Prens bin Selman'ın reformlarının arka planı: Yeni Suudi kimliği
Ülkede bugün yaşanan modernleşme hamleleri ve buna tepkiler, gerçek modernleşme hamlelerinden ziyade, Suudi siyasetinde siyasi elit ile ulema arasındaki nüfuz mücadelesi gibi durmakta. Prens bin Selman'la birlikte hız kazanan reformların arka planında, "yeni Suudi kimliği" oluşturma çabası yatıyor.
2015 yılında Kral Abdullah’ın ölümüyle boşalan Suudi tahtına Kral Selman oturduğunda ülke siyasetinde yeni bir dönem başladı. Kral Selman’ın henüz otuzlu yaşlardaki oğlu Muhammed bin Selman’ı Suudi tahtı için hazırlaması, Suudi tahtına Kral Abdülaziz’in oğulları yerine torunlarından birinin oturacak olması sebebiyle, ülke tarihinde bir ilki teşkil ediyor. Muhammed bin Selman’ın bu süreçte giriştiği Vizyon 2030, Yemen savaşı ve “Ilımlı İslam” projelerinin, nüfusunun büyük bir kısmı gençlerden oluşan Suudi Arabistan’da yeni bir heyecan oluşturması kadar, tahta oturması için içeride ve dışarıda gereken desteği sağlaması da bekleniyor. Kısa sürede zafer kazanılacağı umuduyla girilen Yemen savaşının çıkmaza girmesi nedeniyle, son dönemde Vizyon 2030 ve "Ilımlı İslam" projeleri Suudi siyasetinde daha fazla öne çıkmış görünüyor. Bu durumun en önemi göstergeleri ise Aramco’nun özelleştirilmesi yönünde son dönemde atılan adımlar ve Suudi Eğlence Otoritesi’nin faaliyetlerini yoğunlaştırması oldu.
ARKA PLAN: YENİ SUUDİ KİMLİĞİ
Bugün Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman’ın öncülük ettiği modernleşme hamlesinin arka planında, Suudi devletinin yeniden organize edilerek merkezi otoritenin güçlendirilmesi ve yeni bir Suudi ulusal kimliğinin inşası yatmaktadır. Bu yeni politika, ulemanın Suudi politik sistemindeki etkinliğinin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Muhammed bin Selman yeni dönemde Suudi Arabistan devletinin meşruiyetini, ulemadan ziyade, 1980’li yıllardan itibaren yükselen eğitimli, varlıklı ve ulemadan daha ılımlı bir din yorumunu (bazı uzmanlar Suudi orta sınıfını seküler olarak tanımlıyor) benimseyen Suudi orta sınıfına dayandırmayı planlamakta. Ancak ülkenin son dönemde karşı karşıya olduğu küresel ve bölgesel tehditler, kısa vadede radikal bir politika değişikliğini zorlaştırıyor.
Suudi uleması, geçmişte olduğu gibi bugün de, ülke siyasetindeki geleneksel nüfuz alanlarını korumak için başvuracağı çok etkili mekanizmalara sahip. Ulemanın Suudi toplumu üzerindeki nüfuzu bu araçlardan biri. Başta bu ayın başında yaşanan bıçaklı saldırı hadisesi olmak üzere, son dönemde Eğlence Otoritesi'nin düzenlediği etkinliklere yönelik artan toplumsal huzursuzluk, büyük oranda ulemanın Suudi politik sistemindeki nüfuzunu korumaya yönelik perde gerisindeki refleksinden beslenmekte.
Bugün geriye dönüp Yemen savaşına baktığımızda, Muhammed bin Selman’ın Yemen savaşını başlatırken güttüğü amacın, askeri olmaktan çok, psikolojik ve diplomatik olduğunu söyleyebiliriz. Muhammed bin Selman’ın Yemen savaşının sonucunu öngörüp öngörmediğini bilmemiz mümkün değil. Ancak ülkede politik reformların önünü açmak için uygun bir atmosfer oluşturması sebebiyle savaş, askeri olarak kaybedilse de, Suudi toplumunu yeni dönemde hazırlıkları yapılan sosyoekonomik dönüşümlere hazırlama işlevi görmüştür.