Hüznün ve aşkın şairi Turgut Uyar Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Hüznün ve aşkın şairi Turgut Uyar Kimdir? Türk şiirini en önemli isimlerinden biri olan Turgut Uyar'ı hüzün kokan şiirleriyle tanırız. Şiir yazmaya daha çocuk yaşta başlayan ve hayatı boyunca yazan ünlü şair, ardında unutulmayacak eserler bıraktı. Turgut Uyar kimdir, aslen nerelidir? Turgut Uyar kaç yaşında ölmüştür? Türk şair Turgut Uyar'ın 34. ölüm yıldönümü anılıyor. Turgut Uyar'ın şiirlerini, eserlerini, sözlerini ve hayatı hakkında bilinmeyen tüm detayları haberimizde derledik
Hüznün ve aşkın şairi Turgut Uyar Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Hüznün ve aşkın şairi Turgut Uyar Kimdir? Türk şiirini en önemli isimlerinden biri olan Turgut Uyar'ı hüzün kokan şiirleriyle tanırız. Şiir yazmaya daha çocuk yaşta başlayan ve hayatı boyunca yazan ünlü şair, ardında unutulmayacak eserler bıraktı. Turgut Uyar kimdir, aslen nerelidir? Turgut Uyar kaç yaşında ölmüştür? Türk şair Turgut Uyar'ın 34. ölüm yıldönümü anılıyor. Turgut Uyar'ın şiirlerini, eserlerini, sözlerini ve hayatı hakkında bilinmeyen tüm detayları haberimizde derledik
Türk edebiyatının hüzünün ve aşkın şairi Turgut Uyar 1927 yılında Ankara’da başladığı yaşam yolculuğuna, 22 Ağustos 1985 yılında İstanbul’da nokta koydu. Sevenlerin dizelerinde kendini bulduğu Turgut Uyar’ı sevenlerinde koparan ise, çok düşkün olduğu ve aşı tükettiği alkolün sebebi olduğu siroz hastalığı oldu. İkinci Yeni akımının en önemli temsilcilerinden olan Turgut Uyar şiirlerinde; aşk, özlem, sevgi, hasret ve özellikle de hüzün konularını işledi. Onun bir diğer özelliği ise ikinci evliliğini yaptığı Tomris Uyar’a duyduğu büyük aşktı. Bu büyük duyguyu da yazdığı birbirinden güzel aşk şiirlerinde dile getirdi.
Aşkın ve hüznün şairi turgut uyayrın özle hayat, edebiyatı ile ilgiltümayrıntılara hep bilirtr bir göz atalaım
Hüznün ve aşkın şairi Turgut Uyar Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Türk şiirinin en önemli isimlerinden biri olan Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927 tarihinde, Ankara’da dünyaya geldi. Babası Hayri Bey subay olduğu için, eğitimini farklı şehirlerdeki okullarda tamamlamak zorunda kaldı. Babasının bu mesleği Uyar’ın çocukluğunda iz bırakan durumlardan biriydi. Babası işi sebebiyle uzun süreler ailesinden uzak kalmak zorunda kalıyordu. Hassas bir kişiliğe sahip olan Turgut Uyar, babasından uzak kaldığı bu dönemlerde, oldukça içli ve sessiz bir çocuk olmuştu.
Babasından ayrı geçirdiği dönemlerin üzerinde yarattığı etkiyi şu sözleriyle anlatır ünlü şair; “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem “Yapma oğlum” derdi ona, “O içli bir çocuk…” .
Yazdığı şiirler kadar, yaşadığı büyük aşkla da tanınan Turgut Uyar, edebiyatımıza çok kıymetli şiirler armağan etmiştir. Onun şiir yazmaya başlamasında ve bu denli başarılı olmasındaki en büyük etken belki de müzik oldu. Müziğe meraklı bir ailede büyümenin avantajını kullanan Uyar’ın evinde, ud, saz ve keman sesleri eksik olmazdı. Daha ilkokuldayken şiir yazmaya başlayan usta kalem, liseye geldiğinde kendine Nedim, Hayyam, Tevfik Fikret ve Yahya Kemal gibi şairleri örnek alıyordu.
Turgut Uyar’ın Hayatı
İlkokulu İstanbul’da tamamlayan Turgut Uyar, daha sonra Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Lisesi (1946) ve Askeri Memurlar Okulu’nda (1947) okudu. Bu okulları bitirdikten sonra askeri memur olarak çalışmaya başladı. Posof’ta (o zaman Kars’a, günümüzde Ardahan’a bağlı bir ilçe) 4 yıl kaldıktan sonra, Samsun’un Temre ilçesine gönderildi. 2 yıl da burada askeri memur olarak görev yapan ünlü şair, Ankara’daki 4 yıllık görevinin ardından, 1958 yılında memurluk görevinden istifa etti.
Askerlik mesleğinin ona göre olmadığını düşünen ve severek yapmadığını dile getiren Uyar, istifasının ardından Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikalarının (SEKA), Ankara şubesinde çalışmaya başladı. 1967 yılına kadar burada çalışan ünlü şair, emekli olduktan sonra Ankara’dan ayrılarak, İstanbul’a taşındı. Öğrencilik yıllarında, ailesinin zoruyla bir evlilik yapmıştı. Bekir Tunga, Semiramis ve Şeyda adında üç çocuğu olan bu evlilik boşanmayla sonuçlandı. Uyar’ın ikinci evliliği ise hepimizin bildiği o büyük aşkı Tomris Uyar ile oldu.
Emekli olduktan sonra İstanbul’a taşınan Turgut Uyar, burada Tomris Uyar ile tanıştı. Fakat o dönem Tomris Hanım, bir diğer önemli şairimiz Cemal Süreya ile birlikteydi. Ne kadar doğrudur bilemeyiz ama, Cemal Süreya ile Tomris Uyar’ın o dönemde evlilikleri zaten bitme aşamasındaydı. Turgut Uyar ve Tomris Hanım önce mektup arkadaşlığı yapmaya başladı. Bu mektuplaşma çok geçmeden yerini büyük bir aşka bıraktı ve ikili 1969 yılında evlendi. Çiftin bu evliliğinden bir Halil Turgut adını verdikleri bir erkek çocuk dünyaya geldi.
Turgut Uyar’ın Şiirleri, Eserleri ve Ödülleri
Şairin şiir yazmaya daha çocuk yaşlarda başladığından bahsetmiştik. Müziği seven ve evinde sürekli melodi olan bir ailede büyüyen Uyar, şiirlerinde müziğin tartışılmaz gücünün etkisini gördü. Farkında olmadan çok başarılı şiirler yazıyordu. Lise çağlarına geldiğinde, günde 3-4 şiir yazacak kadar kendini geliştirmişti. Yad adını verdiği ilk şiiri, Yedigündergisinde yayınlandı.
Tarihler 1949 yılını gösterdiğinde, ilk şiir kitabı Arz-ı Hal‘i çıkardı. Ardından ikinci kitabı Türkiyem geldi. Bu kitaba isim veren Türkiyem şiirini, vatan şiirleri yazımızda sizlerle paylaşmıştık. Turgut Uyar şiir yazmaya çok küçük yaşlarda başlamasının ve müzik dolu bir evde büyümesinin etkilerini sanatına yansıttı. Yazdığı şiirlerde Nazım Hikmet, Cahit Külebi, Yahya Kemal, Tevfik Fikret ve Hayyam gibi isimlerin etkisi belli olsa da, her zaman kendine özgü bir tarzı oldu. Ünlü şairin hayattayken basılan bazı şiir kitapları şu şekilde;
TURGUT UYAR ESERLERİ VE ŞİİRLERİ
Şiir
1950: Arz-ı Hal
1952: Türkiyem
1959: Dünyanın En Güzel Arabistanı
1962: Tütünler Islak
1968: Her Pazartesi
1970: Divan
1974: Toplandılar
1982: Kayayı Delen İncir
Toplu şiirleri
1981: Toplu Şiirler
1984: Büyük Saat
İnceleme
Bir Şiirden (1984)
ÖDÜLLERİ
1963 Yeditepe Şiir Armağanı, Tütünler Islak ile
1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile (Tomris Uyar'la birlikte)
1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Kayayı Delen İncir ile
1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü, Büyük Saat ile
Ünlü isim bir memur olarak başladığı hayatını, Türkiye’nin en önemli ve unutulmaz şairlerinden biri olarak noktaladı. Yakalandığı siroz hastalığı nedeniyle hayatının son günlerini oldukça zor geçiren Uyar, 22 Ağustos 1985 tarihinde vefat etti. Şiirlerinde aşk, sevgi, ayrılık, hüzün, vatan ve özlem gibi temaları işleyen Turgut Uyar’ın en ünlü şiirlerinden biri olan Göğe Bakma Durağı ve bir kaç şiiri ile hatırlayalım
Göğe Bakma Durağı
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
Türkiye’m
Seni boydan boya sevmişim,
Ta Kars’a kadar Edirne’den.
Toprağını, taşını, dağlarını
Fırsat buldukça övmüşüm.
Sen vatanımsın, ekmeğimsin
Duyduğum, bildiğim zafersin yillarca..
Zonguldakta 63 numara
Nazlı sahiller Akdenizde.
Sevdasın ciğerlerimde parça parça
Yarı kalmış dileğimsin..
Sen Koçhisar’da tuzum,
Sillede kızım..
Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.
Varmışım çig köfte yemeye Adana’ya
Dadaloglu’ndan bir koçaklama dilimde:
– Şu yalan dünyaya geldim geleli..
Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim
Senden bir yara her yerimde.
Desteye güreşmişim Kırkpınar’da.
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kırtlama çayla Erzurum’da..
Ardahan’a varmışım yollar uzamış
Bel vermiş, yol vermemiş dağlar.
– Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,
Beni yakan bir Konyalı kız imiş..
Seni boydan boya sevmişim
Ta Edirne’ye kadar Kars’tan.
Taşını, toprağını, yiğidini,
Fırsat buldukça övmüşüm..
Acıyor
Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak
En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi sevgim acıyor
Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar
Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün sevgim acıyor
Kimi sevsem Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar