öğretmenliği, Türk Hava Kurumu’nda sekreterlik, belediyede kâtiplik gibi geçici işlerde çalıştı.

1939 Nisan ayında Hatay hükümetini devirmek iddiasıyla tutuklanıp Antakya’ya götürüldü; idam talebiyle yargılandı; iki ay sonra beraat etti. 

1940'ta İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’na burslu olarak kabul edildi, iki yıl bu kurumda öğrenim gördü.

1941'den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayın Bibliyografyası dergilerinde yazıları yayımlamaya başladı.

Elazığ Lisesi'nde öğretmenlik

1942’de Elazığ Lisesi’nde Fransızca öğretmenliğine atandı; Elâzığ’a gitmeden az önce öğretmen Fevziye Menteşeoğlu ile tanışıp evlendi.

Her iki gözündeki yüksek miyoptan ötürü askerlikten muaf tutulan Meriç, ilk çeviri kitabı Balzac’ın “Altın Gözlü Kız” romanını 1943’te yayımlandı.

İstanbul Üniversitesi'nde okutmanlık

Öğretmen eşinin tayininin Elazığ’a çıkmaması ve çiftin bu şehirde iki çocuk kaybedip ancak İstanbul’da doğum yapabileceğinin anlaşılması üzerine 1945’te Elazığ’daki öğretmenlik görevinden ayrılıp İstanbul’a gitti. 

1945’te oğlu Mahmut Ali, ertesi yıl ise kızı Ümit dünyaya geldi.

1946’da İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca okutman olarak göreve başlayan Meriç, 1974’te emekli oluncaya kadar Fransızca okutmanlığı sürdürdü bu arada bir yıl kadar Yirminci Asır dergisinde yazılar yayımladı (1947). 

Victor Hugo’nun Hermani adlı piyesini manzum olarak tercüme etti (1948); Işık Lisesi’de Fransızca dersleri verdi (1952-1954)

Görme yetisini tamamen yitirmesi

1954 yılının bahar aylarında bir kaza sonucu gözlerini tamamen yitirince birkaç başarısız göz ameliyatının ardından 1955’te vapurla tek başına Marsilya’ya, oradan Paris’e gitti.

Altı aylık tedavi başarılı sonuç vermeyince yurda döndü. Görme yetisini tamamen yitirdiğinden dolayı bir süre bunalıma girdi ancak çevresindekilerin yardımıyla yeniden okuyup yazmaya başladı. 

Üretken yazarlık dönemi

Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık hayatının en üretken çağı başladı. Çevresindekilere okuttuğu Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirdi ve yardımcılarına yazdırdı.

Basılmamış olan bir Fransızca grameri hazırladı. Dikte etmek suretiyle makaleler yazmaya devam etti.

1963’dan itibaren Edebiyat Fakültesi’nin Sosyoloji bölümünde sosyoloji ve kültür tarihi dersleri verdi; bu dersleri emekliliğine kadar sürdürdü.

Aralıklarla yirmi yıl sürdürdüğü günlüklere 1963 yılında başladı. İlk telif kitabı “Hint Edebiyatı” 1964’te yayımlandı.

Bir dünya edebiyatı yazma düşüncesiyle yola çıkan Meriç, İran edebiyatı ile işe başlamış ama sonra Hint edebiyatına yönelmişti. 

Doğu medeniyetlerine karşı olan önyargıları yıkmayı amaçlayan ve dört yıllık bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan eser, “Bir Dünya'nın Eşiğinde” başlığıyla iki kez daha basıldı.

Hint Edebiyatı’ndan sonra Batı düşüncesinin önemli bir yönünü aydınlatmayı amaçladı. Bu düşünceyle sosyalizmin temelini atan ve sosyolojinin kurucusu olan Saint Simon hakkında bir eser kaleme aldı ancak basacak yayınevi bulmakta zorlandı. Eser, 1967’de Can Yayınları tarafından basıldı.

1965-1973 yılları arasında çeşitli dergilerde yazıları ve çevirileri yayımlandı. Hisar dergisinde “Fildişi Kuleden” başlığı ile sürekli denemeler yazdı. İstanbul Üniversitesi Fransızca okutmanlığından emekli oldu ve yılların birikimini kitaplaştırmaya girişti.

O yıl, Türkiye Millî Kültür Vakfı’ndan fikir dalında ödül aldı. "Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülâkata bu kitabı yazmak için geldim.” dediği “Bu Ülke” adlı kitabını 1976’da yayımladı.

Kitap, onun çeşitli fikir, kültür ve edebiyat meselelerine dair aforizmalarından oluşur. Aynı yıl, medeniyet kavramını tartıştığı “Umran’dan Uygarlığa” adlı eseri yayımlandı.

1978-1984 yıllarında çoğu Kubbealtı Cemiyeti'nde olmak üzere konferanslar veren Meriç, 1980’de br edebiyat tarihi ve düşünce tarihi niteliği taşıyan "Kırk Ambar" adlı eseri Türkiye Millî Kültür Vakfı Ödülü'ne layık görüldü.

1981’de Ankara Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Yazarı” seçildi. 1981’de basılan yarı derleme, yarı telif Bir Facianın Hikâyesi’nde yakın tarihin yeni bir muhasebesini yaptı.

Son yılları ve ölümü

1983’te eşi Fevziye Hanım’ı kaybeden Meriç, aynı yıl Ağustos ayında beyin kanaması geçirdi ve sol tarafına felç indi.

Sağlığında basılan son eserleri Işık Doğudan Gelir (1984) ile Kültürden İrfana(1985) oldu. 13 Haziran 1987’de hayatını kaybetti. Cenazesi, Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.

2004 yılında Üsküdar Belediyesi'nin açtığı kültür merkezine, 2012 yılında Hatay’daki il kütüphanesine adı verilmiştir. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde doğduğu ev müzeye dönüştürülmüştür.