SEVMEK, EN GÜZEL ŞEY...
Sevgi hepimizin ihtiyacı olan tek şeydi belki de. Doğduğumuz andan itibaren, fıtratımız gereği sevmeye, sevilmeye muhtacız her dem. Bu yüzdendir ki çevremizden her zaman sevgi bekleriz. Sevgiydi bizi hayata daha sıkı tutunmamızı sağlayan. Bizi bizden alan. Bizi belki de biz yapan şey, sevgi.
Hayatta maddiyata dayanmayan şeylerin başında gelir, sevgi. Çünkü gerçek sevgi, hiçbir zaman karşılık beklemez. Ve asla çıkarcı değildir.
Bu minvalde bakıldığında “Sevmek için ‘yürek’, sürdürmek için ‘emek’ gerek! Sevgi ne Boğaz’da, ne mum ışığında yemek yemek. Ne de pahalı bir pırlanta demek. Sevgi, bir lokmada iki mutlu insan demek!” der Nazım Hikmet.
Sevgi elbette ki emek ister. Emek ise kocaman bir yürek. Emek vermek kimi zaman acıtsa da, kimi zaman ise kalbimizin en nadide köşesinde çiçekler açtırır. Sevgi yorar ve en önemlisi de geciktirir bir şeyleri. Sabır ister sevgi. Sabredebilmeyi, sabırla beklemeyi... Acelecilerin harcı değildir, o. Emek verip yeri geldiğinde biriktirip, doğru yerde ve doğru bir zamanda savurganlık etmeden kullanmak gerekir onu. Sevgi, incelik ister...
Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım adlı eserindeki o unutulmaz repliğindeki gibi söyleyecek olursak: “Sevgi ne demekti? Sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti.”
Bu bağlamda Fuzuli ise sevgiye bambaşka bir boyut kazandırmış: Bir gün Fuzuli’ye sormuşlar; “Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi?” diye; “Sevmek” demiş. “Çünkü, sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın...”
Dostoyevski ise sevmek üzerine şunları söyler bize: “Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.”
Şems-i Tebrizi ise sevginin kişideki yerini “Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan aşık olunca, inanınca” sözüyle anlatır. Ve sevene hiçbir şeyin yük olmayacağını da...
Küçük İskender ise “Birini gerçekten sevdin mi; yaşı, ne kadar uzakta olduğu, boyu, kilosu sadece lanet birer sayıymış...” sözüyle sevginin olduğu yerde hiçbir şeyin çok da önemli olmadığından dem vurur, tüm içtenliğiyle.
Ve Özdemir Erdoğan şarkısında şöyle ifade eder sevgiyi: “Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir. Bazen küçük bir an için ömür bile verilir.”
Evet, sevgi bazen nedensiz, bazen ise ‘her şeye rağmen’ sevmek ve sevebilmekti.
Şüphesiz ki, sevgi ve sevebiliyor olma duygusu, olumlu hislerle sarıp sarmalar her birimizi.
Zira sevmek en güzel şey...
En hakikatli şey...
Sevgi; her şeyi kendi içinde görmenin ve kendini her şeyde görmenin adı olur bazen…
Bazen de bir olmak,
Bencil olmamak,
Paylaşmak,
Fedakârlık yapıp bunu yüze vurmamak demek olur.
Ve sevgi; karşılık beklemeden, hiçbir şeyi umursamadan sevebilmektir belki de.
Kayıtsız, şartsız güvenmek,
Ne olursa olsun sebepsizce sevmek demektir. Kim bilir...
Bazense yokluğunda delicesine özlemek,
İliklere kadar duyup tüm bedende hissetmenin de adı olur, sevgi...
Kimine göre hayatın anlamıyken, kimine göre ise vazgeçilmez yegâne duygu oluverir.
Sevgi, sadece insanların değil, tüm canlıların yaşama sebebidir aslında. İşte öylesine tesirli ve öylesine muazzam bir hissin adıdır, sevgi...
Sevmek öyle kolay olmaz elbette. Gerçekten sevmek/sevebilmek bir hayli güçtür. Zaten en güzel olan sevgi de zor olan değil miydi?
Gerçek sevgilere, yürek lazım. En önemlisi de sabır. Ve en çok da yaşamak lazım. William Shakespeare’in de dediği gibi: “İnsan sevmeye başladı mı, yaşamaya da başlar.”
Sevmek yaşamın bir parçasıdır aslında. Zira insan yaşadıkça sevmeyi öğrenir. Sevdikçe de yaşamayı. Ve sevildikçe de büyümeyi...
Sevgi, kanayan kalpleri iyileştirir. Burkulmuş ve kırılmış yürekleri onarır. Yaraları sarar. Teselli verir, seven kişiye. Ne olursa olsun sevene affetmeyi ve çabalamayı öğretir.
Karşılıksız, beklentisiz, hesapsız, çıkarsız sevmeyi... Özgür bırakılmayı... Ve bazen de sırf bir başkasının iyiliğini ve mutluluğunu isteme cesaretini göstermeyi... Gerektiğinde de ise susmayı, bir şeyleri kabullenmeyi... Ama asla bitmemesi gerektiğini de...
Sevgi, bir muma ateş olmak mıydı? Yoksa yanan bir ateşe dokunmak mıydı?
Sahi sizin sevginiz hangisiydi? Hiç düşündünüz mü?
Rahime SÖNMEZ ŞEN