HASTANE DEĞİL CEPHE 2

Dr. Suat Seren Eğitim ve Araştırma Hastanesi Basın ve Halkla İlişkiler  Sorumlusu da Merih’in telefonundan ulaştı.  Benim de ikinci yazıyı yazmam  şart oldu.

SALİM YILMAZ salimyilmaz1967@gmail.com

HASTANE DEĞİL CEPHE 2

Dünkü yazımın yayımlanmasının ardından her türlü iletişim aracıyla ulaşıp desteklerini esirgemeyen yakınlarımız oldu.

Dr. Suat Seren Eğitim ve Araştırma Hastanesi Basın ve Halkla İlişkiler  Sorumlusu da Merih’in telefonundan ulaştı.  Benim de ikinci yazıyı yazmam  şart oldu.

Öncelikle, kontrol sonuçlarımızın temiz çıktığını belirteyim. Evimize dönüp, kabuğumuza çekildik. Tanrı’ya şükürler olsun, iyiyiz. Biz iyiyiz de; kolektivist yapım gereği, derdim herkesin iyi olması!. Bunun için de ( Bilgili ilgililerin her gün uyulmasını istediği ) kurallara aykırı hareket etmemek gerekiyor. Hastanenin basın sorumlusu kardeşimizin konuşmasında da hissettim bu durumu. Yazıda resmini çizmeye çalıştığım önlemlerin oturması için ne kadar çabaladıklarını tahmin edebiliyorum. İzmirliler bilir söz konusu hastaneyi. Yüz yılı aşkın bir tarihi var. Büyücek bir kampüs alanında, yeşillikler içinde irili ufaklı bir çok binadan oluşuyor. Öyle ki; bu alanda turlayıp yazımın çerçevesini oluşturmaya çalışırken yedi binin üzerinde adım atmışım!. Ne gördüysem, ne duyduysam saf bir tarafsızlık içinde yansıttım. Büyük bir özveriyle çalıştıklarına ve yüklerinin çok ağır olduğuna birebir şahit oldum.  Ancak, marifet virüse yakalanmamakta!.

İnsan olabilmenin ilk şartının empati olduğuna inananlardanım. Hasta Ali Bey, Doktor Murat Bey, Esnaf Orhan Bey, Hemşire Ayşe Hanım vs… Keskin hatlarla çizilmiş kampların mensupları değiliz!.Birbirimizi anlamak, o empatiyi kurmak zorundayız. Küçük bir ipucuyla katkı sağlamam gerekirse; hastanelere gidenler ( hele bu dönemde gidenler ) devaya, dermana her zamankinden daha çok ihtiyacı olanlar. Sağlık çalışanları? En değerli  varlıklarını, canlarını ortaya koyarak ‘ CAN ‘ kurtarıyorlar. Bu pencereden bakacak olursak kolaylaşacaktır işimiz.

Büyük Usta Nazım’ın dizeleriyle hoşçakal diyelim mi?

Yaşamda pozitif, Covid-19’da negatif olalım. Sevgiyle kucaklıyorum hepinizi…


Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel, en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından…

Tüm yazılarını göster