İşte Detaylar!
Gürkan Hacır'dan flaş NATO iddiası!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO temasları ve yaptığı basın açıklamasıyla ilgili bir yazı yazan Korkusuz gazetesi yazarı Gürkan Hacır, Erdoğan'ın NATO zirvesinde diğer liderlerin aksine soruları rastgele almasının İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un planlaması olduğunu iddia etti. İşte Hacır'ın o yazısı...
Korkusuz gazetesi yazarı Gürkah Hacır'ın 'Cebir Denklemi' başlıklı yazısı
Orhan Eralp…
Rahmetli büyükelçimiz.
1978-80 arasında Birleşmiş Milletler daimi temsilcimiz.
Robert Kolej mezunu… Sonra Londra Hukuk…
İngilizcesi bir İngilizden bile daha akıcı ve kusursuzdu.
1979’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşması tarihe geçmişti.
★★★
Büyükelçi Eralp… BM Genel Kurulu’nda Güney Kıbrıs’tan söz ederken ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ dedi.
Rum temsilci Mavromatis ayağa fırladı ve bağırdı.
“BM’nin 150 üyesi bizi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyor. Sizin tanımanız önemli değil.”
Orhan Eralp hiç oralı bile olmadan olağanüstü İngilizcesiyle devam etti.
“Kıbrıs sorunu bir aritmetik toplama işlemi değildir.
Bir cebir denklemidir. Bu denklemin ‘x’i de Türkiye’dir.
Tüm dünya sizi tanısa bile Türkiye sizi tanımadıkça bu denklem çözülemez.
Şimdi kendinize isterseniz ‘Kıbrıs Rum İmparatorluğu’ bile diyebilirsiniz.”
Gerçekten de öyle… Türkiye tanımadığı için hiçbir hükmü olmadı.
Yıllar içerisinde gördük…
★★★
NATO zirvesi ertesinde Madrid’de basın toplantısı düzenledi.
Başta Amerikalı gazeteci Michael Tracey gibi herkesi şaşırtan bir şey olmuş.
Bütün liderlere sorulacak sorular önceden verilmiş.
Yani gazetecilerin ne soru soracaklarını liderler önceden biliyorlarmış.
Bir tek Erdoğan’a atış serbest demişler…
Dilediğiniz soruyu sorun demişler.
Allah Allah…
Türkiye’de promterlı konuşmayı icat eden bir siyasetçi ne oldu da dünya basının önüne böyle çıktı…?
Nerden çıktı bu diye dün sağa sola sordum.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un planlamasıymış.
‘İsteyen gazeteci istediğini sorsun’ demiş.
★★★
Sebebi basit aslında…
Erdoğan’ın gazetecilerin sorularını önceden bilmesine gerek yoktu…
Çünkü kendi vereceği cevabı biliyordu.
Finlandiya ve İsveç konusunda ne sorarlarsa sorsunlar yanıtı belliydi.
“Şartlara uymazlarsa… Kendileri bilir…”
★★★
En son yazımda daha detaylı yazdım.
Türkiye cebine doldurabildiği kadar avantajı doldurma derdinde…
Yani kazanımları artırma peşinde…
Gerisi NATO’ya kalmış…
Biz o mutabakata imza attık diye Finlandiya ve İsveç yarın NATO üyesi olacak değil.
7 aşamalı bir süreç var ve bu yıllar alacak.
Ayrıca son imza TBMM’nin onayıyla atılacak.
O yüzden…
Türkiye Nasreddin Hoca fıkrasında olduğu gibi yaptı.
Komşusuna bundan sonra sen düşün demiş ya hoca…
Aynı onun gibi… Yakan topu 2 ülkenin sahasına attı.
“Teröre desteği kesmezseniz avucunuzu yalarsınız.”
İkna etmek zorunda olan onlar…
★★★
Hep söylüyorum, yazıyorum.
Türkiye yaklaşık 5-6 yıldır ilginç bir dış politika uyguluyor.
NATO içinde kalıyor. Ama Avrasya ile strateji geliştiriyor.
NATO’nun şemsiyesi altında duruyor ama Rusya’yla bildiğini okuyor.
Emlakçı tabiriyle söyleyeyim…
Hem dağ manzara hem göl manzarayı görmeyi deniyor…
Bu ne kadar sürdürülebilir?
Şu ana kadar hasarsız geldi.
Bundan sonra gidecek mi?
Göreceğiz…
★★★
Ama şurası gerçek…
Atlantik’le Avrasya’nın büyük kapışması bir cebir denklemine döndü.
Bu büyük denklemde rahmetli büyükelçimiz Orhan Eralp’in tabiriyle Türkiye “X”dir.
Türkiye olmadan ne Atlantik hesap yapabiliyor…
Ne de Avrasya…
En azından şimdilik…