MÜKEMMEL FİZİK II
Nasıl bir vücut şekliniz var?
Öncelikle, bir yetişkin olarak geliştirdiğiniz vücut şeklini nasıl aldığınıza bakalım. (çocukluğumuzda temel olarak hepimizin vücut şekli aynıdır). Aslında her şey yağı nasıl kullandığınızı ve depoladığınızı düzenleyen cinsiyet hormonlarıyla ilgili. Cinsiyetler arasındaki büyük fark, klasik ve elma ile armut şekilleriyle kendini gösterir. (Bunlara ginoidler ve androidler denir). Testesteron yağın göbekte toplanmasını uyarır ve uyluklarda toplanmasını engeller, bu yüzden erkekler genelde elmadır. Östrojen ise yağın göbekte toplanmasını engelleyip yağların uyluklarda toplanmasını uyarır; kadınların armut biçimli olma sebebidir. Bunun aynı zamanda evrimsel bir nedeni de vardır. Uyluklarda toplanan yağlar, hamileliğin son dönemlerinde ve kadın emzirirken onlar için ayrılmış olan uyluk yağlarından kullanılır. Kıtlık dönemlerinde, erkeklerin de kadınların da ihtiyaç duydukları zamanlarda bu depolardan yağları kullanırlar.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi üreme vücut genel şekilleri için hoş bir metafor oluştursa da sıra görünüme gelince işin rengi biraz daha değişir. Gene bir önceki yazımda anlattığım gibi bel kalça oranı doğurganlık ve sağlık konusunda bize ne kadar çok haber verse de, aynı zamanda sağlıklı olmaya da ne kadar yakın veya uzak olduğumuz konusunda bize bilgi vermektedir. Kadınlar için de erkekler için de.
Şekliniz: Nasıl Değiştirebilirsiniz?
Farklı şekil ve boyutlara sahip olan şeyler sadece, köfteler ve kar taneleri değildir. Vücutlarında elbette farklı şekil ve ölçüleri vardır. Bunlar arasında elma, armut, kum saati, telefon direği sayılabilir. Genetik elbette şeklimiz ve ölçülerimiz üzerinde etkilidir. Yani yumurta ve sperm birleştiği anda ilk hücre bölünmesinde bütün genetik kodunuz yazılır. Boyunuz, kilonuz, göz renginiz, saç renginiz, hatta geçirme ihtimaliniz olan hastalıklar vb. Ama gene de bu durum ‘’genetik kaderimizdir’’ kalıbından çıkmanıza engel değildir. Vücut şeklinizi ve kimyanızı ayarlama ve zorlama yeteneğiniz vardır. Zaman zaman neşter ve yağ vakumları vb. yöntemler çare gibi görünse de (daha sonra bunlara da değineceğim). Eski moda yöntemlerle ama yeni gelişmeleri takip ederek, ekleyerek, biraz kimya, biraz taktik, biraz cesaret ama bolca istikrar gerek, bu işi yapabilir kendinizi yenileyebilir ve değiştirebilirsiniz.
İlk önce en iyi etkiyi elde edebileceğimiz bir yere bakalım mı? Nereye dersiniz?
Beynimize!
Doyum Merkezleri; bizi çalışmaya, sevmeye, çocuk bakmaya ve her gün yapmamız gereken şeyleri yapmaya nelerin teşvik ettiğini düşünelim. Bütün eylemlerimizin itici gücü nedir? Doyum. Sürekli kendimizi tatmin olmuş ve hoşnut hissetmemizi sağlayacak deneyim ve kişilerin arayışı içindeyiz. Bunun sebebi bencil kişiliklerimiz değil.
Neden;tatminin beyinde ortaya çıkan biyolojik bir dürtü olması. Doyuma ulaşmanın sonsuz yolu olsa da dört temel dürtü yemek, su, seks ve uyku olarak sıralayabiliriz.( Burada hemen psikolojinin kapısını aralayıp içeri bir göz atıp çıkalım ‘’Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi’’ bunu bilmek önemli. Bir gün bunun üzerine de yazarım). Şimdi konumuza geri dönüyorum. Beyinlerimiz, vücut kimyamızın kontrolden çıkması için bu unsurlara ihtiyaç duyar.
Şeklinizi belirleyen en önemli unsur hepinizin bildiği gibi besinler ve beslenme şeklinizdir. Aşırı yemek yemenin önemli nedeni üç peynirli pizzayı, yada soslu makarnayı çok sevmeniz değil, beyninizdeki kimyasal sistemdir. Beynimizdeki iki kimyasal, iştahımız üzerinde kontrol sahibidir. Bazı hormonlar daha fazla yemek yemeyi sağlayan hormonların düğmesini çevirirken, bazıları bu düğmeyi kapatır.
Bu temel dürtülerin ilginç tarafı, hepsinin birbirine bir parça bağlı olmasıdır. Bir dürtü tatmin edilmediğinde, vücut diğerlerinden destek alarak bunu telafi etmeye çalışır. Yani yeterince uyumadığınızda, ya da yeterince su içmediğinizde bunu fazladan yemek yiyerek tatmin etmeye çalışabilir. Bundan çok kolay şu sonucu çıkarabiliriz, her şeyi yeterince ve kararınca yerine getirdiğimizde, yemeği de yeterince yeriz. Çünkü; her dürtümüz tatmin edilmiş ve herkes mutlu olduğunda vücudumuzda da hormon düzeylerimiz normal çalışır ve her şey seyrinde olması gerektiği gibi olur. Hormon derken özellikle, kanabinoidler(endokanabinoidler), grelin ve leptin gibi baş oyuncuları kastediyorum.
Kanabinoidler;
Kanabinoidler, İnsülin hücrelere şeker gönderme yeteneğini engellerler, yani vücudunuz beslendiğini glikoz aracılığıyla hissetmezse beyniniz hala aç olduğunuz sinyalini alır. Kanabinoid sistemi bozuk olan kişiler bu sinyali asla alamazlar, bu yüzden durmadan yerler ve durmadan kilo alırlar. Hatta bu kişiler düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme programı yaptıkları halde istedikleri kiloya ulaşamayabilirler. Kanabinoid sistem bozukluğu için ilaçlar yapım aşamasında. Obezlerin %20 si büyük olasılıkla kanabinoit sistem bozukluğu yaşamaktadır. Ancak ilaç olmadan da yaptığınız seçimler ile omental yağı(belinizin çevresinde, organlar arasında ve özellikle karında sarkan yağ) ortadan kaldırarak hormonal hasara neden olan kanabinoidlerin üretimini ve miktarını azaltabilirsiniz. Böylece kendi kendinize büyük oranda yardımcı olabilirsiniz.
Bir dahaki yazımda Grelin ve Leptinlerden bahsedeceğim. Sağlıkla kalın, hoşçakalın.
DİLEK ELMAS