Milli Eğitim Bakanı Selçuk: 15 Yaşına Kadar Kitap Okumadım
24 Kasım öğretmenler günü kapsamında Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Ziya Selçuk, Habertürk ekranlarında Veyis Ateş'in konuğu oldu.
Özel röportaj öncesi şehit Aybüke öğretmenin arkadaşları, 'Pencereden kuş uçtu' türküsünü seslendirdi. Daha sonra ise 'Hababam Sınıfı'ndan bazı kesitler gösterildi.
Ziya Selçuk, öğrencilik senelerine dair, 24 Kasım Öğretmenlik Günü'nü kutlamak isterim. Söyleyeceklerimin öğrencilere nasıl yansıyacağı konusunda endişelerim var. Disiplinli, çalışkan öğrenci değildim. Beni model almasınlar, ya da alsınlar.
Benim çocukluğun Ankara'nın bir köyünde başladı. 4.5 yaşında ilkokul bire başladım. Toplam 17 gün okula gitmişim, sonra kaçmışım. O bir sene ailem köyden Ankara'ya göçmüştü.
Babaannem ,'ben şehirde yaşayamam' dedi ve ben onunla kaldım. Otobüsün koltuğuna saklanarak defalarca kaçıp Ankara'ya gitmiştim. Her seferinde Ankara'da kaybolurdum ve beni polis bulup götürürdü.
O süreçte ilkokul birde alfabeyi öğrenmem söz konusu olmadı. Babam Ankara'daki okula götürdüğünde müdür 'ikinci sınıftan başlayacak' dedi. İkinci sınıftan başlamam kararı alındı.
Çektiğim çizginin üstüne iki nokta koyuyordum. O bizim öyle ki ineğe benziyordu. Hocam kızardı. Kimse benim sınıftaki varlığımı hissetmiyordu. İlkokul 2. sınıfta iki ay kimse varlığımı hissetmedi.
UZUN ZAMAN OKULA GİDER GİBİ EVDEN ÇIKTIM AMA GİTMEDİM
Ziya Selçuk, "Bir öğretmenim sayesinde ben okula girdim, hep bana destek oldu. Ben çok nadiren konuşan bir çocuktan. fakültede 4 sene boyunca bir kez parmak kaldırıp konuşmuş biri değilim.
Ben aslında ilkokulu sevdim. İlk iki senesi hariç sevdim. Ortaokulu sevdim. Sınıfın en kısa boylusuydum, sınıftakilerden iki yaş küçüktüm. Lisede terör dönemi sürekli okulda olaylar var.
Bazı konuları hiç anlamıyordum. Anlamsızlık beni rahatsız etmeye başladı. Ben okula gidiyormuş gibi sürekli okuldan kaçtım. Sabah okula gidiyor gibi evden çıktım. Ara tatil olunca haberleri oldu. Okumamaya karar verdim. Babamın nazik bir müdahalesiyle okula tekrar devam ettim.
TIR ŞOFÖRÜ OLMAK İSTİYORDUM
Küçükken TIR şoförü olmayı hayal ettiğinden bahseden Bakan Selçuk, "Babam minibüs şoförüydü. Elime yabancı bir dergi geçti. TIR dergisiydi. Bana sınıf atlama olarak gelirdi, babayı geçeceğiz. O dolmuşçuysa ben TIR'cı olacağım diye. 8-9 yaşında zaman zaman doktorluk, öğretmenlik gibi meslek hayallerimim oldu.
15 YAŞIMA KADAR KİTAP OKUMADIM
Ben 15 yaşıma kadar hiç kitap okumadım." diyen Bakan Selçuk, "Çok özendiğim bir öğretmenim vardı. Onun ses tonuyla konuşmaya çalışırdım. Fakülte son sınıftayken bir kitap okuma açığım vardı.
Aşırı bir okuma dönemi başladı. Bütün sahafları gezdim. Sanki yıllardır o okumamışlığın getirdiği bir açlık vardı. Öğretmenliği bir bilgi transferi değil hayat yolculuğu olarak algılamaya başladım.
DERGİ ÇIKARTIP EĞİTİM GÖRÜŞLERİMİZİ YAZDIK
Bakan Selçuk, "Fakültedeyken bir dergi çıkarttık. Ankara'da oklavalar aldık, tekstil makinesi yaptık. İki nüsha dergi bastık. Eğitim görüşlerimizi yazdık. Akademiye geçtiğimde daha olgunlaşmaya başladı. Benim eğitimle ilişkim daha çok felsefeden gelen bir ilişki.
İnsanın dışarıdan içeri bir eğitime karşı oluş. Çocuğun içinden dışına doğru çıkacak. Her çocuğun müfredatı kendi içerisinde saklıdır. Terbiyenin Arapça'ya, Osmanlıca' ya nasıl geldiği bütün bunlarla ilgilendiğimizde eğitimle ilgili önce dili kavramı değiştirmek lazım. Dil kur, düşünce kur, bunları göstergeye dönüştür.
ÖĞRETMEN KALBİNDEN KONUŞMALI
Bakan Selçuk şunları söyledi:
Bir öğretmende şefkat ve merhamet çok önemli. Çocuğa bilgi vermek bir taraftan zehirlemek anlamına da geliyor. Öğretmen sadece beyninden konuşursa çocuk bunu almıyor, kalbinden konuşmalı.
Önce duygu bağı oluşmalı. Bu zinciri kurabilmek için öğretmenden ilk beklediğim öğretmenlik kişinin öğrenme serüvenidir, olgunlaşma yolculuğudur. Ben çocuğa bir şey aktarıyorum deyince öğretmenlik burada bitiyor.
Şefkat ve merhamet olmalı. Terbiye aslında kadınların çok doğal olarak başarabildiği bir unsur, öğretmenlerin ise öğrenerek başarabildiği bir şey.
BİZİM EKSİKLİĞİMİZ YAPISAL
Bakan Ziya Selçuk, "Bizim teknoloji eksikliğimiz yok. Bizim eksikliğimiz yapısal eksiklikler. Öğretmenliğin meslek olarak oturtulması, okulların arasındaki eksikliğin giderilmesi.
Müfredatın daha kişiselleşmesi. Bunu mümkün oldukça kişiselleştirmeliyiz. Eğitim mahiyeti bozulursa teknoloji burada zarar verir.
TÜRKİYE'NİN EĞİTİM SİSTEMİ KÜÇÜMSENMEMELİ
Türkiye'nin eğitim sistemini bu kadar küçümsenmemeli." diyen Selçuk, "Türkiye'de eğitimde çok güzel şeyler yapıldı. Türkiye aslına sanıldığından daha çok imkanlara sahip bir ülke. Sadece kaynak, ilişki ve finans yönetimi konusunda taktiğe ihtiyacı var.
Türkiye'nin şu an yapamaya çalıştığı şu. Büyük fotoğrafın tamamına bakıp bütün bileşenleri yönetebilme ihtiyacı var. Şimdiye kadar yapılmayan bu. Aldığımız her kararın diğer bileşenleri nasıl etkileyeceği konusunda modellemeler lazım.