İhmalkar aileler, yeme bozukluğunun tetikleyicisi olabilir
Çocuğu sık sık eleştirmek, ona kendisini yetersiz hissettirmek, aşırı kontrolcü ya da ihmalkar davranmak, birçok piskolojik probleme neden olabileceği gibi, yeme bozukluklarını da tetikleyebiliyor. Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, erken müdahale konusunda ebeveynlere büyük görevler düştüğünü belirterek ailelere karşı uyarılarda bulundu.
Çocuğu sık sık eleştirmek, ona kendisini yetersiz hissettirmek, aşırı kontrolcü ya da ihmalkar davranmak, birçok piskolojik probleme neden olabileceği gibi, yeme bozukluklarını da tetikleyebiliyor. Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, erken müdahale konusunda ebeveynlere büyük görevler düştüğünü belirterek ailelere karşı uyarılarda bulundu.
Yeme bozukluğunun birçok sağlık problemine sebep olabileceği gibi, tedavi edilmezse yaşam boyu sürmesi muhtemel psikolojik bir probleme dönüşebileceğinin altını çizen Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, birçok türü olmakla birlikte, en yaygın görülen yeme bozukluklarının anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu olduğunu belirtiyor.
Anoreksiya nervoza, bir kişinin yaşı, boyu ve cinsiyetine göre normal kilosunda ya da normal kilosunun altında olmasına rağmen, kilo vermek istemesi, kilo almaktan korkması ve kilo vermek için kısıtlayıcı diyetler uygulayıp ağır egzersizler yapması ve kendi bedeni ile ilgili gerçek olmayan bir algıya sahip olması şeklinde tanımlanabilir. Kişinin bacaklarını olduğundan daha kalın görmesi ya da karnındaki şişkinliği çok kilo almak olarak yorumlaması, anoreksiya nervozadaki beden algısı problemi olarak örneklendirilebilir.
Bulimiya nervoza, bir kişinin yarım saat ile 2 saat arasında değişen kısa bir zaman dilimi içerisinde rutininde yediği yiyecek miktarının çok daha fazlasını yemesi ve sonrasında, kilo almamak amacıyla aldığı kalorilerden kurtulmak için kusma, müshil ilaç kullanımı, diüretik ilaç kullanımı, aşırı egzersiz, kendini aç bırakma gibi, telafi edici davranışlara başvurması olarak tanımlanabilir.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu ise, bir kişinin, kısa bir zaman dilimi içinde rutininde yediği yiyecek miktarının çok daha fazlasını kontrolden çıkmışlık duygusu ile hızlı bir şekilde yemesi ve sonrasında da pişmanlık, suçluluk veya utanç hissetmesi olarak tanımlanabilir. Yeme atakları, çoğunlukla gizli yapılır.
İhmalkar aileler, yeme bozukluğunun tetikleyicisi olabilir
Yeme bozukluklarının birçok farklı sebebi olduğunun altını çizen Bayraktar, ebeveynler yüzünden oluşan yetersizlik ve değersizlik duygusunun, yeme bozukluklarına zemin hazırladığını belirterek şunları söylüyor: “İhmalkar ebeveynlik, ergenlik döneminde yeme bozukluklarının oluşmasının altında yatan en temel etkenlerden bir tanesidir. Ayrıca, yüksek hedefleri olan, çocuklarına akademik konularda ya da başarılı olma konusunda çok fazla baskı yapan, kendi çocuklarını başkalarıyla kıyaslayan eleştirisel ebeveynler, çocuklarda yeme bozukluğu oluşmasını tetikleyebilir.”
“Yeme bozukluklarını önlemek, tedavi sürecinden çok daha kolaydır”
Bu süreçte ebevynlere yol göstermesi açısından birtakım tavsiyelerde bulunan Bayraktar, “Yeme bozukluklarını önlemek, yeme bozukluğu tedavi sürecinden çok daha kolaydır. Yeme bozukluğu olan çocuklara yaklaşım da oldukça önemlidir. Özellikle ergenlik döneminde, çocuklarına beden şekli ya da kilosu üzerinden eleştirip yargılamamak gerekir. Ebeveynlerin evde sürekli diyet ve kilo konuşmaması da oldukça önemli bir husustur” açıklamasında bulundu.
“İyileşmek” kavramı “şişmanlamak” anlamına gelebilir
Yeme bozukluğu teşhisi konan ergenler konusunda da ebeveynlere yol gösteren Bayraktar, “Yeme bozukluğu problemiyle karşılaşıldığında, ebeveynler çocuklarına asla kilo ile ilgili yorum yapmamalıdır. İyi niyetle söylenmiş olsa dahi, “Kilo almışsın” “Kilo vermişsin”, “Güzel ve sağlıklı gözüküyorsun” gibi yorumlardan kaçınmak gereklidir. Bu, ergenlerde “Eyvah ben iyileşiyorum” algısı oluşturur ve yeme bozukluğu olan bir kişi için “iyileşmek” kavramı, “şişmanlamak” anlamına gelebilir. İyileşmenin aslında “şişmanlamak” olmadığı gerçeği, bu konuda çalışan uzmanlar aracılığıyla tedavi edilerek içselleştirilebilir” diyor.
Yeme bozukluğu olan kişiler, olabildiğince aynı yeme düzenine sadık kalıp değişiklik yapmak istemeyebilir. Bu konuda zorlamak sonuç vermediği gibi, ebeveyn-çocuk ilişkisine de zarar verebilir. Zorlu yeme bozukluğu tedavi sürecinde, çocuğun duygularına odaklanmak ve ona ihtiyacı olan ilgiyi vermek, en önemli hususlardan biridir.
Mutlaka bir uzmana danışılmalı
Ergen ya da genç yetişkin olan bir kişiye yeme bozukluğu teşhisi konulması durumunda, ailelerin tutum ve davranışlarının tedavi sürecinin gidişatında belirleyici rol oynayabileceğini söyleyen Bayraktar, “Bu süreçte, çocukların tutum ve davranışları ile yakından ilgilenmek, onları anlamak açısından oldukça önemlidir. Ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerini, yeme bozukluğuna odaklı olmadan; ancak aynı zamanda yeme bozukluğu konusunu da yok saymadan sürdürmesi gerekmektedir. Tedavi sürecinde ise, hekim ve psikoterapi desteği alınması ihmal edilmemelidir” açıklamasında bulundu.