Ömer Çelik'ten Kılıçdaroğlu'na 'Katar' tepkisi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK sonrasında açıklamalarda bulundu. Çelik, Katar'dan gelen öğrencilerin sınavsız bir şekilde tıp eğitimi alacağı iddialarıyla ilgili olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na tepki göstererek, CHP liderini yalan habere bile sahip çıkmakla suçladı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, söz konusu Katar haberi sonrası CHP'nin tavrını da eleştirerek, "CHP'de özür dileyebilen, özgüvenli kimseler vardı. Daha demokrat kimseler olabiliyordu. Fakat bir şey söyleniyor, yalan olduğu ortaya koyuluyor, hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor. Bu haber yalan bir haberdir" ifadelerini kullandı.
Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde;
MYK'mızda terörle mücadele her zamanki gibi önemli yer tutuyor. Türkiye terör konusunda bütün unsurlarıyla yeryüzünün en büyük mücadelesini veriyor. Bazı grupların Irak'ın egemenliğine yönelik Türkiye'nin ihlalleri olduğu şeklinde ifadeleri var. Bunların hepsi kara propagandadır. Kardeş Irak'ın toprak bütünlüğünü Türkiye destekliyor. Oradan gelen terör tehdidi Irak'ın kendi unsurlarınca bertaraf edemeyince Türkiye kendi topraklarına yönelik terör tehditlerine hukuka dayanan bir mücadele yürütüyor. Bu operasyonlar Türkiye'nin sınır güvenliğini koruyan operasyonlar olduğu gibi kardeş Irak'ın topraklarında konuşlanmış teröristlere karşı Irak halkına verdiğimiz bir destek olarak da değerlendirilebilir.
Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorunu
Bu konuyu gündemin üst sıralarında tutuyoruz. 20. gününde bu seferberlik. 425 bölgede çalışmalar devam ediyor. Çeşitli stratejiler uygulanıyor. Toplanan müsilajlar düzenli olarak depolama alanlarına gönderiliyor. Bu çerçevede 6 bin 738 denetim gerçekleştirildi. Denetimler sonucu kurallara uymayan 26 işletmeye faaliyetten men cezası verilmiştir. 14 milyon TL civarında da para cezası uygulanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız konuyu yakından takip etmektedir. Verdiği talimatlar titizlikle uygulanmaktadır.
Pandemide normalleşme adımı
Normalleşme çerçevesinde en önemlisi normalleşmenin hızlanması, hızlandıktan sonra kalıcı olması için aşı programının güçlü bir şekilde yürütülmesi. Günde 1 milyondan fazla aşı uyguluyor sağlık çalışanlarımız. Hepsine teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bilim Kurulu'nun tavsiyelerine uyuyoruz, siyasi olarak söylemiyoruz. Tavsiye herkesin aşılanmasının pandemiyle mücadele için olmazsa olmaz bir koşul olduğudur. Bütün vatandaşlarımınız aşı olmaları son derece önemlidir. Yerli aşı İnşallah hayata geçtiğinde bunu hem milletimiz hem tüm insanlık için bir müjde olarak ortaya koyacağız. Hiçbir şekilde herhangi bir yerden esirgenmeyecek. Aşı konusunda ırkçılık üretenlere karşı Türkiye bir vicdan devleti olduğunu bir kez daha gösterecek.
Nato zirvesi
Orada Cumhurbaşkanımızın yaptığı görüşmeleri sonucu ortaya çıkan neticeleri takip ediyoruz. Orada verilen mesajların merkezini Türkiye'nin NATO güvenlik konseptine yönelik beklentileri ve vizyonu oluşturdu. Türkiye'nin Suriye'de, Libya'da Doğu Akdeniz'de yürüttüğü faaliyetler var. Karabağ'ın kurtarılmasında Türkiye'nin desteği söz konusu. Bununla ilgili sorulara Cumhurbaşkanımız ayrıntılı cevap verdi. Çıkan sonuç şuydu: Cumhurbaşkanımızın muhatapları Türkiye ile pozitif ajandaya yoğunlaşmak istediklerini açık ve net şekilde söylediler. Anlaşmazlık konularında bir çalışma iradesi söz konusu. Anlaşmazlığın devam ettiği konularda da tansiyonun düşürülmesi söz konusu. Cumhurbaşkanımız tüm bunları olumlu karşıladığını oradaki basın toplantısında da ifade etti.
'Yunanistan'ın gerginlik politikasına karşı navtex ilan ettik'
Miçotakis'in ortaya koyduğu vizyona bundan sonra meselelerimizi çözme konusunda olumlu yaklaşmasına rağmen maalesef oradaki yaklaşımın tersine bir karar aldı Yunanistan. Bir gerginlik politikasını sürdürme eğiliminde Yunanistan. 1988'de imzalanan Atina Mutabakatı'na göre turizm sezonun yoğun olduğu tarihlerde Ege'de herhangi bir askeri aktivite yapılmıyor. Ama Yunanistan bu mutabakata uymayarak Ege Denizi'nde belli bir bölgeyi askeri eğitim sahası ilan etti. Yunanistan'ın ortaya koyduğu bu tutum hem Cumhurbaşkanımızla görüşmedeki tutumuna hem de mutabakata aykırıdır. Yunanistan'ın bu gerginlik politikasını sürdürme eğilimine karşı Türkiye de NAVTEX ilan etmiştir. Sorunların çözümüne odaklanılması yönünde bir ifade kullanılmış ama Yunanistan hemen arkasından bunu ihlal ediyor. Bütün dünyanın görmesi gereken şey şudur: Gerginlik Yunanistan tarafından kaynaklanmaktadır. AB liderleri Cumhurbaşkanımızla konuştuğunda Ege ve Akdeniz'de tansiyonun düşürülmesi gerektiğinden söz ediyorlar. Cumhurbaşkanımız da bunu asıl Yunanistan'a söylemeleri gerektiğini iletiyor.
'AB bildirisi yeterince olumlu değil'
Burada Türkiye'yle Doğu Akdeniz'de işbirliği yapmanın önemi gibi vurgular var. Ama bu vurgular olumlu gibi gözükse de raporun diğer kısımlarına bakıldığında yeterince olumlu değil. Türkiye bir diyalog başlatılması için üzerine düşeni fazlasıyla ortaya koydu. ancak örneğin AB Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gibi bir konuda irade ortaya koymadı. Eğer olumlu bir ajanda ortaya koyacaksak her iki taraf için de kazan-kazan formülünü ortaya çıkaracak maddelerin başında Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gelmektedir. Maalesef burada bile somut bir karar alınamadığını görüyoruz. Sürekli olarak bu konularda somut karar almayı erteleyen bir tablo var. Bazı ülkelerin erteleme taktiği var, bazılarının samimiyeti var ama irade ortaya koyamıyorlar.
'AB kendi prensiplerini çiğniyor'
İlk defa tarihinde AB herhangi bir vizyon yaratamayan köşeye kendisini hapsetmiş durumda. Bildiride, Türkiye'nin adaylık statüsünde atıfta bulunulmaması da bu vizyon eksikliğinin neticelerinde biri. 'Hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusunda diyalog öneriyoruz' diyorlar. Biz de diyoruz ki, bu konularda diyalog öneriyorsanız, diyalog mekanizması bellidir. Türkiye bu konudan kaçmıyor. Siz temel diyalog mekanizması olan fasılları açmadan fasılları açmak için bile şart koşarsanız kendi prensiplerinizi çiğnemiş olursunuz. Mali yardım paketi öneriyorlar. Göç meselesi sadece buna indirgenemez. Bu paketi Türkiye'ye vermiş olmuyorsunuz, Suriye ve sığınmacılar için veriyorsunuz. Doğrudan kendinizi ilgilendiren bir konuda bile bu kadar geç karar almanız ve düşük limitli hareket etmeniz vahim bir hatadır. Türkiye bu yükü çekiyor ama bunun da bir sınırı var. Temel haklar ve hukukun üstünlüğü konusunda diyalog istiyorsanız ve samimiyseniz Türkiye 'Bunu hemen konuşalım' diyor. Kıbrıs konusuna ilişkin hükümleri hakkaniyetli bir yaklaşım ifade etmiyor. Rum-Yunan tezlerinden başka bir şey değil. AB'nin bir kere daha Ada'daki gerçekleri görmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Katar'dan gelen öğrencilerin sınavsız tıp eğitimi göreceği iddiası
2-3 yıl öncesine kadar bu tip bir şey söz konusu olduğunda, CHP'de bir yanlışlık yapıldığında, CHP'den bir arkadaşımız bu şekilde bir gerçek olmayan bir haberin peşine takıldığında ve bunun gerçek olmadığı söylendiğinde CHP'de özür dileyebilen, özgüvenli kimseler vardı. Daha demokrat kimseler olabiliyordu. Fakat bir şey söyleniyor, yalan olduğu ortaya koyuluyor, hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor.
Bu haber yalan bir haberdir. Yalan haber olduktan sonra bir yayın organının bunu geri çekmesi güzel bir şeydir. O haberi yapan siteyi alıntılayarak söylediğiniz. O bilgi çöktü, yalan olduğu ortaya çıktı. Siyasetçinin en önemli görevi topluma doğruyu söylemektir.
Muhalefetin en önemli görevi de denetim görevi yapmaktır. İşin psikopolitik bir tarafı da var. Ne kadar zulüm yaparsa yapsın Esad rejimiyle muhabbetli bir ilişki gerçekleştirmek istiyorlar. Ama Türkiye'ye yatırım yapsa bile Katar'a sıcak bakmıyorlar.
Bunlar söz konusu olduğunda bile Esed rejimiyle oturmak, konuşmak lazım diyorlar. Ama Katar bizim ülkemize yatırım yapıyor, Türkiye'nin lehine oy kullanan ülkelerden bir tanesi. Buradaki seçmece mantık belli bir politik-psikoloji açısından vahim bir mantık. Biz Türkiye ile dost olanla dost olur, düşman olanla düşman oluruz. Bizim baktığımız yer Türkiye'nin hak ve menfaatleri olmalıdır. Hak ve menfaatleri tehdit edenle ilişki geliştirmek istiyorsunuz, diğer tarafa propaganda yapıyorsunuz.
Oda Tv'nin yurttan çıkan silahları haberi
Bunlar çok hassas meseleler. Geçmiş zamanlarda Türkiye'de büyük krizler çıkarıldı. Basın demokrasinin dördüncü kuvveti olmakla vesayetin birinci kuvveti olmakla çok gidip gelmiştir Türkiye'de. Birincisi, bu kadar kolay, suçlayıcı haber nasıl yapılıyor? İkincisi, özür dilenmesi lazım. Üçüncüsü de bir daha bunların yaşanmaması için ne tür tedbirlerin açıldığının açıklanması lazım. Eğer Kadın ve Demokrasi Derneği sesini duyuramasa yapılan haber kişileri ne kadar zor duruma düşürecek.