Tarihte 2 Aralık

1852 - III. Napolyon, Fransa'da İmparator ilan edildi.rn

III. Napoléon (1852'ye değin Louis-Napoléon, tam adı: Charles Louis Napoléon Bonaparte, d. 20 Nisan 1808, Paris - ö. 9 Ocak 1873, Chislehurst, İngiltere), 1848-1852 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanlığı yapmış, sonrasında tertiplediği darbeyle cumhuriyeti yıkarak imparatorluğunu ilan etmiştir. Son Fransa İmparatoru olarak 1870'e kadar hüküm sürmüştür. 1870 yılında II. Dünya Savaşı'ndaki Alman işgaline kadar sürecek Üçüncü Fransa Cumhuriyeti'ni kuracak olan hareketle devrilmiştir. Fransa'nın doğrudan halkoyuyla seçilen ilk devlet başkanı, aynı zamanda son hükümdarıdır.

rnIII. Napoléon, finans ve sanayi burjuvalarının birbirleri arasındaki savaş nedeniyle yükselen işçi hareketine karşı zamanında önlem alamamasını değerlendirerek ve onların bu karmaşık dönemde, güçlü bir diktatoryaya olan ihtiyaçlarını kullanarak hükümet darbesi yapmış ve zaten proleterler karşısında yeterince bunalmış olan Fransız burjuvazisi, Napoléon Bonaparte'ın kardeşinin oğlunun iktidarını kabullenmişti.

rnNapoléon, "makul ölçüde özgürlük" sözü vermiş olmasına karşın, polis devleti yöntemlerini uygulamaya koydu. Buna rağmen 1852-1870 arasındaki rejimde değişiklikler yaşanmıştı. İlkin otoriter imparatorluk (1852-1860) olarak, Napoléon Bonaparte'ın otoriterliğini anımsatmakla beraber, iktisadi refaha elverişli bir düzen sağlayan sert bir diktatörlük rejimi uygulandı. 1860'tan sonra ise iç politikada hoşnutsuzluk ve muhalefet arttı; Katolikler, sanayiciler ve liberaller rejimde bir yumuşama istemeye başladılar. Bunun üzerine liberal imparatorluk dönemine (1860-1870) geçildi.

Bayındırlık yatırımlarını, demiryolu yapımını, kredi kurumlarının kurulmasını, tarım ve sanayinin gelişmesi için gereken öbür etkinlikleri hızlandırdı. Büyük teknik projeleri hararetle destekledi, mucitleri özendirdi ve modern Paris'in yeniden inşa edilmesine kişisel bir ilgi gösterdi. Öte yandan ekmek fiyatının düşük tutulmasını sağladı, işçiler için sağlık ocaklarının yapımını hızlandırdı ve işçilerle işverenler arasında hakem kurulları oluşturdu. Buna karşılık orta sınıf Louis-Napoléon'u, kendisini sosyalizm tehlikesinden koruyacak biri olarak değerlendirdi.rn

rnNapoléon, kitlesel destek arayışını fakir köylülerde somutlaştırdı. Bu dönemde köylü topraksızdı ve krediye ihtiyacı vardı. 19. yüzyıl Fransasının yüzde elli nüfusunu oluşturan köylüleri kendine bağlamak isteyen III. Napolyon, köylünün kredi ihtiyacını karşılayabilmek için finans burjuvazisinin desteğini aradı. Bunu sağlamak içinse finansörleri kayırıcı bir politika izledi. Sonuç olarak sanayi burjuvazisiyle arası açıldı ve bu kez kendisini tahttan edecek olan finans-sanayi burjuvaları çekişmesi tekrar başladı.rn

İmparator iç politikada olduğu gibi dışişlerinde de bütün yetkileri hemen kendi elinde topladı. 1815 Viyana Kongresi'yle oluşturulan ve Fransa'yı küçük düşüren Avrupa sistemini yıkmayı ve Fransa'nın bir kez daha büyük bir güç durumuna gelmesini istiyordu. Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda "Avrupa dengesini daha adaletli ve sağlam temeller" üzerinde yeniden kuracak uluslararası bir kongre toplamayı amaçlıyordu.

İmparator, Britanya ile ortak hareket ederek ve Kırım Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu'yla ittifak yaparak Akdeniz'e yayılmasını önlemek için Rusya'ya karşı savaşa katıldı. Barış koşullarının belirlendiği Paris Kongresi'nin ardından Napoléon bir bakıma Avrupa'nın hakemi olmuştu. İtalyan devrimci Felice Orsini'nin suikast girişiminin (Ocak 1858) ardından Avusturya'yı İtalya'dan çıkarmak üzere Piemonte-Sardinya ile birlikte savaşa katıldı. Solferino Çarpışması'nı (Haziran 1859) zaferle sonuçlandırdı, ama Alman Konfederasyonu'nun müdahalesinden çekinerek hemen barış imzaladı. Camillo Cavour, zayıf bir federasyon yerine İtalyan birliği talebiyle karşısına çıkınca bunun karşılığında Nice ve Savoie'yı aldı. Öte yandan Çinhindi'nde ve Batı Afrika'da Fransız gücünün yayılmasını hızlandırdı, Süveyş Kanalı'nın yapımını destekledi.

1856'dan sonra sağlık durumu kötüleşen imparator, gruplar halinde birbirlerine karşı entrikalar çeviren yakın çevresine bağımlı bir biçimde yaşamını sürdürmeye başladı. 1863'te otoriter eğilimli Eugène Rouher başbakan oldu. Buna karşılık Napoléon, demokratik bir Bonaparte'çılık yanlısı olan amcası Jérôme Bonaparte'ın yardımıyla işçileri kazanmayı denedi.

rn1861'de Avusturya arşidükü Maximilian'ı Meksika imparatoru olarak önerdiği Latin Amerika serüvenine girişti (Meksika'ya Fransız müdahalesi). Kurulacak And Krallığı'yla Amerika Birleşik Devletleri'nin Latin Amerika üzerinde artan etkisini dizginlemeyi umuyordu. Ama ABD, İç Savaş biter bitmez Fransa'yı çekilmeye zorladı. 1863'te Avrupa'da büyük devletler, III. Napoléon'un Avrupa'nın yeniden düzenlenmesine ilişkin bir konferans düzenleme önerisini reddettiler.

rnEsir Düşmesi, Sürgünü ve Ölümü

rn1864'te Danimarka'yı, 1866'da da Avusturya'yı yenerek Avrupa'daki güç dengesini değiştiren Bismarck yönetimindeki Prusya, Fransa için ciddi bir tehdit durumuna gelmişti. 2 Temmuz 1870'te Prusya kralının akrabası olan bir Hohenzollern prensinin İspanya tahtına aday olduğu duyuldu. Paris bunu, Prusya'nın Fransa nüfuz alanına bir müdahalesi ve ülke güvenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi. III. Napoléon çok sevdiği gizli diplomasi yollarını kullanarak, Hohenzollern prensinin adaylıktan vazgeçmesinde önemli rol oynadı. Ama savaş yanlılarının etkisinde kalarak, Hohenzollern prensinin adaylığının bir daha asla gündeme gelmemesini talep ederek Prusya'yı küçük düşürmeye çalıştı. Sonunda 19 Temmuz'da savaş patlak verdi. Ancak ileriyi görmeden girişilen Fransız-Alman Savaşı felaketle sonuçlandı; Sedan Muharebesi'nde hantal Fransız ordusunu yenilgiye uğratan Prusya kuvvetleri, hasta imparatorun birlikleri arasında can verme arzusuna erişmesine izin vermeyerek 2 Eylül'de onu teslim aldılar ve Fransa içlerine ilerlemeye başladı. Yenilgi haberinin Paris'e ulaşması üzerine 4 Eylül'de kansız gösteriler arasında imparator tahttan indirildi ve cumhuriyet ilan edildi. 1864'te Danimarka'yı, rn1866'da da Avusturya'yı yenerek Avrupa'daki güç dengesini değiştiren Bismarck yönetimindeki Prusya, Fransa için ciddi bir tehdit durumuna gelmişti. 2 Temmuz 1870'te Prusya kralının akrabası olan bir Hohenzollern prensinin İspanya tahtına aday olduğu duyuldu. Paris bunu, Prusya'nın Fransa nüfuz alanına bir müdahalesi ve ülke güvenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi. III. Napoléon çok sevdiği gizli diplomasi yollarını kullanarak, Hohenzollern prensinin adaylıktan vazgeçmesinde önemli rol oynadı. Ama savaş yanlılarının etkisinde kalarak, Hohenzollern prensinin adaylığının bir daha asla gündeme gelmemesini talep ederek Prusya'yı küçük düşürmeye çalıştı. Sonunda 19 Temmuz'da savaş patlak verdi. Ancak ileriyi görmeden girişilen Fransız-Alman Savaşı felaketle sonuçlandı; Sedan Muharebesi'nde hantal Fransız ordusunu yenilgiye uğratan Prusya kuvvetleri, hasta imparatorun birlikleri arasında can verme arzusuna erişmesine izin vermeyerek 2 Eylül'de onu teslim aldılar ve Fransa içlerine ilerlemeye başladı. Yenilgi haberinin Paris'e ulaşması üzerine 4 Eylül'de kansız gösteriler arasında imparator tahttan indirildi ve cumhuriyet ilan edildi.rn

Almanlar tarafından serbest bırakılan Napoléon İngiltere'ye gitti. Orada teknolojik ve toplumsal sorunları inceledi, çeşitli yayınlarla siyasi çizgisini savundu, hatta yeniden tahta çıkmak için Fransa'ya dönmeyi bile düşündü. Geçirdiği bir ameliyattan sonra öldü. Chislehurst'deki Katolik Kilisesi'nde defnedildi. 1879'da Britanya ordusunda, Güney Afrika'da Zululara karşı savaşan oğlunun ölmesinden sonra karısı Eugénie ikisinin anısına bir manastır ve şapel yaptırdı. İkisinin cenazesi 1888'de buraya taşındı. 1920'de ölen Eugénie de ikilinin yanına defnedildi.