İyi Parti Sözcüsü: Biz HDP'yle, aynı pusulada olmaktan bile rahatsız oluyoruz
"Güneydoğu'da oyların HDP'ye gitmesindense AK Parti'de durması, CHP'ye gelmesi iyidir"
İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu,
iktidarın Kürt siyasetine dair politikalarını eleştirirken “Seçim
kazanacağım diye terörist başına mektup yazdırmak nedir? Osman
Öcalan'ı televizyona çıkarmak nedir? Normal şartlarda CHP'liler ya
da HDP'liler, Osman Öcalan'ı bir yerde bulup röportaj yapsalardı,
onların kanalında yayınlansaydı sokağa çıkabilirler miydi? Bu ne
nezaketsizliktir. Osman Öcalan'ı televizyona biz mi çıkarttırdık?
Abdullah Öcalan'ın mektubunu Tayyip Erdoğan'a biz mi
yorumlattırdık? Ahmet Türk'ü dışarıda tedavi olsun diye dışarı
çıkarttırmadılar mı? Kabaca, evinde ölsün dediler. Evinde ölsün
diye çıkarılan adam belediye başkanı oldu. Hem çıkarma iradesini
gösteriyorsun hem de dışarı çıkıp başkan olunca görevden alıyorsun
ve görevden aldılar çok iyi oldu Allah razı olsun diyorsun. Bu
kadar gayri ciddi olunamaz…” ifadesini kullandı.
Ağıralioğlu “Batıda biz AK Parti'yle rakibiz, burada bizden
fazla oy almalarından muzdarip oluruz ama Doğu'da, Güneydoğu'da
aldıkları fazla oylar, devlet terbiyemizle tabii orantılı olarak şu
anlama gelir: Oyların HDP'ye gitmesindense, onlarda durması iyidir.
HDP'de olmasındansa, komple PKK'nın tasarrufunda olmasındansa,
CHP'ye gelmesi iyidir” dedi.
Ağıraliğlu, “Biz HDP'yle, aynı pusulada olmaktan bile rahatsız
oluyoruz. Biz, sizin oyunuza ihtiyacımız yok, masum, makul Kürt
seçmenin oyuna talibiz dedik. HDP'den gelecek oylarla kaybetmeyi
tercih ederiz. Kandil'i meşru görenlerden, FETÖ'cülerden, oy
istemiyoruz dedik” sözlerini kullandı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun tedrisatından geçtikten sonra, siyasetteki
basamakları İyi Parti'de tırmanan Ağıralioğlu, “Muhsin Başkan'ın
soruşturması konusunda Tayyip Bey'e çok kırgınım. Hamiyetle
arkasında durmadılar. Sessiz kaldılar. Belki de göz yumdular.
Helikopterin kara kutusunu sökerken görüntüleri çıkan Dursun Özmen
adında bir adam vardı. Bu adam Tayyip Erdoğan'a suikast için giden
timin de içindeydi. Bu adama sadece hırsızlıktan dava açıldı. Böyle
bir şerefsizliğin Türk siyasi hayatında olmasına nasıl müsaade etti
Tayyip Bey. 'Hatıra olsun' diye söktüm dedi bu adam. Sen bu adamı
nasıl kevgire çevirmezsin, nasıl bırakırsın? Bu adam 'Ben devletten
korkmuyorum' diyordu” diye konuştu. Yazıcıoğlu'nun ölümüne ilişkin
de değerlendirmede bulunan Ağıralioğlu "Elime mevki, mevzi geçer mi
bilmem. Ama geçerse, bu meselede kabahati, suistimali olan bir
adamı bile ayaklarının üzerinde bırakmayacağım" sözlerini
kaydetti.
Ağıralioğlu'nun Independent Türkçe'den Can Bursalı'nın
sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
-Meral Akşener ile İyi Partili bazı vekillerin Millet
İttifakı konusunda farklı söylemleri var. Partinizde bir dil
birliği yok mu?
Basının haberlere karşı dikkatinde yoğunluk azalması ya da
artması oluyor. Genel Başkan daha önce, HDP'nin gölgesinin düştüğü
yerde biz olmayız dedi. Biz geçen sene TBMM'de defalarca
çocuklarımızın katilleriyle bir arada olmayız dedik. Bazı şeyler,
devlet terbiyesiyle konuşulması gerekir. Bakıyoruz ki, bizim
söylediklerimiz, manasından başka yerlere çekiliyor. Biz, daha önce
bu süreçte söylediklerimizin çok daha şiddetlilerini AK Parti'ye
söyledik. Terörle arasına mesafe koyması gereken tek parti CHP mi,
HDP mi? AK Parti de terörle arasına mesafe koysun.
"Öcalan'ın mektubunu biz mi yorumlattık?"
Seçim kazanacağım diye terörist başına mektup yazdırmak
nedir? Osman Öcalan'ı televizyona çıkarmak nedir? Normal şartlarda
CHP'liler ya da HDP'liler, Osman Öcalan'ı bir yerde bulup röportaj
yapsalardı, onların kanalında yayınlansaydı sokağa çıkabilirler
miydi? Bu ne nezaketsizliktir. Osman Öcalan'ı televizyona biz mi
çıkarttırdık? Abdullah Öcalan'ın mektubunu Tayyip Erdoğan'a biz mi
yorumlattırdık?
Ahmet Türk'ü dışarıda tedavi olsun diye dışarı
çıkarttırmadılar mı? Kabaca, evinde ölsün dediler. Evinde ölsün
diye çıkarılan adam belediye başkanı oldu. Hem çıkarma iradesini
gösteriyorsun hem de dışarı çıkıp başkan olunca görevden alıyorsun
ve görevden aldılar çok iyi oldu Allah razı olsun diyorsun. Bu
kadar gayri ciddi olunamaz. Biraz terbiyeli olmamız lazım.
"Doğu'da, Güneydoğu'da HDP'ye gitmesindense AK Parti'de
dursa iyidir"
Eskiden statüko Refah Partisi'ni kapatırdı ama Güneydoğu'da
Refah Partisi'nin oyunu çok mühim görürdü. Bir arada yaşayalım oyu
olarak addederdi. Batıda biz AK Parti'yle rakibiz, burada bizden
fazla oy almalarından muzdarip oluruz ama Doğu'da, Güneydoğu'da
aldıkları fazla oylar, devlet terbiyemizle tabii orantılı olarak şu
anlama gelir: Oyların HDP'ye gitmesindense, onlarda durması iyidir.
HDP'de olmasındansa, komple PKK'nın tasarrufunda olmasındansa,
CHP'ye gelmesi iyidir.
Siyasetin vazifesi ayrılıklarımızı kanırtmak değildir.
Farklı düşünüyor olsak bile, bu farklılıklarımızla yaşayabilme
maharetidir siyaset. Yoksa herkesin kendisi gibi düşünmeyenlere
küfrettiği bir yerde huzur olmaz. İthamlarla siyaset yapılabilir
mi? Daha önce ne şöhretli iktidarlar gördü bu ülke. Görülüyor ki,
iktidarlar gelip geçici, millet kalıcı. Milletin huzurunu
kaçırmamak lazım. Türk yurdunda 82 milyonu bir ve beraber
edemezsek, huzur bulamayız.
"Demokrasinin kalitesini yükselteceğiz"
-Nereden geçiyor beraberlik?
Önce herkese fikrini ifade etme özgürlüğü vereceğiz. Yani
demokrasinin kalitesini yükselteceğiz. Demokrasinin kalitesi,
talimatla yükselmez. İyi bir eğitim sistemi inşa edeceğiz, sağlıklı
bir ekonomi, harikulade bir vergi sistemi kuracağız. Topladığımız
vergileri dikkatle dağıtacağız. Bütün bunların üstünde çok müesses
bir adli mekanizma kuracağız. Yani, hakkı hukuku yendiğine inanan
insanların adaleti bulacaklarına inanacakları bir mekanizma
kuracağız. Yani en zayıflar, en kuvvetlilerden haklarını almaya
teşebbüs ettiler mi, hiç tereddüt etmeyecekler hakkının yeneceği
konusunda.
"Türkiye'de azınlık sorunu yok, demokrasi sorunu
var"
-Kürt sorununa çözümü koyacak mısınız bu
mekanizmaya?
Biz memleketin ekalliyet (azınlık) sorunu olduğuna inanan
bir parti değiliz. Memlekette bir kavim sorunu, etnisite sorunu,
ihmal edilen bazı haklar sorunu olduğuna inanmıyoruz. Türkiye'de
bir demokrasi sorunu var, Türkiye'de bir temsil sorunu, siyasetin
finansmanında bir helal finansman sorunu var, yandaşları kayırma
sorunu var.
"Cumhurbaşkanı 'Gevşettiğimiz kontrolleri PKK avantaja
çevirmiş' dedi, bu cümle asgari istifa gerektirir"
-Kendinizi eşit hissediyor musunuz
Türkiye'de?
Asla eşit değiliz. Haksız rekabet var. Mücadele ederiz, buna
alışkınız ama hakkına hukukuna vekalet ettiğimiz insanlar adına
cümleler kuruyoruz. Devlet yönetene kadar, parti yetkilisi oluruz.
Devlet yönetimini aldıktan sonra hepimizin hükümetisiniz,
Cumhurbaşkanısınız. Sana oy vermemiş olmamız, senin siyasi
tasarrufun dışında kalmamız anlamına gelmiyor. Seçim kazanacağım
diye çocuklarımızın katiline nasıl mektup yazdırırsın? Biz
devletimizin başını, çocuklarımızın katilinin yazdığı mektubu
yorumlarken niye göreceğiz? Ne anlatacağız insanlara? Öcalan'a
mektup yazdıracaksınız, bundan hiç mahcubiyet duymayacaksınız. Hiç
mahcubiyet duymadan televizyona çıkıp 'Abdullah Öcalan demek
istiyor ki...' diyeceksiniz. Devletimizin başı, çocuklarımızın
katilinin mektupta yazdıklarını anlatmaya teşebbüs eder mi? Böyle
bir şeye tevessül ediyorsunuz sonra da terörle aranıza mesafe koyun
diyorsunuz. Siz koyun be. Hükümetimiz lütfen terörle arasına mesafe
koysun. Abdullah Öcalan'la aranıza lütfen mesafe koyun.
Sizin PKK'ya gösterdiğiniz tolerans yüzünden, kazılmış
çukurlara 793 vatan evladını gömdük biz. Kaybettirdiğiniz devlet
itibarını tekrar kazanmak için 793 vatan evladı canını verdi.
Cumhurbaşkanımız, 'Gevşettiğimiz kontrolleri PKK silahlanma
avantajına çevirmiş' dedi. Dünyanın herhangi bir hukuk ülkesinde
böyle bir cümlenin gerektirdiği bir ifade vardır. Asgarisi
istifadır. Bunların hesabını verirsiniz. Milletinin vazifesi her
şartta ölmekmiş gibi davranmak, devlet yönetme mahareti
değildir.
"Terörle mücadelede yakalanan ritmi
beğeniyorum"
-Operasyonlar aralıksız sürüyor, destekliyor
musunuz?
Terörle yaptıkları her mücadeleyi destekliyoruz. Eskiden
hata yaptılar, şimdi de hata yapıyorlar demiyoruz. Teröre nefes
aldırmasınlar, sonuna kadar destekliyoruz. Terörle mücadelede
yakalanan ritmi beğeniyorum. Özellikle FETÖ'cüler denen zümrenin,
istihbarat organizasyonlarından temizlenmesiyle ortaya çıkan bir
ahenk var. Terörü vuracaksın, nefes aldırmayacaksın. İçeride de HDP
denilen terörle arasına mesafe koyamayan organizasyonun eline
kaptırdığın oyları alacaksın yavaş yavaş.Siyasi Kürtçülüğün 6,5
milyon oyu var. Tamamına PKK'lı diyebilir miyiz, diyemeyiz. Dersek,
devlet terbiyemize yakışmaz. Ama siyasi Kürtçülük, 6,5 milyon oyu
suistimal ederek tasarrufunda tutuyor. Adaletle, nazik, merhametle
yöneteceksiniz ki, bunların oyu 100 bine, 200 bine
düşecek.
-23 Haziran'da İstanbul'da, CHP adayını İYİ Parti de HDP
de destekledi...
Biz HDP'yle, aynı pusulada olmaktan bile rahatsız oluyoruz.
HDP'nin bazı büyükşehirlerde Millet İttifakı'na oy vermesi, Millet
İttifakı'nı beğendikleri için değildi. AK Parti onların eski
ortağı. Birbirlerine verip de tutmadıkları sözlerin intikamını bu
şekilde aldılar. Meclis'teki tartışmalarda, 'Size rağmen Millet
İttifakı'na oy vereceğiz' diyecekleri kadar tazyik ettik onlara.
Biz, sizin oyunuza ihtiyacımız yok, masum, makul Kürt seçmenin
oyuna talibiz dedik. HDP'den gelecek oylarla kaybetmeyi tercih
ederiz. Kandil'i meşru görenlerden, FETÖ'cülerden, oy istemiyoruz
dedik.
"Meral Hanım 20 yıllık koşu parkuru veriyorum' dedi, bu
parkurda koşacağız"
-Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş, Ali Babacan ve siz
aynı kuşağın temsilcilerisiniz. Siyasi hayatınızda neyi
hedefliyorsunuz?
Bizimki memleket millet hizmeti. Siyaseti meslek gibi
yapmadım ben. Bu benim işim değil, her söylediğimi kalbimden
söylüyorum. Yanlış bir şey söylersem, özür dileme hakkım var. Her
söylediğimin doğru olacağını düşünecek kadar megaloman değilim.
Sıradan bir Müslüman Türk çocuğuyum. Nereye kadar giderse oraya
kadar devam edeceğim. Meral Hanım çok zarif bir şey yaptı bizim
neslimize. Türk siyaseti bu kadar nazik bir hareket görmemiştir.
Meral Hanım bize, 'Özal, genç bir kadroyla siyasete girdi, devleti
20 yıl taşıdı. Tayyip Bey de genç kadroyla giriş yaptı, yaşlandı.
Bir memleket hizmetinde inandıklarını yaptı. Benim yaşım Tayyip
Bey'le aynı. Ama farklı bir şey yapıyorum. Tayyip Bey'in yürüyecek
yolu, söyleyecek sözü kalmadı' dedi.
'Hem mücadele edeceğim hem de muvaffak olamazsam size
devletinizin milletinizin hizmetini göresiniz diye 20 yıllık avans
veriyorum' değerlendirmesini de bizimle paylaştı Meral Hanım.
Siyasetin kadroyla taşıma işi olduğunu da söyledi. 'Ben sizin
ablanızım, seni de taşıyabilirim. Sana, 20 yıllık bir koşu parkuru
veriyorum' dedi. Biz de bu parkurda koşacağız.
"Tarikatların, tekkelerin, STK'ların kayıtlarının
devletin gözü önünde olması lazım"
-Tarikatlar konusu çokça tartışılıyor Türkiye'de. Nasıl
bakıyorsunuz duruma?
"Siz bize oy verin, biz size bina yapmak için izin verelim.
Siz bize destek olun, biz size para verelim. Biz size para verelim,
siz bize dua edin. Bu böyle çapraz gidiyor. Bu yanlış korelasyon.
Bunun da bedelini ödedik işte 15 Temmuz'da.
Nakşilere hükümet tolerans tanıyor, Alevilerimize de CHP
tolerans tanıyor. Bütün cemaatlerin, tarikatların, tekkelerin,
bütün STK'ların, bütün bu organizasyonların kayıtları devletin
gözünün önünde olması lazım.
Medeniyetimizin köklerinde bir tasavvuf geleneği var. Hacı
Bektaşlar lazım bize, nerede bunlar? Aynı milletiz, pınarlarımızı
kim kuruttuysa bu pınarları açacağız. Bizim derdimiz tarikat şu bu
filan değil. Derdimiz şu: Bu tasavvuf halen buralarda olmasına
rağmen niçin Yunus çıkmadı hâlâ? Niçin bizim Yunusumuz vardı diye
400-500 yıllık güzellemeler yapıyoruz."
"Herkesin içinde olduğu bir suikast olamaz"
-Siz Muhsin Yazıcıoğlu'nun yanında yetiştiniz. Hayatını
kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili soru işaretleri devam
ediyor. Ne düşünüyorsunuz Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü
hakkında?
Çok büyük bir hicran, mahcubiyet hissediyorum bizim için.
Dünyada 7 milyar adam var. Bu 7 milyar insana sual edilse ki
helikopter düştüğünde 15.03 ile 15.07 arası Türkiye'de o üzerinde
uçtuğu koordinatlardaki uçuş güzergahını tespit etme imkânı olan 3
tane radar var, çalışmıyordu. Bu denk gelmiş olabilir mi? sualine 7
milyar adam 'Olabilir' diyebilecek insan var mı emin değilim. Bir
kişi 'Olabilir' diyebilir.
Böyle bir şeye inanmamızı istediler. Çocuk değiliz, aynı
anda herkesin içinde olduğu bir suikast düşünemem. Jandarmanın,
emniyetin, devletin, derinin, gizlinin, aşikarın... Suikast
tarihinde herkesin içinde olduğu bir suikast olamaz.
"Partiye kim musallat olursa Yazıcıoğlu'nu onlar vurdu
dedim, FETÖ'cüler musallat oldu"
Muhsin Yazıcıoğlu'na suikast edilmesini gerektirecek 2009'da
hiçbir gerekçe yoktu. Neye engeldi, neyin yapılmasına engel oldu
diye düşünüldü o zaman. 2015 darbe teşebbüsünde gördüğüm bir şey
var. Parti ile ilgili bazı hassasiyetlerimi ifade ederken şöyle
diyordum, 'Başkanı vurdularsa başkanın peşinden bu işi takip
edeceklerin önünü de kesmeleri lazım.' Partisini boş bırakamazlar.
Partiye kim musallat olursa başkanı onlar vurdu. Bizim partiye
FETÖ'cüler musallat oldu. İnanılmaz bir şekilde partiye FETÖ'cüler
musallat.
Ben BBP kongresinde Ergenekonculuk ile suçlandım ya.
Partinin 93'ten beri partinin içindeyim. Hareketin her kademesinde
çalıştım. Zaman gazetesi beni Ergenekonculukla suçladı. Kongreye
götürmeye çalışırken partiyi Ergenekoncu diye haber yaptı. İBDA'cı
diye haber yaptı. İnanılmaz bir şey. O zaman dedim ki partiye kim
musallat oluyor görün dedim.
"Tayyip Erdoğan elimizde, Muhsin Yazıcıoğlu milleti
sokağa dökecek adamdır' diye düşündüler"
Ondan sonra 15 Temmuz darbesi bende şöyle bir duygu
oluşturdu. Yazıcıoğlu bir gün darbe teşebbüsünde bulunabiliriz
hesabı içinde olanlar için şöyle bir engeldir. 'Tayyip Erdoğan'a
vururuz zaten bu bizim elimizde' diyenler için Yazıcıoğlu dışarıda
milleti bunun karşısına dökebilme potansiyeline sahip olan adamdır.
Susturulamaz, durdurulamaz... Buna vururuz ama dışarıyı kontrolsüz
hale getirecek adamdır Yazıcıoğlu. İhtimallerin bence en kuvvetlisi
budur. Çözüm süreci ve akabinde 15 Temmuz süreciyle ilgisi vardır
bu sürecin.
"Hrant Dink cinayeti Fethullah Gülen cemaatinin Muhsin
Yazıcıoğlu'na kurduğu pusudur"
-Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgisi var
mı?
Fethullah Gülen cemaatinin Muhsin Yazıcıoğlu'na kurduğu
pusudur o. Yazıcıoğlu'nu o zaman itibar suikastına uğrattılar. O
yaptıkları adilik, onun içindeki herkes yargılanıyor.
O zaman hatırlayın, şöyle bir cümlesi var: 'Bizim tarlaları
çoktan sürmüşler.' Başkanın Hrant Dink meselesinde gördüklerinden
sonra siyasi tercihleri farklılaştı. Birinci Ergenekon dalgasına
çok şiddetle itiraz etmedi. İçlerinde darbe heveslisi olanlar
vardı. 2007'de Tayyip Erdoğan, Emine Erdoğan GATA'ya gitti,
almadılar. Tayyip Bey Başbakandı, bir şey diyemedi. Başbakan'ın
hanımını GATA'ya almamak ne demek? Saçma bir şey. 2007'de böyle bir
rezalet olabilir mi?
"Muhsin Başkan kinci dalgaya itiraz etti"
Muhsin Başkan, birinci Ergenekon dalgasına konu olan bazı
adamların darbe hevesleriyle cümle kurduklarını bilirdi. O
yüzden 'Olabilir' dedi. Ama ikinci Ergenekon dalgasına itiraz etti
başkan. 'Bir sürü namuslu vatan evladı var, bunları 80 öncesinden
beri biliyorum, bir alçaklık dönüyor' dedi.
'Ben bunların vatan sevgilerine şahidim, bu yaptığınız
alçaklıktır. İkinci dalga, dalga dümendir. Büyük bir zulüm var'
dedi. Başkan o günden sonra bakışını, siyasi tercihlerini
değiştirdi. Muhsin Başkan darbe teşebbüsünde halkı kendi tarafına
çekip, darbe karşısında durduracak potansiyele sahip bir
adamdı.
"Tayyip Bey'e çok kırgınım"
Muhsin Başkan'ın soruşturması konusunda Tayyip Bey'e çok
kırgınım. Hamiyetle arkasında durmadılar. Sessiz kaldılar. Belki de
göz yumdular. Helikopterin kara kutusunu sökerken görüntüleri çıkan
Dursun Özmen adında bir adam vardı. Bu adam Tayyip Erdoğan'a
suikast için giden timin de içindeydi. Bu adama sadece hırsızlıktan
dava açıldı. Böyle bir şerefsizliğin Türk siyasi hayatında olmasına
nasıl müsaade etti Tayyip Bey. 'Hatıra olsun' diye söktüm dedi bu
adam. Sen bu adamı nasıl kevgire çevirmezsin, nasıl bırakırsın?
Bu