Eskiden çöpe atılan propolisler antibiyotik olarak kullanılıyor

17. yüzyılda ölüleri mumyalamada kullanılan, uzmanların birçok hastalığa faydalı olduğunu söylediği propolisler, eskiden kovandan kazıyıp çöpe atan arı üreticilerinin 12 bin TL’ye varan gelir elde etmesini sağlıyor.

Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM) Müdürü Doçent Dr. Meral Kekeçoğlu, propolisin çok değerli bir arı ürünü olduğuna dikkat çekti. Arıların ağaçların yapışkan kısımlarından toplayarak, kendi enzimleriyle işleyip kovana bıraktığı bir ürün olan propolisin, gerek sağlık alanında gerekse arıcılar için katma değeri yüksek bir gelir kaynağı olduğunu vurguladı. Bal dışında artık arı sütüyle, propolis, polen ve arı zehiri ile de ön plana çıkılması gerektiğini belirten Kekeçoğlu, Türkiye’nin dünya arıcılığında hak ettiği konuma kavuşmasını diledi. Akademisyenlerin bilimsel çalışmalar yaparak ortaya koyduğu çalışmalar sonucunda propolisin birçok hastalığa da iyi geldiğini belirtti.

Antibiyotik yerine kullanılıyor

Propolisin, Düzce’de Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp amacıyla hemen hemen her ailenin kullandığı bir ürün haline geldiğini ifade eden Kekeçoğlu, özellikle annelerin çocuklarını kış aylarında hastalıklardan korunmak için antibiyotik yerine propolisli tercih ettiklerine dikkat çekti. Kekeçoğlu, "Propolis arıların ağaçların yapışkan reçinemsi kısımlarından, saplarından, gövdelerinden ve tomurcuklarından toplayarak kovana getirdiği ve kendi enzimleriyle işleyerek kovana bıraktığı bir ürün. Baktığımız zaman aslında 17. yüzyılda kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Özellikle Romalılar, Mısırlar döneminde çok fazla kullanılmış olduğunu görüyoruz. İlk kullanıldığı dönemlerde Mısırlılar ölüleri mumyalamak için kullanıyorlarmış. Çünkü propolisin çok yüksek bir antimikrobiyal ve antifungal özelliği var. Bundan dolayı ölülerin kokuşmasını önlemek için kullanılan bir ürünmüş. Ama daha sonraki yıllara baktığımız zaman 17. yüzyıldan sonra da artık bunun tedavi amaçlı ve hastalıklara karşı kullanıldığını görüyoruz” dedi.

“Birçok hastalığa iyi geliyor”

Propolisin antimikrobiyal ve antikanserojenik özelliği ile mide ülserinden kalp rahatsızlığına kadar bir çok hastalığa iyi geldiğine dikkat çeken Doç. Dr. Kekeçoğlu, bu alanda bilimsel çalışmaların yapıldığına da vurgu yaparak, "Propolisin faydaları saymakla bitmez desem doğrudur. Çünkü ilk önce antimikrobiyal, antifungal özeliği ortaya konmuş. Daha sonra baktığımızda antitümöröl özellikten tümörlere karşı iyi geldiğinden, antikanserojenik özelliğinden, mide ülserlerine karşı iyi geldiğinden, bir takım karaciğer enzimlerini düzenlediğinden, kalple ilgili hastalıklara iyi geldiğinden tutumda daha aklıma gelmeyen sayamadığım birçok hastalığa karşı iyi geldiği biliniyor. Çünkü bununla ilgili bir bilimsel çalışma yapılmış yani sadece sözde bildiğimiz ya da pratikte denediğimiz ve ortaya koyduğumuz bulgular değil birçok farklı kurumlarda birçok akademisyenin bilimsel çalışmalar yaparak ortaya koyduğu çalışmalar sonucu belirlenen sonuçlar bunlar” diye konuştu.

“Bilinen bir yan etkisi yok”

Eskiden propolisi arıcıların sakız olarak çiğnediğini anlatan Kekeçoğlu, “Propolis eskiden ham hali de kullanılıyormuş. Hatta arıcılar ağızlarına alıp sakız gibi çiğneyerek yutuyorlar. Ama günümüzde artık Propolis ekstraksiyon haline getirildi. Su bazlı ekstraksiyonları var, alkolik ekstraksiyonları var. Birçok insan kullanmadan önce soruyor, su bazlısı mı ya da alkolik ekstraksiyon mu daha faydalı diye. Hatta bazıları direk su bazlı olanı tercih ediyorlar. Ama özellikle şunu vurgulamak istiyorum. Yapılan tüm çalışmalar gösteriyor ki içerik yani propolis içerisindeki içerikler alkolik ekstraksiyonda daha iyi çözümlüyor. Yani yararlılık düzeyi daha fazla oluyor. Alkolik ekstraksiyonu daha fazla öneriyorum ama tüketici isterse su bazlısını da kullanabilir. Bu bir tercih meselesidir. Ancak içerisindeki polen nedeniyle polen alerjisi olanların dikkatli kullanması gerekiyor. Yani arı ürünlerine alerjisi olan kişileri biraz daha dikkatli kullanılması gerekiyor. Onun dışında herhangi bir yan etkisi olduğu şimdiye kadar ortaya konmamış” şeklinde konuştu.

“Eskiden altın gibi değerli propolis çöpe gidiyordu”

Propolisi mutlaka arıcıların değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu, “Türkiye genelinde de arıcılar propolisi bilmediği için kovandan kazıyıp dışarıya atıyorlardı. Yani çok değerli bir ürünü atıl duruma getiriyorlardı. Ama artık yapılan çalışmalar biraz gündeme getirildikçe ve yaygınlaştırıldıkça propolisin kıymeti anlaşıldı. Bir kovandan ne kadar elde edilir sorusu da geliyor. Bu kovanın gücüne göre değişebiliyor. Yörenin iklimine göre değişebiliyor, sezona göre de değişebiliyor ama bizim ortalama olarak burada bir kovandan 300 gram aldığımız oluyor. 300 gramda da iyi bir rakam. Normal koşullarda 100 gramdan 500 mililitre ekstraksiyon çıkarabiliyorsunuz. Yani yüzde 20’lik ekstraksiyon çıkarabiliyorsunuz. Propolis mutlaka arıcılarımızın değerlendirmesini gerekiyor, Neden derseniz çünkü Türkiye arıcılığının Dünya arıcılığın da hak ettiği konuma hakkı ile kavuşabilmesi için hakkıyla diyorum zaten 2.’lik sırası var” ifadelerini kullandı.

“Dünyada ikinci sıradayız”

Türkiye’nin arıcılıkta dünyada ikinci sırada olduğuna dikkat çeken Kekeçoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama ürün çeşitliliğimiz çok az. Biz ülke olarak yalnızca balın üzerinde durmuşuz ve şimdiye kadar gündemde kalabilmiş dünya çapında. Ama artık arı sütüyle, propolis ile, polen ile, arı zehiri ile de ön plana çıkmamız gerekiyor. Bu ürünleri de sağlık alanında sağlık sektöründe kullanılabilir hale getirmemiz gerekiyor. Katma değeri yüksek ürünler haline getirebilmemiz gerekiyor ki Türkiye dünya arıcılığında hat ettiği konuma kavuşsun. DAGEM olarak öncelikle bulunduğu bölgeye daha sonra da tüm Türkiye’ye faydalı olmaya çalışıyor. Biz gerçekten bu konuda sadece propolis değil, diğer arı ürünleri konusunda da bölgede yeterince farkındalık oluşturduğumuzda düşünüyoruz. Tam olarak diyemeyiz çok yolumuz var ama propolisi bilmiyorlardı şimdiye kadar. Ama şimdi propolis topluyorlar güzel tarafı şu propolisi bizimle işbirliği yaparak katma değeri yüksek ürüne dönüştürebiliyor. Sadece toplamıyorlar onu ham olarak satsalar bölge ekonomisine getireceği gelir 300 TL iken bizimle işbirliği halinde katma değere dönüştürerek 12 bin TL gelir elde edebiliyorlar. Bu müthiş bir rakam küçük bir ilçe için. İnşallah Türkiye arıcılığına biraz daha ivme kazandırabilirsek DAGEM olarak çok mutlu olacağız.”