MOBİLET EGZOZUNU SOLUYUP SAÇMALAYANLAR

Her sabah adet edinmişizdir; uyanıp birbirimize ‘ Günaydın ‘ dedikten hemen sonra Türk Kahvelerimizi yudumlamayı.. O huzurlu yudumlara ortak edeceğimiz arkadaş ve dost konusunda görece zengin sayılırız.. Bu bağlamda, o dost sesler eşlik eder sabahın mahmurluğuna.

SALİM YILMAZ salimyilmaz1967@gmail.com

MOBİLET EGZOZUNU SOLUYUP SAÇMALAYANLAR

Her sabah adet edinmişizdir; uyanıp birbirimize ‘ Günaydın ‘ dedikten hemen sonra Türk Kahvelerimizi yudumlamayı.. O huzurlu yudumlara ortak edeceğimiz arkadaş ve dost konusunda görece zengin sayılırız.. Bu bağlamda, o dost sesler eşlik eder sabahın mahmurluğuna.

2021 yılının ekim ayında dostluğumuzun 40. Yılını kutlayacağımız Göksel ve Haluk kadrolular zaten; İzmir Atatürk Lisesi’nden.. Aile Hekimimiz Hüseyin de liseden ve O da içtiğimiz ilk kahvenin hatır süresinin sonlarında!.

47 ve 50 yıllık olmak üzere iki kız kardeş ve 22 yıllık bir kız evladını da katarsak ‘ Veteran ‘ tanımının tam ortasına gümm diye düşüyoruz..

Üç ay kadar önce yine güneş ışıklarının cömertçe balkonumsu bahçemizi yıkadığı bir sabah kahvelerimizi yudumlarken kızım Zeyno arayıp beklemediğim bir açıklamada bulundu: Baba bas gitar aldım!. Daldım..

Hafızam beni derdest edip 1985 yılına, Atatürk Öğrenci Sitesi’nin çömez sakinlerinin ilk yıl kaldığı 12 kişilik etütten bozma koğuşuna götürdü.. Teyp Hüseyin’in, kaset Bülent’indi; Dire Straits’in Brothers in Arms albümünü dinlediydik huşu içinde!. ( Hüseyin kadın doğum alanında Mersin’de, Bülent cerrahi alanında Bursa’da cana can katmadalar şimdilerde )  Mike Knopfler’le o akşam tanıştım ama hiç unutmadım.. Ben de bir müzik aleti çalmalıydım..

İlk enstrümanım halamın armağan ettiği kendi mandoliniydi! Bir yandan futbolda kariyer yapma hırsına diğer yandan mandolini ekleyince İzmir Atatürk Lisesi’nin ilk yılının ilk döneminde karnemdeki beş zayıfla karşısına çıkınca; babamın futbol ve müzik kariyerimi başlamadan sonlandırması hiç de zor olmadı!.

Okul, askerlik bitip dört başı mamur bir işe başlayıp iyi de kazanırken kaliteli bir org aldım.. Korkunç becerisizliğimin uzantılarında kablolarını nerelere takacağımı öğrenene dek hevesim söndü!. Devamında klarnet aldı yerini.. Hedefim Hüsnü Şenlendirici gibi çalabilmekti. Çevremin yardımıyla konservatuarda bir öğretim görevlisiyle buluştum Bornova’da.. ‘ Göster aletini ‘ deyince ne hayallerim vardı bilseniz!. Gösterdiğim alet si bemol klarnetmiş; alaturka ezgiler değil de klasik müzik ve marşta kullanılırmış. Yılmadım!. Yine tanıdıklar aracılığıyla İzmir Büyükşehir Belediye Bandosu’nda görev yapan bir ağabeyimizden ders almaya başladım. İzmirliler bilirler; Fuar Açık Hava Tiyatrosu’nun altındaydı o vakitler daireleri. Haftalarca gidip geldim ve kendimce Sezen’in ‘ Ah İstanbul ‘ şarkısını yalan yanlış çalabilecek duruma geldim. İş ağır basınca klarnetim de yerini aldı hobi mezarlığında..

2001 yılının hemen başında ülkemizin önemli holdinglerinden birinde çalışırken koca koca! yöneticilerimizin uğraşmaları ve takdirleriyle iş akdim fesh edildi. ( Kendimden emin olmamın rahatlığında bu olayı da tüm ayrıntılarıyla ve isim isim yazmayı planlıyorum ileride ) Kovulduktan on gün sonra acı mı acı 2001 ekonomik krizi patlak verdi. Ekmek aslanın ağzındaydı da aslan yoktu ortalıkta!. Kısa sap bir bağlama satın alıp aile dostumuzun nazenin evladı İrem’le kursa başladım. Kara mizah için en uygun ortamdı yalım; dersimizin yarısından fazlası benim bu doğrultudaki esprilerime hocamızın gereğinden fazla kahkahalarıyla geçti. Ülke içi huzursuzlukların aile içi huzursuzluğa sirayet etmesiyle kursu noktalamak zorunda kaldım. O bağlamamın hobi mezarlığımda bir kabri bile olmadı!.

Kahvemi üçüncü höpürdörtüşüme ortak ses hekimimiz Hüseyin’in sesiydi o sabah. ‘ Yahu ben de ne zamandır bateri almaya düşünüyordum ‘ diyordu Hüseyin!. Sevgili eşim aynı dakikalarda kemanıyla cebelleşmekteydi; ‘ Hüseyin Salim bana keman aldı ‘ cıvıldamalarıyla.. Kulaklarımdan şu sözler vınlarcasına geçmeye başladı: Bir şans daha ver kendine!

Tamam dedim Hüseyin’e, al yahu bi bateri. Dostum konuşurken daldım hayallere!. Anadolu Rak yapacağız. Zeyno bası ilerletiyor günbe gün. Seyirttim bilgisayarın başına; bağlama siparişi verdim!. Kalkıp Bülent’i aradım; o da liseden ve Bornova’mızın ve Merih’le bizim birlikteliğimizin kilometre taşlarından müthiş mekan Bill’s food&drink’in sahibi.. ‘ Tef ‘ verirseniz çalarım dedi.. Küba seyahatimden dönerken ekstra bavul ücreti ödemeyi göze alarak memlekete getirdiğim ve maalesef adını bilemediğim aletlerden bahsettim. Onları da çalabileceğini söyledi!. Göksel ilk aradığımda nadiren açar. İki numarası var; en fazla beş dakikaya geri arar, yine öyle oldu!. Projeden bahsettim, yanaşmadı. Solist olmasını dayattım!. Rak grubuyuz ya; Merih’in kötü günlerinde kullandığı ve halen evin varoşlarında gizlenen peruğuyla Göko’yu bir arada düşündüm ve cuk oturdu!. Solistti artık!.

Merih çok hızlı ilerlediğimizi söylerken grubun adı düştü aklıma!.

Mobilet Egzozunu Soluyup Saçmalayanlar.

İsmi duyunca hızlı ilerlediğimiz savından vazgeçti sevgili karım; biraz daha düşünmemi tavsiye etti.. Oysa benim ilk hitimizin sözleri kafa tasımın çeperlerine çarpıp durmaktaydı..

 Kendini

Yanlış bir düzlemde konumlandırmaktasın

Hepi topu ikiyüzelli gram orta yağlı dana kıymasın.

 Pragmatistsin

Oportünistin önde gidenisin

Sadece ama sadece bir asgari ücretsin…

 PR falan, çekimler, röportajlar, klipler başlayınca görüşürüz…

Tüm yazılarını göster