İbrahim Kalın: “Bugün İslam dünyasının hikmete her zamankinden daha fazla ihtiyacı var”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ve Büyükelçi Prof. Dr. İbrahim Kalın, Bugün İslam Dünyasının Hikmete Her Zamankinden Daha Fazla İhtiyaci Olduğunu İfade Ederek, “çünkü Bugün, Hayatımızda Çok Fazla Hüküm Var, Çok Az Hikmet Var. Eğer, Hikmetten Hükme Gidebilirsek O Zaman Verdiğimiz Hükümler Sağlam Bir Zemine Oturur. Ama Hikmet Olmadan Hüküm Verirsek Bir Yanımızda Kör, Bir Yanımızda Topal Olmak Durumunda Kalabiliriz” Dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Büyükelçi Prof. Dr. İbrahim Kalın,
bugün İslam dünyasının hikmete her zamankinden daha fazla ihtiyacı
olduğunu ifade ederek, “Çünkü bugün, hayatımızda çok fazla hüküm
var, çok az hikmet var. Eğer hikmetten hükme gidebilirsek, o zaman
verdiğimiz hükümler sağlam bir zemine oturur. Ama hikmet olmadan
hüküm verirsek bir yanımızda kör, bir yanımızda topal olmak
durumunda kalabiliriz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Büyükelçi Prof. Dr. İbrahim Kalın,
Uludağ Üniversitesi 2019-2020 eğitim-öğretim açılış töreninde ilk
dersi verdi. Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde
gerçekleştirilen programa Bursa Valisi Yakup Canbolet, Büyükşehir
Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti Bursa İl Başkanı Ayhan
Salman, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, üniversite
yönetimi, akademisyenler, idari personel ve öğrenciler katıldı.
Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz’un
konuşmalarından sonra kürsüye çıkan Kalın, “Üniversite, büyük
sorunların sorulduğu bilim ve fikir mekanlarıdır. İyi, doğru ve
güzel nedir, özgürlük mümkün müdür? hayatın bir anlamı var mı? Bu
gibi büyük soruları soracağımız mekanlardırdır. Sahip olduğumuz
idrak enstrümanlarıyla varlığı ve kendimizi anlamaya çalışmanın,
yolculuğa çıkmanın mekanıdır. Postmodernizim anti realist
dalgalarıyla büyük soruların artık birer yanılsamadan kabul
edildiği bir çağda büyük soruları sormak kolay bir iş değil.
Varlığa, hayata, hayatın anlamına ilişkin büyük sorular,
yaşadığımız bu çağda artık totaliter, tahakkümcü bakış açılarının
birer ifadesi olarak, ya göz ardı edinmekte, ya küçümsenmekte, ya
da ikincil, üçüncül gündem maddesi olarak ihmal edilmektedir. Bugün
bizim büyük soruları yeniden sormamız gerekiyor. Bunun için de
tefekkürün ve düşünmenin ne olduğuna dair beynimizde belli bir
berraklığın bulunması gerekiyor” diye konuştu.
“Hikmet olmadan hüküm verirsek bir yanımızda kör, bir yanımızda
topal olmak durumunda kalabiliriz”
İslam dünyasının bugün hikmete her zamankinden daha fazla
ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kalın, “Bugün, çevremize baktığımızda
gördüğümüz tablo, bizim daha fazla çaba sarf etmemizi şart kılıyor.
Çünkü bugün, hayatımızda çok fazla hüküm var, çok az hikmet var.
Hüküm vermek çok kolay, yargıda bulunmak çok kolay. Ama bir şeyin
hikmetini anlamak için çaba göstermek, hikmetini kavrayarak bir
eylemde bulunmak, daha farklı çabayı gerektiriyor. Eğer hikmetten
hükme gidebilirsek, o zaman verdiğimiz hükümler sağlam bir zemine
oturur. Ama hikmet olmadan hüküm verirsek, bir yanımızda kör, bir
yanımızda topal olmak durumunda kalabiliriz. Çünkü hikmeti olmayan
hüküm, kör, hükümle korunmaya hikmet ise topaldır. Bunları bir
bütünlük içerisinde tekrar inşa edebilmemiz için bizim yeni bir
hikmet persfektifine ihtiyacımız vardır” şeklinde konuştu.
“Avrupa merkezli tarih anlayışının derin etkisinden, ağır
yükünden hala bütünüyle kurtulabilmiş değiliz”
Kendi kültürümüze özgüvenli bakmamızın zaman geldiğini ve
geçtiğini hatırlatan Kalın, “Kültürel hiyeraljiler kurarak, şu
kültür ileridir, şu kültür geridir, şu sanat formu gelişmiştir, bu
sanat formu basittir gibi ilkelliklerini kenara bırakmamız lazım.
Biz bugün hala kendi tarihimize, insanlık tarihine bakarken Avrupa
merkezli tarih anlayışının derin etkisinden, ağır yükünden
bütünüyle kurtulabilmiş değiliz. Bu tür eserleri takdim ederken,
bağlamayı çok sesli müzik yapabiliyoruz demek için çalmayız. Çok
sesli müzik de bir tarzdır, tek sesli müzik de bir tarzdır. Bunlar
arasında bir hiyerarşi kurmak, Avrupa merkezli kültür, sanat
anlayışının tezahürlerinden biridir. Bizim bunlara ihtiyacımız yok.
Çok sesli müzik de güzeldir. Ben Bach’ı, Vivaldi’yi çok keyif
alarak dinlerim. Farklı bir tarzdır. Ben hiçbir zaman onu Aşık
Veysel’den, Pir Sultan’dan, Neşet Ertaş’tan daha yukarıda görmem.
Keyifle dinlerim. Ama bana verdiği duyguya bakarım. Bana dokunan
bir Anadolu çocuğu olarak elbette bir Neşet Ertaş’ın, Pir
Sultan’ın, Karacaoğlan’nın bana verdiği mesaj ile o müziğin bana
dokunduğu yer farklıdır. Bu da gayet doğaldır. Fakat, kavramlar
bile o kadar ters yüz edilmiştir. Klasik müzik dediğimizde batı
klasik müziğini anlarız. Ama Anadolu müziğine geldiğimizde, Çin,
Afrika, İran müziği bir anda etnik müzik olur. Avrupa’daki klasik
müziği yapanların bir etnik kökeni yok mu? Alman, İtalyan, Fransız,
bunlar etnik müzik olmuyor, diğerleri etnik, doğu müziği oluyor”
açıklamasını yaptı.
Programın sonunda Kılavuz, Kalın’a ebru hediye etti.