Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan yatırımcılara çağrı
Türkiye'yi yatırımcılar için cazip bir ülke haline getirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Türkiye'nin potansiyeline inanan, ekonomimize güvenen tüm yatırımcılarımızın yanında durmayı sürdüreceğiz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'nın Polatlı ilçesindeki Duatepe Anıtı'nda düzenlenen Sakarya Zaferi'nin 100. Yılı Kutlama Programı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Sakarya Zaferi'nin kazanıldığı 1921 yılının herhangi bir savaşın değil, Türklerin Anadolu'daki bin yıllık varlığının da dönüm noktalarından biri olduğunu belirtti.
Temmuz ayında Sakarya'nın doğusuna çekilmek zorunda kalan ordunun, milletin var gücüyle donatılması ve başına da Meclisin Başkomutan olarak görevlendirdiği Gazi Mustafa Kemal'in geçmesi sayesinde bir ay içerisinde toparlanıp düşmanı yeniden Sakarya'nın batısına attığını ifade eden Erdoğan, Milli Mücadele'nin en kritik sayfasında kazanılan bu zaferle başkenti tehdit eden düşman saldırısının önüne geçildiğini söyledi.
Erdoğan, top seslerinin artık Ulus'tan duyulmaya başlandığı bir süreçte kahraman ordunun adeta düşmana "dur" diyerek istiklal ile sonuçlanacak Büyük Taarruz'un müjdesini bu bölgede verdiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alagözler Sakarya Savaşı'nı bizzat yöneten İstiklal Harbi'nin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasında emeği geçen tüm komutanları, şehitleri, gazileri rahmetle, minnetle yad etti.
Sakarya Zaferi'nin tıpkı Malazgirt gibi, tıpkı Bursa'nın, Edirne'nin, İstanbul'un fethi gibi, bir tarafta Viyana kapılarını diğer tarafta Kızıldeniz'i kucaklayan şanlı tarihin önemli yapraklarından biri olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Gazi Mustafa Kemal'in 'Sakarya Melhame-i Kübra'sı, yani bir çeşit 'kıyamet savaşı' diye isimlendirdiği bu büyük zaferi Nazım Hikmet şöyle tasvir ediyor; Sonra 23 Ağustos Sakarya Melhame-i Kübrası ki devamı 13 Eylül gününe kadardır. Bizim kırk bin piyademiz, dört bin beş yüz atlımız, düşmanın seksen sekiz bin piyadesi, üç yüz topu vardı. Harp meydanının kuzey yanı Sakarya ve dağlardır. Keskin ve dik yamaçlarıyla ve kireçli toprakları ve kayalarında tek başlarına, birbirinden uzak haşin ve münzevi çam ağaçlarıyla Abdülselam Dağı. Gökler Dağı, dağlar ve Sakarya'dan bu havalide yalnız çatal tırnaklı karacalar su içmektedir. Ankara suyunun döküldüğü yerden Eskişehir kuzeybatısına kadar Sakarya mecrası uçurumlar içinden geçmektedir. Güneyde ve güneydoğuda yapraksız ve hazin, geniş ve uzun ve insana bıraktığı hiçbir şeye acımadan ölmek arzusu veren Cihanbeyli Ovası: Çöl... Bu çölün, bu dağların ve bu nehrin ve bizim önümüzde 22 gün ve gece, fasılasız dövüşüp, düşman ordusu ric'ata mecbur kaldı.'"
''MİLLİ İRADENİN GÜCÜ ÖNÜNDE DURULAMAYACAĞI GERÇEĞİNİ CÜMLE ALEME GÖSTERDİK''
Erdoğan, ''Milli iradenin gücü önünde ne vesayetin ne sosyal mühendislik hesaplarının ne terör örgütlerinin ne darbelerin duramayacağı gerçeğini cümle aleme gösterdik'' dedi.
ŞİŞECAM POLATLI FABRİKASI AÇILIŞI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra ise Şişecam Polatlı Fabrikası Yeni Üretim Hattı Açılış Töreni'nde konuştu.
2002 TÜRKİYE EKONOMİSİ
Şişecam'ın 86 yıllık mazisiyle Türk ekonomisinin hangi aşamalardan, hangi zorluklardan geçerek bugünkü seviyelere geldiğinin en güzel örneği olduğunu anlatan Erdoğan, ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde Türkiye'nin 2001 yılında baş gösteren ekonomik krizin etkilerini halen ağır bir şekilde yaşadığını anlattı.
O dönemde milyarlarca dolar milli servetin batan bankalarda buharlaştığını, esnaf, sanayici, tüccar ve çiftçinin adeta iflasın eşiğine geldiğini, krizden nemalanan bir avuç seçkin azınlık dışında halkın çoğunluğunun yoksullaşmaya başladığını, Türk insanının geleceğinden ümidini kesmeye başladığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"2002 Türkiye'si krizin, çaresizliğin, yeis ve umutsuzluğun tıpkı karabasan gibi milletimizin üzerine çöktüğü bir ülkeydi. 2002 Türkiye'si ihracatın 36 milyar dolara zar zor ulaştığı, kişi başı milli gelirim 3 bin 600 doları ancak bulduğu fakir bir ülkeydi. 2002 Türkiye'si savunma sanayisi başta olmak üzere neredeyse birçok stratejik sektörde neredeyse tamamen dışa bağımlı bir ülkeydi. 2002 Türkiye'si sadece ekonomik belirsizliklerin değil, aynı zamanda terörün, vesayetin, yasakların, baskıların kol gezdiği bir ülkeydi. 3 Kasım 2002'de milletin takdiriyle göreve geldiğimizde karşımızda işte böyle bir Türkiye manzarası vardı. İstikrarsızlıkla boğuşan ülkemizi hak ettiği yere taşımak, yatırımın, üretimin, inovasyonun merkezine dönüştürmek için hemen kolları sıvadık. Türk ekonomisini prangalarından, Türk demokrasisini vesayet zincirlerinden kurtarmak için tarihi nitelikte birçok adım attık. Sivil toplumu işin içine kattık, kamu kurumlarımızı, bürokrasimizi motive ettik. Sektör temsilcilerimizle istişare toplantıları yaptık. Tıkanan yatırım ve üretim kanallarını açmak için çok büyük çaba harcadık. Sorunların üzerine kararlılıkla giderek özgürlükleri genişleterek, hukuk devletini güçlendirerek, milli iradenin önündeki engelleri tek tek kaldırarak Türkiye'yi yatırımcılar için cazip bir ülke haline getirdik."
Erdoğan, ''Türkiye'nin potansiyeline inanan, ekonomimize güvenen tüm yatırımcılarımızın yanında durmayı sürdüreceğiz'' dedi.