Tarihte 1 Aralık
1925 - Locarno Antlaşması, Fransa, Almanya, Birleşik Krallık,
İtalya, Polonya, Belçika ve Çekoslovakya arasında İsviçre'nin
Locarno şehrindeki konferansın ardından Londra'da imzalandı.
rnBirinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ülkeleri arasındaki
ilişkileri normalleştirmeyi hedefleyen çabaların bir zinciri olan
Locarno Antlaşması Batı Avrupa’daki sınırların değişmezliğini teyid
ederken, Doğu Avrupa’daki sınırların revizyona tâbi tutulmasına
imkân tanıdı.
Fransa, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalamak zorunda
kaldığı Versailles Anlaşması ile 1871’de kaybettiği Alsace-Lorraine
bölgesini geri almıştı. Ancak, savaşın sonunda Almanya’nın
zamanlıca ateşkes teklif etmiş olması neticesinde, Alman ordusu
örselenmeden kalmıştı.rn
Versailles Antlaşması’nın kısıtlayıcı hükümleriyle tatmin olmayarak
savaş sonrasında Almanya çevresinde bir ittifak zinciri kurmak
isteyen Fransa, aynı zamanda Almanya'nın sınırlarının değişmeyeceği
hakkında güvenceler istemekteydi.rn
Bu tarihlerde Almanya da, kötü giden ekonomisini tamirat ve
tazminat sorununda Fransa ile iyi ilişkiler kurarak ferahlatmayı
hedefliyordu. Bu nedenle Alman Hükümeti, Şubat 1925'te, Fransa'ya
bir nota göndererek, bir karşılıklı güvenlik paktı kurulmasını
önerdi. Böylece, Fransa ile Almanya arasındaki ilişkilerde, bir
yumuşama başladı.rn
Bunun üzerine Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya
ve Çekoslovakya arasında, 5 Ekim 1925'te, Locarno'da bir konferans
toplandı. Müzakereler sonunda, 16 Ekim 1925'te, Locarno Antlaşması
imza için hazırlanmıştır ve 1 Aralık 1925'te Londra'da
imzalanmıştır. Antlaşmaya göre, Almanya, Fransa ve Belçika
sınırlarının kesin ve sürekli olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda
bir anlaşmazlık çıkması halinde kuvvete başvurulmaması ve sorunun
Milletler Cemiyeti'ne götürmesi hususunda da mutabık kalınmıştır.
Bundan dolayı, Antlaşmanın Almanya’nın Milletler Cemiyeti'ne üye
olduğunda yürürlüğe girmesi kabul edilmiştir.
Almanya, Locarno Antlaşması ile yeniden dışlanmış olduğu
uluslararası sisteme dahil edilmiştir. Antlaşmalardan hemen sonra
da, bu ülke 1926'da, Milletler Cemiyeti'ne üye olmuştur. Öte
yandan, Almanya bu antlaşma ile batı sınırlarının değişmezliğini
kabul etmiş, ancak aynı güvenceyi doğu sınırları için vermemiştir.
Bu durumda Fransa kendi sınırlarını garanti almaya çalışırken,
Polonya ve Çekoslovakya’ya kefil olmak zorunda kalmış ve bu
ülkelere güvenilirlikleri şüpheli ilave taahhütler vermek zorunda
kalmıştır.
Antlaşma kırılgan diplomasinin örneklerinden biri olmaktan
kurtulamadı. Antlaşmadan büyük düşkırıklığına uğrayan Polonya’nın o
dönemdeki Dışişleri Bakanı Józef Beck varılan mutabakatı
"Almanya’ya Batı’daki barışın korunmasını teminen Doğu’ya
saldırması resmi olarak rica edilmiştir" şeklinde yorumladı.
1922 yılında Almanya ile imzaladığı Rapallo Antlaşması’na rağmen bu
ülkenin yeniden Batı Avrupa eksenine girmesi, Sovyetler Birliği’nin
de dışlanmışlık hissini pekiştirdi.
rnBuna rağmen, anlaşma Batı Avrupa’da bir diplomasi zaferi olarak
kutlandı. Anlaşmanın müzakerecilerinden İngiliz Dışişleri Bakanı
Sir Austen Chamberlain 1925’te, Fransız Dışişleri Bakanı Aristide
Briand ve Alman Dışişleri Bakanı Gustav Stresemann 1926’da Nobel
Barış Ödülü’ne layık görüldüler.
Barış ödüllerine rağmen barışın kendisi sağlanamadı. Weimar
Cumhuriyeti’nin çöküşü ve Nazilerin iktidara gelişinden sonra
Batılı devletlerin uyguladıkları Yatıştırma politikasının ilk
kurbanı 1938’de Çekoslovakya oldu ve İkinci Dünya Savaşı da 1939’da
Almanya’nın Polonya’ya taarruzu ile başladı. Bu iki devletten sonra
da sıra Almanya’nın batı sınırına geldi ve Belçika ile Fransa
1940’ta Alman işgaline girdi.