Nazım Hikmet'in hayatına giren 12 kadın ve onlara yazdığı şiirler
10. Yine Piraye
1938’in Ocak ayında tekrar tutuklanır. İki ayrı yargılamadan toplam 35 yıllık bir hapis cezası beklemektedir onu. Hapisteyken, Piraye’ye adeta yeniden aşık olur. Muhteşem şiirler yazar. Bizce Nazım en güzel şiirlerini o dönemde yazmıştır.
Ankara Cezaevi’nde kol saatinin içini boşaltmış ve oraya karısıyla çocuklarının bir fotoğrafını koymuştu Nazım… “Artık her zaman gözümün önündeler” diyordu. Saatin kayışına ise tırnağıyla Piraye yazmıştı. Yıllarca Piraye’nin evinde saklanacak o saat, Nazım’ın çok bilinen bir şiirine konu oldu:
“Senin adını
kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım.
Malum ya, bulunduğum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var,
(bizlere âlâtlı katıa verilmez)
ne de başı bulutlarda bir çınar.
Belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek bana
yasak…”
1 Ekim 1945
“Dağın üstünde :
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var dağın
üstünde.
Bugün de :
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı :
gecesefaları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı..”
Piraye’ye güvenmesine karşılık, ikide bir kıskançlık bunalımlarına giriyor “Kime aşık olursan ol” diye yazıyordu.
Buna karşılık Piraye yazdığı bir mektupta neler söylemiş (Nazım o mektupları “Ayşe’ye Mektuplar” adıyla şiirleştirdi):
“Sen beni kıskanıyorsun,
ve benim gülmem tutuyor.
Ben aşkı: hürmet
muhabbet
sadakat, diye anlarım
(…)
halbuki aşk sadece muhabbet sende.
Hem biliyorum bu evhama neden düştüğünü :
ben içerde olsaydım
sen dışarda aldatırdın beni.
İçerde olmama ne lüzum var?
İkimiz de dışardayken beni aldatmadın mı?
Sen alçaksın
ve dışarı çıkar çıkmaz
beni yine aldatacaksın.”