KADINA ŞİDDET EKARŞI VE KENDİNE AİT BİR ODA
Gün her dem şiddet doğuruyor. Gün hep şiddete gebe. Haberlerde duydun mu kanal değiştirilir, 3. sayfa itinayla göz gezdirilip sayfa çevrilir, komşudan gelen seslere kafa çevrilir. Sesler de yükselir elbet.. Birileri düşünmediklerini dile getirir, söyleyemediklerini söyler, ne hale geldik tüh tüh tüh… Ölen gömülür, üstü örtülür, üstü örtülür, üstü örtülür sanki herkesin.. Ölü toprağı misali.. Gömülen unutulur, istatistiki veri olur, kadın cinayetleri 1400 kat artar. Bir yerlerde öldürülen kadınların adı yazar. Kimilerine göre bu mesele çözülemez. Çünkü politiktir. Her gün yeni bir hayat söner. Vah vah..Tüh tüh.. Hayat da zaten zor, insanlar kötü, kadının da orda ne işi varmış ki?
Şiddet…
İnsan düşüncesi zihinsel süreçlerden geçerken, tanımlama, anlamlandırma ihtiyacındadır. Bilmediğini gördüğünde hemen anlama çabasına girer. Bazı kelimeler ise öyle yüzeysel ya da öyle yanlış tanımlanmıştır ki zihinlerde aslı şiddet olanı başka başka yorumlar zihin. Bir araştırma şiddete uğrayan kişiler de dahil olmak üzere şiddetin görülmezden gelinmesinin temel nedenlerinden birinin işte bu tanımlamaların net olmayışı olarak bildiriliyor. Çocuklarımızı ve kendimizi koruyabilmemiz için önce bu tanımı netleştirmeli. Bir kelimenin kökenine kadar inmeden onu zihnimize tanıtamaz, iyi işlenmiş bir veri tabanı oluşturamayız. Ki onu görür görmez tanıyalım. Şiddet tanımındaki eksiklik öldürülen bir kadının ardından ama o da diye başlayan konuşmaların zihinlerdeki boşluğun, içerde(zihinde) kayıtlı yanlış verilerle doldurulmasına sebep oluyor. O halde tanımı güçlendirmek ve boşluk bırakmamak toplumsal bilincin dönüştürülebilmesi için en küçük ama en etkili adım diye düşünüyorum.
Şiddet, Türkçe'ye Arapça’dan geçmiş bir kelimedir; “sertlik, katılık, zorluk” anlamlarındaki "şdd" kökünden gelir. Kamusi Türki'de "sertlik; sert, katı davranış, kaba kuvvet" anlamında tanımlanmıştır. Latince “sert ya da acımasız kişilik” anlamındaki Violentia 'dan Fransızca ve İngilizce gibi batı dillerine giren Violence, “bir kişiye güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak; zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ve yaralama” olarak tanımlanır. Günümüzde şiddet kelimesi Türkçe'de "bir olgunun gücü, yoğunluğu, sertliği, yeğinlik" anlamlarında ve "kaba kuvvet" anlamında kullanılır. Bu ikinci anlamında şiddet tanımlanırken geçmişte sadece zarar vermeye yönelik fiziksel eylemler tanıma dahil edilirken; zamanla failin zarar vermeye, baskı kurmaya yönelik psikolojik ve cinsel eylemleri de tanıma dahil edilmiştir. Şiddet, farklı disiplinler tarafından ele alınmış bir konu olması ve zamana ve topluma göre değişen bir olgu olması nedeniyle ne olduğu konusunda herkes tarafından kabul gören bir tanım yoktur. Hem fiziksel hem de psikolojik acı verme özelliğini kapsayan bir tanımlaması şu şekilde yapılmıştır:"bir kişi veya topluluğun, fiziksel ve ahlaki bütünlüğüne, mülkiyetine, kültürel veya sembolik değerlerine karşı herhangi bir birey, grup ya da örgüt tarafından verilen zarar".
Dünya Sağlık Örgütü ise şiddeti şu şekilde tanımlamıştır: “Şiddet; kendisine, başkasına, bir gruba veya topluma karşı kasti olarak fiziksel baskı veya güç kullanmak, tehdit etmek veya fiiliyata geçirmek, yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişim bozukluğu veya mahrum bırakmaya neden olmak veya bu durumların gerçekleşme ihtimalini artırmaktır.”
Öldürülen kadın değil yalnızca şiddete uğrayan. Öldürülmeyen kadınlar olarak şiddetin farklı farklı türlerine, boyutlarına mutlaka maruz kalıyoruz. Tanım zihninizde netleştiğinde öldürülmenin yalnızca bir boyutu olduğu, ölmemeyi başaranlarımızın da ruhen her gün biraz öldürüldüğünü görmüyor musunuz? Öldürülmediğimize şükredip detaylara girmeyebiliriz tabi ama ben yine de kalan sağlar için yazayım. Aşağılanmış hissediyorsan, sık sık olumsuz sözlere maruz kalıyorsan sözel ve psikolojik şiddete, zorla cinselliğe ya da istemediğin bir türüne zorlanıyorsan evli de olsan cinsel şiddete, eşin maaşını elinden alıyorsa ya da kendi kazancını annesine teslim ediyorsa, sen ihtiyaçların için eşine minnet ediyorsan para, mal ve mülk üzerinde tehdit, yaptırım ve kontrol aracı olarak kullanılıyorsa ekonomik şiddete maruz kalıyorsun. Burdan baktığımızda yeryüzünde bunlardan birine bir kere bile maruz kalmamış olanımız var mıdır acaba?
Bir kadın güçlendirme programında kadınlarla çalışma şansı buldum. Bu programda ben eğitimi veren kişi olarak belki de en büyük öğrenmelerini yaşadım hayatımın. Eğitimli eğitimsiz, sosyo ekonomik durumu ne olursa olsun, her birimizin şiddete uğradığını ilk o zaman farkettim mesela. Asıl meselenin kadının güçlenmesi olmadığını öğrendim, küçücük bir dokunuş, zihninde bir kavramın netleşmesi ya da değerli olduğunun hatırlatılması yetiyordu onu güçlendirmeye, kaba kuvvetten, şeytanın musallat olduğu ruhlardan korunmak için daha fazlası gerekiyordu. Kadının dokunulmazlığı olmalıydı mesela ama ailenin dokunulmazlığı vardı. Her ailede olurdu, bir tokattan bir şey olmazdı. Yasa sizi korumazdı.
Bize sığınacak küçücük bir oda lazım, okumak için de çokça kitap. Okuması biraz zor olsa da “Kendine Ait Bir Oda- Virginia Woolf” okumanızı öneririm. Kendisine neden edebiyatçı kadınlar arasından bir Shakespeare çıkmadığı sorulduğunda, derin bir araştırma sürecinden sonra “Kendine Ait bir oda” ile cevap veriyor ve sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!…”
Kaynakça: *Wikipedia
*Kadına YöneliK Şiddetin Dünü, Bugünü, Yarını: Kestirim Tabanlı Bir Araştırma-Dergipark
YanıtlaYönlendir