Kandil simidi nedir? Kandil simidi nasıl yapılır?

Kandil simidi son günlerin sık aranan tarifleri arasında yer alıyor. Peki Kandil simidi nasıl yapılır ve Kandil simidinin tarihi nedir

Kandil simidi nasıl yapılır ve Kandil simidinin tarihi nedir? İşte Kandil simidi ile ilgili bilgiler. Kandil simidi, Türk yemek kültürünün önemli bir parçası olmasının yanı sıra, toplumsal ilişkilerimizi meydana getiren ortak duygularımızın ve paylaşımlarımızın beslendiği bir olgudur.

Kandil gecelerinin gündüzünde civarın tanınmış ve köklü ailelerinin, büyük anneleri simitleri kendi elleri ile pişirip, torununa, çocuğuna ve bilhassa kokusunun ulaştığı ya da ulaşamadığı komşusuna ikram ederken büyük bir manevi haz almakta idi. Günümüzde de kandil gecelerinde, kandil ziyareti için gidilen evlere, aile büyüklerine hediye olarak götürülen lezzetlerin başında kandil simidi geliyor. Kandil günlerinde her köşe başında bulabileceğiniz kandil simidinin en güzel hali ise evde yapılanı. İşte, kandil simidinin tarifi ve geçmişten bugüne ulaşan hikayesi…

  

Mahlepsiz Kandil Simidi Tarifi

• 1 yumurta sarısı

• 2 çorba kaşığı yoğurt

• 2 çorba kaşığı üzüm sirkesi

• 1. 5 çorba kaşığı şeker

• 1 tatlı kaşığı tuz

• 125 gram margarin

• Yarım çay bardağı sıvı yağ

• 2 çay kaşığı kabartma tozu

• 3 su bardağı un

Üzeri için;

• 1 yumurta beyazı

• Susam

• Çörek otu

Oda sıcaklığındaki margarin sıvı yağ sirke yoğurt tuz şeker yumurta sarısı karıştırılır ardından un ve kabartma tozu eklenir kulak memesi kıvamına gelindiğinde ceviz büyüklüğünde hamur alınır elle açılıp çay bardağı ile kesilir ortasını da şişe kapağı ile keseriz ardından yumurta beyazına ve susama bularız 180 derece de 20 dakika pişiririz. Afiyet olsun..

Mahlepli Kandil Simidi Tarifi

• 4.5 su bardağı un

• 125 gr eritilmiş tereyağı ya da margarin

• 1 çay bardağı sıvı yağ

• 1 yumurta

• 1.5 çay bardağı sulu yerinden yoğurt

• 1 paket kabartma tozu

• 1 tatlı kaşığı mahlep

• 1 tatlı kaşığı tuz

• 2 tatlı kaşığı şeker

Üzeri için

• Yumurta

• Susam

Bir kapta ya da büyük bir kasede un ve kabartma tozu haricindeki tüm malzemeleri ekleyelim. Karışıma elenmiş unu azar azar ekleyip kabartma tozunu da ekleyelim ve yoğuralım. Kulak memesi yumuşaklığında olmalı. Yoğurduktan sonra 5 dk kadar dinlendirelim. Bu arada yumurta ve susamı kaselerde hazırlayalım. Elimizle hamura simit şekli verelim ve yumurtaya batırıp oradan da susama bulayıp yağlı kağıt serilmiş önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirelim. Soğuyunca servis edebilirsiniz. Afiyet olsun.

KANDİL SİMİDİ TARİHÇESİ



Kandil simidi 14 yy. Osmanlı saray gelenekleri içerisinde yer alan simitten yararlanılarak değişik tad ve görünümde kendine özgü olarak geliştirilmiştir. Bu yüzyılda sultan sofralarında ve saray mutfağında yerini alan simit, aslında bir bakıma saraylıdır. Yeniçerilerin bir kolu olan “Sekban Sınıfı”na ait fırınlarda çalışmak üzere işe başlayanlara simitçi denmekte, saray fırınında “Simitçi Ustası” adı ile çalıştırılan ustalar bulunmakta idi. Görüldüğü üzere sarayda simit beğenilmiş ve bolca tüketilmiştir.



Evliya Çelebi, 17. yüzyıl Osmanlı dünyası için verdiği, önemli ve detaylı bilgileri simit için de vermektedir. Saray kültüründen esinlenerek bizlere kadar ulaşan bu lezzet zaman içerisinde geleneklerimizle olgunlaşmıştır. Kandil gecelerinin gündüzünde civarın tanınmış ve köklü ailelerinin, büyük anneleri simitleri kendi elleri ile pişirip, torununa, çocuğuna ve bilhassa kokusunun ulaştığı ya da ulaşamadığı komşusuna ikram ederken büyük bir manevi haz almakta idi. Günümüzde ise bu gelenek hala devam etmekte, kandil gecelerinde, kandil ziyareti için gidilen evlere, aile büyüklerine hediye olarak götürülmektedir.



KANDİL SİMİDİ NEDEN DAHA KÜÇÜK?



Simidin has beyaz undan “simid-i halka”ya ve sonrasında bugünkü simide geçiş öyküsü, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi ve 16.-17. yüzyıl narh defterlerin de anlatılmaktadır. Simit 14 yy. da bilinmesine rağmen, Osmanlı coğrafyasındaki öyküsü 16. yüzyılın sonlarında başlar. 135 dirheme kadar çıkan ve Evliya Çelebi’nin “araba tekerleği kadar” dediği bu ilk simitlerin oldukça büyük olduğu görülür ve simid-i halka olarak adlandırılır. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise simitlerin bir kısmının ebadının küçüldüğü ve bugünkü simitlere daha yakın bir şekle büründüğünü ve aynı zamanda simid-i halkanın yerine artık sadece simit denildiğini de anlaşılmaktadır.