DESTAN
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanan yol uzundur, çetindir; tam anlamıyla bir destandır. Ulu Atatürk Nutuk ‘ta ‘’ 1919 yılı mayıs ayının ondokuzuncu günü Samsun’a çıktım. ‘’ diye başlar bu uzun ve çetin yolu, destanı anlatmaya..
O tarihten yaklaşık altı ay geriye gittiğimizde ise; emperyalizme ilk meydan okuyuşun işaret fişeğini görürüz dostlar!. İmparatorluk yenilmiş, cephelerde vuruşan subaylar Dersaadet’e dönme telaşındadırlar. 13 Kasım 1918 günü öğle saatlerinde Haydarpaşı Garı’nın bir peronuna yanaşan trenden Mustafa Kemal Paşa ve yaveri Cevad Abbas inerler.. Boğaz işgal donanmasının gemileriyle doludur.. Karşıya geçmek için rıhtımdan Kartal İstimbotu’na binerler.. Düşman donanmasının geri kalanları halen Marmara’dan giriş yapmaktadırlar.. Cevad Abbas onları gösterip ağlamaklı bir sesle mırıldanır: ‘’ Geliyorlar! ‘’.. Mustafa Kemal Paşa yaverinin gösterdiği yöne bakar.. İngiliz Donanması’nın Çanakkale’deki kıyımdan kurtulanları ve Yunan zırhlısı Averof ağır ağır boğaza doğru ilerlemektedir. Topları saraya doğru çevrilidir!. Bir sigara yakıp gezegenin tarihindeki en afili raconunu keser : Geldikleri Gibi Giderler!..
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tüm şifreleri işte bu üç sözcükten ibaret cümlede gizlidir. Neden mi?
1919 yılının başlarından itibaren imparatorluğu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için çeşitli çalışmalar vardır elbette!. Nutuk’ta İngiliz Mandasını istemek, Amerikan Mandasını istemek ve çeşitli bölgesel kalkışmalar olmak üzere bu çalışmaları üç başlık altında sıralayıp kendi ‘ Benim Kararım ‘ başlığı altında yolunu açıklar.. 12. Sayfadan okuyalım..
‘’ Efendiler, ben bu kararların hiç birinde uygunluk görmedim. Çünkü, bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da bölüşümünü sağlamaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti.
Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak!. İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar bu karar olmuştur.’’
Nasıl bir öngörü, inanç ve duruş değil mi? O uzun ve çetin yol nasıl destanla sonuçlanmaz!.
Yine Nutuk’tan devam edelim..
‘’ Anadolu’ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas sağlanmış, millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, milli teşkilat kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı. Genel durumu ardık bir komutan ile yürütüp yönetmeye devam imkanı kalmamıştı. İstanbul’dan yapılan geri çağırma emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, Milli Teşkilat ve hazırlıkların yönetimine devam etmekte olduğuma göre şahsen isyancı duruma geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi. O halde yapılacak her şeyin mutlaka bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir heyet adına olması gerekli idi.
Bu sebeble Anadolu ve Rumeli’deki milli teşkilatları birleştirerek tek merkezden temsil ve idare etmek üzere Sivas’ta genel bir kongre toplamak fikrini uygulamaya koyulduk. ‘’
Görüleceği üzere; cumhuriyete uzanan destansı yolun her kilometre taşı Nutuk’ta kayıt altında..
Devletin çeşitli organlarında yuvalanmış Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının Nutuk’tan korkup okullarda dağıtılması ve okunmasına engel olma uğraşları, bir asıra yaklaşan cumhuriyet dönemini reklam arası olarak görenlerin zifiri karanlık beyinleri, ‘ Keşke yunan kazansaydı ‘ diyebilecek kadar pusulaları şaşmış olanlar ve onları bir düşünce önderi yerine koyup ziyaret edenler falan kırmasın umutlarımızı!. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ne demişti!.
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER…
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun…