Tarihte 30 Ekim
1905 - Aspirin ilk kez satışa sunuldu.
Aspirinin ortaya çıkması, kimyager Felix Hoffmann'ın 1897’de saf
asetilsalisilik asit (ASA) üretmesiyle mümkün olmuştur. ASA, ağrı
kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılan Aspirinin etken
maddesidir. Kaynağı ise dünyanın her yerinde yetişen söğüt
ağacıdır.
rnASAnın kalp krizini, felci, bazı kanser türlerini önleyici etkisi
kanıtlanmıştır. Bayer’in kimyagerlerinden Dr. Felix Hoffmann, 10
Ağustos 1897 tarihinde salisilik asidi asetik asit ile
sentezleyerek saf asetilsalisilik asidi üretmeyi başardıktan 11 gün
sonra aynı yolla diasetilmorfini sentezlemiş ve eroini bulmuştur.
Kuru öksürük ve veremin tedavisinde kullanılan eroine büyük ümit
bağlanmıştı. Aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nda ağır yaralı hastalara
ağrı kesici olarak verilmiştir. Morfin bağımlılarını kurtarmak için
fayda sağlayabileceği ileri sürülmüştür. Ancak eroinin kendisinin
bağımlılık yapan çok ciddi bir uyuşturucu olduğu anlaşılınca,
1930’lu yılların başında adı ilaç listelerinden silinmiştir.
rn1900’lü yılların başında Avrupa’daki grip salgınının yok
edilmesinde rol oynayan ASA, Aspirin markasıyla özdeşleşmiş
durumdadır. ASA ya da Aspirin denince akla daha ziyade kanı
sulandırıcı etkisi geliyor. Kalp krizi ve felçte ki rolü
hatırlanıyor. Hatta bazı kanser türlerindeki önleyiciliği dile
getiriliyor. Oysa 1897’den bu yana, Hoffmann’ın formüle ettiği
haliyle ilaçlaşan ASA’nın en etkili olduğu rahatsızlıklar ağrı,
yüksek ateş ve soğuk algınlığı.
rnHoffmann, romatizmal ağrılarla baş edemeyen babasını
iyileştirebilmek amacıyla salisilik asidi geliştirmeye çalışır. O
zamana kadar kullanılmış olan salisilik asit esaslı sodyum
salisilat ilacı hem çok kötü bir tada sahiptir hem de uzun süre
alındığı için midesi rahatsızlanan kişileri her kullanışlarında
hasta etmektedir.
1950’lerden sonra bu ilacın kalp krizi ve felç riskini
azaltabileceği yönünde fikirler ortaya atılıyordu. 1971’de İngiliz
farmakolog Sir John R. Vane’nin, ASA’nın insan metabolizmasındaki
ağrıyı nasıl durdurduğunu belirlemesi, Hoffmann’dan sonraki en
büyük adımdır. O güne kadar maddenin etkisi biliniyor, yeni etki
alanlarına ulaşılıyor ancak bu etkiyi nasıl ve hangi süreçle
yaptığı bilinmiyordu. Bu buluşsu Vane’ye 1982 yılında Nobel Tıp
Ödülü’nü kazandırdı.
rnKanadalı nöroloji profesörü Henry J. M. Barnett, ASA’nın yüksek
dozlarla beyindeki geçici dolaşım rahatsızlıklarını, ikinci felç
geçirmeyi ve felç sebebiyle ölüm riskini önemli ölçüde azalttığını
kanıtladı. 1985’te Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA)
Margaret Heckler, kalp krizi geçiren kişilerin bu ilacı her gün
düzenli almaları halinde ikinci kriz ihtimalinin __5_5_5__20
gerilediğini açıkladı. Yine Amerika’da 22,000 sağlıklı doktoru
kapsayan kontrollü bir araştırmada, ilaç kullanımının kalp krizi
riskini __5_5_5__44 oranında gerilettiği ortaya kondu. Newsweek
Dergisi, araştırma sonuçlarını 8 Şubat 1998 tarihli sayısında kapak
dosyası yaptı. 1996’da FDA, ilacın akut kalp krizi kuşkusu içindeki
kişilerde tercih edilmesini tavsiye etti.
ASA, çok sayıdaki kadını ilk hamileliklerinde tehdit eden,
prematüre ve ölü doğumlara sebep olan ‘preeklempsi’yi önlemede de
yardımcı özelliği açıklanan tek ilaçtır. Diyabetin geç dönemlerinde
varlığını hissettiren, gözün retina tabakasındaki ve böbreklerdeki
kılcal damar tıkanıklıklarında da etkindir. Kalın bağırsak (kolon)
kanserini önlemede de etkili olduğu, 1988’de Avustralyalı
Epidemiyoloji Profesörü Gabriel A. Kune tarafından yapılan bir
araştırmadaki genel nüfus istatistiklerine göre, ilacın düzenli
içicilerinde söz konusu kanser riskinin __5_5_5__40’ların altına
gerilediğinin fark edilmesiyle kanıtlanmıştır. Amerikan Kanser
Derneği’nce yapılan araştırmalarda, Kune’nin bulguları
doğrulanmıştır.
rnASA, 80’den fazla ülkede Bayer’in tescilli markası Aspirin ile
insanlara ulaştırılıyor. ASA’nın yeni etki alanlarının keşfedilmesi
ve nasıl etki ettiğinin daha iyi anlaşılması adına gerçekleştirilen
araştırmaları Bayer destekliyor.