Hüda par 9 yaşında!
Partisinin 9'uncu yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen programda konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, HÜDA PAR'ın bir siyasi tecdid hareketi olduğunu, parti olarak hakkın yanında haksızlığın karşısında olduklarını ifade etti.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Dürüst Siyaset, Gerçek Adalet" şiarıyla 19 Aralık 2012'de yola çıkan partisinin "Memleketin HÜDA PAR’a İhtiyacı Var" sloganıyla düzenlenen 9'ncu yıl dönümünde yaptığı konuşmada hem partisinin misyon ve vizyonu hem de toplumsal meseleler hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Allah'a hamd, Peygamberimize (Sallalahu Aleyhi Vesellem) salat ve selam konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, "Sözlerimin hemen başında, dün akşam Iğdır Ankara seferini yapan otobüsün Sarıkamış yakınlarında kaza yapması sonucu vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum.
Pakistan Karaçi'de gaz kaçağı nedeniyle meydana gelen patlamada ve Erbil’de sel felaketi nedeniyle vefat eden kardeşlerimize de Allahtan rahmet yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Rabbim her türlü kaza bela ve musibetten muhafaza buyursun.
Ayrıca dün, Çanakkale il başkan yardımcımız Cüneyt Sert kardeşimizin vefat haberini aldık. Rabbim taksiratını affeylesin, rahmetiyle muamelede bulunsun. Ailesine sabırlar versin." dedi.
"Rabbim bizi yardımsız bırakmasın, yüklendiğimiz sorumluluklarımızı layıkıyla yerine getirmeye muvaffak eylesin"
46 kurucu üye ile HÜDA PAR'ın kuruluş işlemlerini tamamlayıp alındı belgesini aldıkları gün olan 19 Aralık tarihinin 9'uncu yıl dönümü olduğunu belirten Yapıcıoğlu, "Bu kurucu arkadaşlarımızdan birisi olan Mehmet Yavuz kardeşimiz genç yaşında bizi mücadelenin içinde bırakıp beka âlemine göçtü. Bu vesile ile kendisine bir kez daha rabbimizden rahmet diliyorum.
Partimizin kurucusu diğer kardeşlerimin çoğu buradalar. Uğramış olduğu zulüm nedeniyle yurtdışına giden Sait Şahin kardeşim başta olmak üzere bütün yol arkadaşlarıma sıhhat ve selamet diliyorum. Rabbim istikamet üzere ayaklarımızı sabit kılsın.
Rabbim bizleri nefsimizle baş başa bırakmasın. Rabbim bizi yardımsız bırakmasın, yüklendiğimiz sorumluluklarımızı layıkıyla yerine getirmeye muvaffak eylesin." diye konuştu.
"HÜDA PAR bir siyasi tecdid hareketidir"
2011’de parti kurma çalışmalarına başladıklarında işin şekli kısmının dışında özgün bir duruş ortaya koymak, önceki siyasi partilerin taklidi olmayan bir pratik sergilemek ve tercüme olmayan bir fikir üretmek istediklerini hatırlatan Yapıcıoğlu, "İnanıyorum ki bu husus zaman ilerledikçe daha iyi anlaşılacaktır.
Bu açıdan tabiri caiz ise HÜDA PAR bir siyasi tecdid hareketidir. Tevhid mesajının gücü ve evrensel bir ahlaki vizyonla harekete geçerek yeni bir düzen kurmanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Yola çıkarken 'şu veya bu partinin değil, sistemin alternatifiyiz' dedik.
Bir paradigma değişikliği öneriyoruz. Buna rağmen bizi şu veya bu partinin alternatifi, karşıtı gibi görenler, görmek isteyenler ya indirgemeci bir bakış, bir yaklaşım sahibidirler ya da kapasiteleri söylediklerimizi anlamaya, kavramaya yetmiyor." şeklinde konuştu.
"Kendi şahsi veya parti menfaatimizi, milletin menfaatinin üstünde görmeyiz"
Hür olmanın Allah'a kul olmak olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "Hürriyetimize düşkünüz. Kulluğumuz sadece Allah’adır, O’ndan başkasının önünde eğilmeyiz. Herhangi bir beşerin üzerimizde hâkimiyet kurmasını kabul etmediğimiz gibi, bizler de insanlar üzerinde hâkimiyet kurmak için siyaset yapmıyoruz; Allah’ın kullarını, kula kulluktan kurtarmak istiyoruz.
Bu şekilde insanları gerçek hürriyetle tanıştırmak istiyoruz. Kardeşliğin ölçüsünü değiştirmez, bütün inananları kardeşimiz olarak biliriz. Bütün insanları yaradılışta ve kanun önünde eşit görürüz. Hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayız. Hak bildiğimizi söyler, hakkı ayakta tutmak için adil şahitlik yaparız. Bizler mal ve servet biriktirmek için bu yola çıkmadık.
Elimizdekini de Allah için harcıyoruz. Maksudumuz Allah’tır, gayemiz O’nun rızasına ulaşmaktır. Dünya makamlarının geçici ve değersiz olduğunu bilir, asıl gaye için ancak birer vasıta olarak görürüz. Asıl gayemiz Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Dünya makamları için gayrimeşru vasıtalar kullanmaya tenezzül etmeyiz. Siyasi rakiplerimize iftira etmeyiz.
Parti içinde makam kavgası yapmayız. Kendi şahsi veya parti menfaatimizi, milletin menfaatinin üstünde görmeyiz. Devletin varlık nedeninin insanların din, can, mal, akıl ve nesil emniyetini korumak olduğunu söyleriz. İşveren ile işçi, zengin ile fakir, güçlü ile zayıf, Kürt ile Türk arasında ayrım yapmıyoruz.
Hukuksuz kaldığı için bozulan kardeşliğin hukukunu yeniden tesis etmek; toplumsal barışı, sosyal adaleti, hakça paylaşmayı gerçekleştirmek istiyoruz. Bunun için çabalıyoruz. İnanıyorum ki, yaradılış gayesini unutmayanların hepsi böyle yapar, böyle yapmalıdır.
Ahlakı ayak bağı gören makyavelist siyaset pratiğinden ve mevcut siyasi üsluptan müştekiyiz. Seküler ahlak temelsiz bina gibidir. Din ile siyaset arasına kalın duvarlar örenler, siyaseti ahlaktan mahrum bıraktıklarının farkına varmalıdır.
Dini siyasetin emrine verenler de insanları dinden soğuttuklarını görmelidir. İnanıyoruz ki siyaset ahlaklıysa insanidir, insana hizmet eder. Ahlaktan soyutlanmış siyasetin insana ve topluma hizmet etmesi mümkün değildir." dedi.
"HÜDA PAR Allah'ın emri olan adaleti merkeze almaktadır"
Yapıcıoğlu, "Bezm-i Elest'te verdiği sözü unutanlar, insanlara verdikleri sözü de unutmaya daha yatkındır. Hatta kimisi, sadece Allah’a kul olması gereken insanları, kendilerine kul yapmak istiyorlar. Çağdaş Firavunlar, planlı programlı bir şekilde gece-gündüz çalışıyorlar.
Topyekûn insanlığı fırkalara ayırıp birbirleriyle çatıştırarak, savaşlara, açlığa, yoksulluk ve yoksunluğa mahkûm ederek iktidarlarını tahkim ediyorlar. Onların paraya taptıkları zannediliyor ama çağdaş Karunlar biriktirdikleri serveti, insanları kendilerine taptırmak için bir araç olarak kullanıyorlar. Bugün başta gençlerimiz olmak üzere insanımızı, manevi değerlerden yoksun bir bireye dönüştürmek istemelerinin nedeni de budur.
Toplumu ifsat çalışmalarına karşı; insanı özüne döndürmeye, içine düşürüldüğü buhrandan kurtarmaya yani ıslahına gayret edenler hep var olagelmiştir. Bu mücadele, hak ile batılın; aydınlık ile karanlığın; adalet ile zulmün mücadelesidir.
Bu mücadele kıyamete kadar devam edecektir. İşte biz, hakkın, aydınlığın ve adaletin yanında; batılın, karanlığın ve zulmün karşısındayız. Adaletin tesisini birinci önceliğimiz olarak belirleriz. Peki, adalet bizim için neden bu kadar önemlidir? 2 Haziran’da gerçekleştirdiğimiz 4'üncü Olağan Büyük Kongremizde de söylemiştim. Her Cuma günü hutbenin sonunda okunan bir ayeti Kerime vardır.
Nahl suresinin 90'ıncı Ayeti. Mealen şöyledir: “Muhakkak Allah, size adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.' Benzer bir emir Nisa suresinin 58. Ayetinde de vardır. 'Muhakkak Allah, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder.' Ortak kelimelere dikkat edelim. 4 ortak kelime: Allah, muhakkak, adaleti/adaletle hükmetmenizi, emreder. Emir kipiyle çok ayet vardır.
Ancak “Muhakkak surette yani kesin olarak emreder” diye bu iki ayette geçiyor. İkisinde de adalet var. Birinde ayrıca emanetleri ehline vermemizi emrediyor. Bu emirlerin istisnası yoktur. Bu emirler kesindir, mutlak surette yerine getirilmesi gereken emirlerdir.
Bu nedenle HÜDA PAR adaleti her meselede merkeze alır. İnsanlar tarih boyunca ne zaman adalet ve emanet konusundaki bu teyit ve tekid edilen, vurgusu kuvvetli, istisnası olmayan kesin emirlere uymuşlarsa toplumsal huzur ve emniyeti bulmuşlardır.
Ne zaman bu emirlere kulak asmamış veya önemsememişlerse huzursuzluklar, kavgalar hatta savaşlar olmuş; nesiller, ürünler helak ve servetler heba olmuştur." diye konuştu.
"HÜDA PAR'ın çözüm önerileri dinlenseydi Suriye bu halde olmayabilir, 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmayabilirdi"
Tüm insanlığın öncelikli talebinin adalet olduğunu, onun için HÜDA PAR'ın "Önce insan, öncelik adalet" anlayışına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Adaletin zıddı zulümdür. Zulmün kalkması için, milletimizin huzuru için, memleketin selameti için HÜDA PAR’a, HÜDA PAR’ın anlayışına ihtiyaç vardır. Bakınız daha önce verdiğim birkaç örneği tekrar vereceğim. Mesela şu konularda sözlerimize kulak verilmiş olsaydı, bugün memleket farklı bir durumda olabilirdi.
Çözüm süreci konusunda yanlışlıklara dikkat çektiğimizde bizi dinleselerdi, çukur hadiseleri yaşanmaz, şehirler yıkılmaz, binlerce insan ölmezdi. FETÖ konusunda ikazlarımız dikkate alınsaydı, 15 Temmuz darbe teşebbüsü yaşanmayabilirdi.
Suriye meselesinde çağrımız ciddiye alınsa, Suriye harap olmaz, emperyalistler oraya çöreklenmez, yüzbinler ölmez, milyonlar muhacir olmazdı. Dile getirdiğimiz doğrulara o gün dudak bükenler şimdi haklılığımızı gördüler. Fakat ba'de harabu'l-Basra ya da ba’de harabu’ş-Şam, yani iş işten geçtikten sonra. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çığlıklarımız ancak 9 yıl sonra makes buldu.
Boşanmalar katlandıktan, evlilik sayısı düştükten ve aile kurumu ciddi darbeler aldıktan sonra. Ama 6284 sayılı yasa başta olmak üzere bu sözleşmeyi uygulamak için çıkarılan kanunlar veya mevcut kanunlara eklenen maddeler yerli yerinde duruyor ve tahribatlarına devam ediyor.
"Aile yapısı korunmalı, evlilik teşvik edilmelidir"
Biyolojik cinsiyetin yerine ikame edilmeye çalışılan 'Toplumsal Cinsiyet' kanunlardaki, yönetmeliklerdeki yerini korumaya devam ettiğini söyleyen Yapıcıoğlu, toplumsal sorunlar ve aile yapısı ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
Mesela bütün Televizyon kanalları kanunen toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir yayın politikası belirlemek ve uygulamak zorunda. Mesela hâlâ bütün sapıklıklar ve zina serbest ama genç yaşında evlendiği için mağduriyet yaşayanların sesi duyulmadı. Merhum Ali Ulvi Kurucu, hatıratında tek parti döneminin zulümlerini dedesinin dilinden şöyle anlatır:
“meyhaneciler serbest, kumarhaneciler serbest... Bütün kötüler, günahkârlar serbest, bütün günah yerleri açık… Millet kimden aldı hürriyeti? Dün Cihan Harbi’nde, dinine, mukaddesatına yürüyen Avrupalılardan… Sonra? İstiklal Harbi’nde Yunanlılardan… İnsan şunu sormaktan kendini alamıyor: Bu işler kimleri razı etmek için yapılıyor? Dün varlığımızı, vatanımızı, istiklalimizi, dinimizi, imanımızı, tarihimizi, ırzımızı, namusumuzu çiğnemeye gelenlerin gönlünü almak için mi, onların hoşuna gitsin diye mi yapılıyor bütün bu zulümler?
Eğer onlar bunu istiyor, biz de onları razı etmek için bu işleri yapıyorsak, hürriyet bayramlarının, şenliklerinin manası nedir? Biz, Yunan’ı denize döken millet değil miydik yahu?
Yunan denize mi döküldü, yoksa Yunan mı bizi denize döktü? Gerçekten bu veciz ifadelerle çok şey anlatılmış. Evet, kıymetli dostlar! Gerçekten bugün değerlerimiz, toplumsal ahlak ciddi tehdit ediliyor. Aile kurumu ve dolayısıyla geleceğimiz ciddi bir saldırı altında.
Bu saldırılar ise yasal koruma altında. Sahi kim kimi denize dökmüş? Aile kurumunu korumak için ciddi tedbirler alınmalıdır. Popüler kültürün ve basının da etkisiyle evlilikler yürümüyor, dört evlilikten biri boşanma ile sonuçlanıyor. Annelik değersiz hale getirildi. Çocuk yetiştirmenin, tavuk yetiştirmek kadar değeri yok mudur? Çocuğuna aile terbiyesi vermek, ona okulda fizik, kimya veya müzik dersi vermekten daha değersiz olabilir mi? Elbette hayır.
Anne olmak, annelik görevini yerine getirmek, bedenen ve ruhen sağlıklı çocuk yetiştirmek ülke ekonomisine maddi katkı sağlayacak bir fabrika kurmaktan daha kıymetli ve daha değerlidir. Hükümete çağrımızdır: Aileyi korumak, evliliği teşvik ve anneliğe hak ettiği değeri vermek için adımlar atın.
Dünyanın en zor mesleklerinden biri olan annelik için de emeklilik hakkı getirin. Çocuklarına bakıcı tutanlara verdiğiniz desteği kendi çocuğuna bakan annelerden esirgemeyin. Onlara sigorta primi desteği verin ve emekli olmalarını sağlayın. En az 25 yıl evli kalanlara emekli aylığı bağlamak için gerekli yasal düzenlemeleri getirin. 15-20 yıl evli kalmış olanların varsa anne veya babalarından kalan emekli aylıklarını almaları için boşanma şartı getirerek yuvalara bir darbe daha vurmayın.
Uzunca bir süredir memleketin birinci gündeminin ekonomi olduğunu vurgulayarak konuşmasını sürdüren Yapıcıoğlu, "Aylardır memleketi şehir şehir dolaşıyoruz. Her kesimden insanla görüştük. Geçim sıkıntısı, esnafın iş yapamaması, hayat pahalılığı, işsizlik milletin birinci gündemi. Asgari ücrete son yapılan zam ile asgari ücretli birkaç gün nefes alacak ancak zam furyası böyle devam ederse daha yeni asgari ücret işçinin cebine girmeden eriyecek gibi. Emeklilerin hali perişan. Açlık sınırının yarısına düştü bazı emeklilerin maaşı.
Açlık sınırının altında hiçbir ücret, maaş olmamalıdır. 2000 öncesi ve sonrasında emekli olanlar arasındaki farkın azalması için emekli aylıklarına seyyanen zam yapılmalıdır. Son dönemlerde bir de hızla yükselen döviz ve buna bağlı olarak özellikle gıda başta olmak üzere bazı mallarda sürekli yükselen fiyatlar. Daha bu sıkıntılar gelmeden ayak sesleri duyuluyordu.
Bu durumların yaşanmaması için de ikazlarımızı çok yaptık. Mesela 9 yıldır insanların refahını artırmayan ithalat ve inşaat ile büyüme bir şey ifade etmez… Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat ile büyümek gerekir. Faiz bunların düşmanıdır. Faiz sitemi terkedilmelidir diyoruz.
Yüksek cari açık ve borçlanma nedeniyle ekonomi kırılgan hale geliyor. Bu durum sürdürülebilir değil. İsrafı, yolsuzlukları durdurun. Borçlanmaktan vazgeçin diyoruz. Bunları bugün söylemiyoruz. Yola çıktığımız günden beri söylüyoruz." dedi.
Üretim ve istihdam konusu
Üretim politikaları ile ilgili parti programında yer alan bazı pasajları paylaşan Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
Bakınız parti programımızdan kısaca bazı bölümleri okuyacağım. Merkezinde insan/insanlık olmayan, refahı topluma yayma amacından uzaklaşmış, sadece ülke ekonomisini büyütmeye kilitlenmiş bir iktisat anlayışını reddediyoruz. Merkezinde insan olan, insanın refahını arttırmayı hedefleyen, kapitalist ve sosyalist bakış açılarının aşırılıklarından uzak, vicdanları ve adalet duygusunu incitmeyecek bir iktisat politikası uygulanmalıdır.
İktisat politikasının temel amacı insan ise; ekonomik büyümenin hedefi de istihdamı arttırmak; işsizliği ve fakirliği mümkün olan en alt seviyeye indirmek olmalıdır. Büyümenin ve istihdamın kalıcı olabilmesi için de bu konuda sürdürülebilir politikalar uygulamak gereklidir. Peki, nasıl olacak bu? Stratejik öneme sahip ürün, mal ve hizmetlerin üretilmesi teşvik edilmelidir.
Hayatın her alanında ihtiyaç duyulan üretim mallarını yerli imkânlarla üretebilecek yeterliliğe sahip olmak için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ülke, gerek sanayi gerekse tarım ürünleri açısından dışa bağımlılıktan kurtulmalıdır. Faize dayalı kapitalist ekonomik sistem tamamen değişmelidir. Devlet asgari ücretliden vergi almamalı, temel ihtiyaç maddeleri de vergiden arındırılmalıdır. Asgari ücretin tanımı değiştirilmeli, tanıma işçinin ailesi de dâhil edilmelidir.
En alt gelir dilimindeki fakir insanlar için ailedeki fert başına kanunla belirlenecek miktarda su, elektrik ve yakacak ücretsiz olmalıdır. Bir milletin kendi kendine yetebilirliği açısından tarım, stratejik bir öneme sahiptir. Tarımsal ürünlerde dışa bağımlılığın önlenmesi hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle çiftçiler birer hazine gibi kıymetli görülerek korunmalıdır."
"Üreticilerin üzerindeki vergi yükü hafifletilmeli, üretim desteklenmeli"
Gelinen süreçte köylerde çiftçilik yapanların üretimi bırakarak şehre akın ettiğini ancak orada da iş bulamadığını hatırlatan Yapıcıoğlu, Yarım kalmış sulama tesisleri süratle tamamlanmalı, sulanabilir tarım arazilerinin miktarı artırılmalı ve toprak bir an önce su ile buluşturulmalıdır.
GAP ve DAP projelerinin bir an önce bitirilmesi acil eylem planı olarak belirlenmelidir. GAP'ın sulama projesinin yarısından fazlası tamamlanmayı bekliyor. Zirai üretimin artırılması ve kalitesinin yükseltilmesi için her köye bir ziraat mühendisi atanmalı, hayvancılık ile uğraşılan yerlere veteriner atanmalıdır. Beklemeye devam ediyoruz.
Tarım ve hayvancılık ile uğraşan üreticilerin kooperatifleşmeleri özendirilmeli, alın teri üretimlerini aracısız olarak tüketicilere ulaştırmaları için gerekli şartlar sağlanmalıdır. Tarlada 50 kuruşa satılan ürün rafta 5-6 liradan satılıyor. Bahçede 1 TL olan meyve markette 10-12 liradan satılıyor. Aracılar çiftçinin birkaç katı para kazanıyor.
Çiftçinin mahsulünün elinde kalmaması veya maliyetinin altında satılmaması için tarıma dayalı sanayi teşvik edilmeli, ihtiyaç fazlası gıda ürünlerinin işlenerek ihracına yönelik teşebbüsler desteklenmelidir. Mersinde narenciye ağaçlarını söken çiftçiler var. Gaziantep'te zeytinciler sadece zeytin toplama işçiliği için zeytinlerin yarısını teklif ediyorlar, işçiler kabul etmiyor. Vergi adaleti sağlanmalı, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı düşürülmeli, dar gelirlinin sırtındaki vergi yükü hafifletilmelidir.
Vergi yükü hâlâ dar gelirlinin sırtında. Dolaylı vergilerin payı üçte ikiden aşağıya düşmüyor. Hiçbir üretim faaliyetine katılmadan ve risk de almadan sadece paradan para kazananlara tanınan vergi muafiyetlerine son verilmeli, mevcut vergi oranları artırılmalıdır. 3 gün önce basına bir haber düştü: Ekim 2020’den bu yana uygulanan TL mevduatlarının getirileriyle tahvil ve bonolardan elde edilen faizlere ilişkin stopaj teşviki 31 Mart 2022’ye kadar uzatıldı.
Kamu kaynaklarının önemli bir kısmı ve her artan bir miktarı iç ve dış borçların faizinin ödenmesinde kullanılmaktadır. Bu durum mutlaka düzeltilmelidir. 2020 bütçesinde faize ayrılan para 179 milyar, 2022’de 240, 2023’te 270 milyar.
Ekonomi konusunda da çözüm önerilerimiz uygulamaya alınsa bu kadar tahribat yaşanmadan bu küresel krizi daha rahat atlatabilirdi. Şimdi diyoruz ki, bari bundan sonra da HÜDA PAR'ı iyi dinleyin. Pişman olmazsınız.
"Huzuru temin etmek istiyorsanız, adaleti yeniden tesis etmek zorundasınız"
Yapıcıoğlu, "Ülkenin ekonomik bağımsızlığının sağlanması, yoksulluk ve mahrumiyetin kökten kazınması ve insanın ihtiyaçlarının hürriyeti de korunarak giderilmesi için fıtrata ve insani değerlere ters düşen iktisadi sistemlerin terk edilmesi zorunludur. Komünizmden sonra kapitalizm de iflas etmiştir. Bu bakımdan insanlığa huzur ve refah getirmeyen bu sistemlerin, temelden değiştirilerek yerine İslami İktisat nizamının getirilmesi gerekmektedir.
Sesimize kulak verin diyoruz. Mesela memleketin en temel meselelerinden biri olan Kürt meselesinin çözümü konusunda da sesimize kulak verin. Çözümü çok zor değildir. Peki, nedir çözüm? Çözüm adaleti yeniden tesis etmektir. Huzuru temin etmek istiyorsanız, adaleti yeniden tesis etmek zorundasınız.
Kendinize istediğinizi, kardeşim dediklerinize de isteyeceksiniz. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi kardeşlerinize de yapmayacaksınız. Meşru hakları hiçbir pazarlığa girişmeden iade edeceksiniz. Kardeşlik lafla olmaz. Kardeşliğin bir hukuku vardır ve o hukuku yerine getireceksiniz. Huzuru temin etmek istiyorsanız, adaleti tesis etmelisiniz.
Adaleti tesis ederseniz aynı zamanda kardeşliği de tesis etmiş olacaksınız. Kendi içinizdeki meselelerinizi halletmeden dışarıda etkili de olamazsınız, dış müdahalelere de açık hale gelirsiniz." Şeklinde konu
"Memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı var"
Memleketin tüm kesimlerinin HÜDA PAR'a ihtiyacı olduğunu dile getiren Yapıcıoğlu, son olarak şu ifadeleri kullandı:
Kardeşlerim! Memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı vardır. Yani memleketin size ihtiyacı vardır. Bacılarım! Memleketin size ihtiyacı vardır. Çabalarınızı, cehd ve gayretinizi artırınız. Memleketin HÜDA PAR’a ihtiyacı vardır. Çünkü Asgari ücretlinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var.
Emeklinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Gelecek kaygısı yaşayan gençlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. KYK borçlusu öğrencinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Vergi yükü altında ezilen esnafın HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Emeklilikte Yaşa Takılanların HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Evlilik çağına gelmiş ancak maddi sorunlardan dolayı evlenemeyen gençlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var.
Genç yaşta evlendiği için cezaevine düşenlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Ayrımcılığa uğrayanların, ötekileştirilenlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Dili ve kimliği inkâr edilenlerin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Atanamayan öğretmenin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Mülakatta elenen liyakatlinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var.
Yer altında çalışan madencinin, tarlada mevsimlik işçinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Köyde çiftçinin, şehirde işçinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Mazlumun, mağdurun HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Açlık sınırının altında maaş alan emeklinin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Haksızlığa uğrayanların HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Haklının hakkını verecek HÜDA PAR’a ihtiyaç var.
Kısaca, siyaset kurumunun HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Meclisin HÜDA PAR’a ihtiyacı var. Memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı var. Memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı var. Çünkü HÜDA PAR küresel güçler ve onlara bağlı güç odaklarından icazet alma ihtiyacı hissetmeyen, 'Allah bize yeter' diyen bir siyasi harekettir. HÜDA PAR emrolunduğu gibi dosdoğru olma azim ve kararlılığında, zilleti hayatından kovmuş, haklı olmayı en büyük güç kabul eden bir kadronun adıdır. HÜDA PAR, mazlumların feryadına, imdat haykırışlarına verilmiş güçlü bir cevaptır.
Adımız HÜDA PAR'dır. Doğruları söylemek, hakkı haykırmak vazifemizdir. HÜDA PAR, siyasi tarafgirlik veya dünyalık mal ve makam uğruna lafı eğip bükmeden, hakkı ayakta tutmak için aleyhinde bile olsa adil şahitlik yapar. Bunun için memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı vardır.
Öyleyse biz HÜDA PAR'lıların daha çok çalışmaya, büyümeye, partimizi büyütmeye, davamızı daha çok insana ulaştırmaya, anlatmaya ihtiyacımız var. Bunun için birbirine kenetlenmiş, kardeş olmuş sağlam bir topluluk. Belirlenmiş doğru ve meşru bir hedefe götüren planlı, azimli ve gayretli bir çalışma ve bu çalışmayı takip eden, denetleyen, istikamet veren bir teşkilat yönetimi gerekir.
Amaçsız, gayesiz ve programsız bir fert veya toplumun varacağı bir hedefi yoktur. Hedefi olanlar yol alırlar, olmayanlar sadece dolaşırlar. İdeallerimizi hedefe koyup yürüyebildiğimiz kadar ömrümüzün ve takatimizin elverdiği menzile varmaya muvaffak olmayı ümit ediyoruz. Allah yolumuzu bahtımızı açık etsin. Yolumuz uzun, yükümüz ağırdır. Allah yar ve yardımcımız olsun."