Hrant Dink cinayeti davasında Samast'ın görüntüleri konuşuldu

Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ elebaşı Gülen, eski savcı Öz, gazeteciler, jandarma görevlileri ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinden oluşan 85 sanıklı davada, tutuklu sanıklar tahliye talebinde bulundu.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma görevlileri ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinden oluşan 85 sanıklı davada, sanıklardan dönemin Samsun Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü Unsur Komutanı olan Astsubay Birol Ustaoğlu, Ogün Samast'ın görüntülerine ilişkin, "Samast bana, 'bayrak açmasına izin verilmesi durumunda her şeyi anlatacağını' söylemişti. Ben de bu bayrak talebini üstlerime ilettim. Başsavcı, 'Bayrağı verin o da adam gibi size her şeyi anlatsın' deyince ben de onunla mülakat yaptım. Ben bu konuda zaten eğitim aldım, uzmanım. Bayrak açmayla ilgili hiçbir zorlama yok." dedi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden duruşmada, tutuklu sanık ve avukatlarına talepleri soruldu. Sırasıyla söz alan tutuklu sanıklardan eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Ali Öz, eski Samsun Jandarma Asayiş Şube Müdürü emekli Yarbay Atilla Güçlüoğlu, Abdullah Dinç, Adem Sarıgül, Ahmet Çetiner, Alli Barış Sevindik, Bekir Yokuş ve Birol Ustaoğlu tahliye talebinde bulundu.

Tutuklu sanıklardan Ali Öz, cinayetin ardından 2007 yılından bu yana öncelikle Trabzon'da olmak üzere yargılandığını ve yargılanmasının devam ettiğini belirterek, "Hiçbir illegal örgütle bağlantım yok. Ömrüm terörle mücadele ederek geçti. Darbe girişiminden sonra ne olduysa oldu, hep beraber gözaltına alındık ve mağdur edildik. Kaçma düşüncem olsa gidip kendim teslim olmazdım. 9 yıldır emekliyim ve terör örgütlerinin hedefindeyim. Tahliyemi talep ediyorum." ifadesini kullandı.

Dönemin Samsun Jandarma Asayiş Şube Müdürü emekli Yarbay Güçlüoğlu, kendisi hakkında, niyet okuma prensibiyle hüküm verildiğini, önce gözaltında tutulan Ogün Samast'ın fotoğrafın sızdırmak, sonra ise FETÖ gibi şok suçlamalara maruz kaldıklarını öne sürerek, "Ogün Samast Samsun Otogarı'nda yakalandığı zaman, oraya gittiğimde emniyetin bütün şube görevlilerinin orada olduğunu gördüm. Benim orada adli kolluk görevim yoktu. Orada sadece, 'aramayı çok dikkatli yapın, gerekirse soyarak gerçekleştirin' diye emir verdim. Herkes kendi amirine bilgi veriyordu. Ben de şubemle görüşüyordum." şeklinde konuştu.

 "Samast'ı kahraman gibi göstermek amacı yoktu"

Fail Samast'ın emniyet müdürlüğüne götürülmesinde hiçbir dahlinin olmadığını savunan Güçlüoğlu, şunları söyledi:

"Tamamen Samsun Cumhuriyet Başsavcısının talimatıyla gerçekleştirilmiştir işlemler. Ortada bütün dünyanın ilgilendiği sansasyonel bir cinayet vardı. İki astsubaya, 'gidin faili teslim alın' dememiz mümkün değil. Orada her sorumlu mecburen bulunuyordu zaten. Koridorda beklerken Samast'ın astsubay Birol Ustaoğlu'na, 'Eğer Türk bayrağını açıp fotoğraf çektirirsem baştan aşağı her şeyi anlatırım' dediğini söylediler bana. İzin vermeseydim yine burada yargılanıyor olacaktım. İzin veren bir komutan yardımcım var. Samsun İstihbarat Şube Müdürü Birol Ustaoğlu'na, 'tamam, mülakat yapabilirsin' dedi. Asayiş şube müdürü olarak ben de, bu mülakatın kameraya alınması gerektiğini söyledim. Çünkü Samast ileride, 'ifademi baskı altında verdim' diyebilirdi.

Bu tür durumlarda polis ve jandarma arasında adı konmayan genel bir yarış vardır. Jandarma personelinin de görülmesi için Samast çekilirken yanında bir iki jandarma personeli olsun istedim ama bu kesinlikle Samast'ı kahraman gibi göstermek amacıyla yapılan bir şey değildi. Samast'ın bayrağı açmak istemesinden oradaki savcı ve emniyet görevlilerinin haberi vardı. Biz Yasin Hayal ismini ilk kez orada yapılan mülakatta duyduk. Gazetecilerle görüşmemde onlar, benden belge, bilgi ve fotoğraf istedi ama kesinlikle kimseye bir şey vermedim. Ben en ufak bir sızdırma yapmadım. Fotoğraflar müfettişlere teslim edilene kadar jandarmadan sızmamıştır kesinlikle. Müfettişlerin Samsun Valiliği'nde odaları vardı. Orada bilgisayarın olduğu odanın anahtarı bile koltuğun altındaki minderdeydi. Odada bulunan bilgisayarın ağı her tarafa bağlıydı."

"FETÖ'cü olsam bıraktırmazlardı, paşa yaparlardı beni"

Devre arkadaşı Hamza Celepoğlu'na bütün devrelerine attığı gibi mesaj atmasının normal karşılanması gerektiğini dile getiren Güçlüoğlu, kesinlikle FETÖ'cü olmadığını, ByLock programını kullanmadığını, çocuklarını devlet okullarında okuttuğunu ve yarbayken 2009'da kızının daha iyi koşullarda okuması için mesleği bıraktığını aktardı. Bu sırada gözyaşı döken Güçlüoğlu, "Eğer FETÖ'cü olsam bırakırlar mıydı beni. Paşa yaparlardı zaten beni. Babam benim yüzümden şehit oldu. Hiçbir şey sızdırmadım, algı operasyonları da yapmadım. Tahliye edilmeyi istiyorum." diye konuştu.

Tutuklu sanıklardan dönemin Samsun Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü Unsur Komutanı olan Astsubay Birol Ustaoğlu da, Ogün Samast'ın otogarda arka tarafta bekleme bölümünde olduğunu, 'bayrağımı alırsanız size bir şey söylemem' dediğini ve başsavcının talimatıyla emniyet müdürlüğüne götürüldüğünü belirterek, "Samast bana, 'bayrak açmasına izin verilmesi durumunda her şeyi anlatacağını' söylemişti. Ben de bu bayrak talebini üstlerime ilettim. Samast otobüsten alındığında uyuyordu, çok korkmuş ve tir tir titriyordu. Üzerinden de 1 lira para çıkmıştı. Orada tost söyledik, çay ikram ettik. Ondan itibaren korkmamasını söyledik. Başsavcı, 'Bayrağı verin o da adam gibi size her şeyi anlatsın' deyince ben de onunla mülakat yaptım. Ben bu konuda zaten eğitim aldım, uzmanım. Bayrak açmayla ilgili hiçbir zorlama yok." ifadesini kullandı.

Samast'ı konuşturmak ve bilgi almak için samimi davrandıklarını kaydeden Ustaoğlu, "Böyle bir suçlamayla burada olmayı zül sayarım. Samast'a samimi yaklaşmanın karşılığı fazlasıyla alınmıştır. Cinayet failleriyle ilgili sağlıklı bilgiler aldığımıza inanıyorum. Kesinlikle jandarmaya ait tek görüntü vardır. Müfettişler Samsun'a gelip odayı incelemişler, bana o görüntüyü izlettiler, onalra ifade verdim. Sonra da hemen televizyonda izledik. Müfettişlerle irtibata geçip Valiliğe gittik. Bilgisayarın bulunduğu odanın anahtarı 20 dakika arandı ve en son koltuğun altında çıktı. Bilgisayarın da internet ağına sahip olduğu anlaşıldı." dedi.

"O çocuğu başka türlü çözemezdik" 

Sanık Ustaoğlu, görüntüde Samast ile mülakat yapan ve sesi duyulan kişinin kendisi olduğunu, "Ramazan abi" diye söylediği kişinin basında çıkan haberlerin aksine Ramazan Akyürek değil, jandarma alay komutanlığında halen görevde olan başka bir Ramazan olduğunu savunarak, "Söylediğim ismin Ramazan Akyürek ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Görüntülerde, 'bu görüntüleri arşivlemek için aldığımızı' söylediğim duyuluyor zaten. O çocuğu başka türlü çözemezdik. Olayın ardından 2007'deki ifadesiyle alakası olmayan ifadeleri vardır Samast'ın. 2014 ve 2016 yıllarındaki ifadelerinde ise olayın tam detaylarını anlatmıştır. Sızdırma bizden kaynaklı değildir. Tahliyemi istiyorum." ifadesini kullandı.

Tutuklu sanık gazeteci Ercan Gün de meslektaşının katledildiği davada sanık olmaktan üzüntü duyduğunu belirterek, "Yaptığım haber algı operasyonu parçası değildir. Başka gazeteler de aynı haberi yaptı. İddianamede elle tutulur somut bir iddia görmüyorum. Mağdurum, tahliyemi isterim." diye konuştu.

Mahkeme heyeti, taleplerin alınmasının ardından duruşmayı yarına erteledi.


Esenyurt Belediyesi'ne kayyum olarak atanan Oğuzhan Bingöl kimdir?