Tiyatronun görünmeyen kahramanları yeni sezona hazırlanıyor

Devlet Tiyatroları'nın Tüm Kostümleri, Aksesuarları Ve Dekorları Ankara Macunköy’deki Tiyatro Kampüsü İçinde Yer Alan Sanat Teknik Müdürlüğü’nde Hazırlanıyor.

Devlet Tiyatroları’nın (DT) yeni sezonunun başlamasına çok kısa
bir zaman kaldı. Devlet Tiyatroları’nın 10 yerleşik bölgesinde ve
turne sahnelerinde sergilenen oyunların tüm kostümleri,
aksesuarları ve dekorları Ankara Macunköy’deki Tiyatro Kampüsü
içinde yer alan Sanat Teknik Müdürlüğü’nde hazırlanıyor. Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü işin mutfağının kapılarını İHA’ya
açtı.


Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü bünyesinde İstanbul ve İzmir
hariç 10 yerleşik bölge ve 9 turne bölgesinde sergilenecek
oyunların tüm kostüm, aksesuar, dekorlarının yapıldığı
Macunköy’deki Tiyatro Kampüsü içinde yer alan Sanat Teknik
Müdürlüğü yeni sezona hızla hazırlanıyor. 23 atölye ve birimi
bünyesinde bulunduran 55 dönümlük bir alanda faaliyet gösteren
Sanat Teknik Müdürlüğü; Butafor, Aksesuar Yapım, Kadın ve Erkek
Terzi, Şapka ve Çiçek, Demirhane, Mekanik, Marangozhane, Kundura,
Ses, Işık, Bezleme, Boya ve Peruk atölyelerinde tiyatronun
görünmeyen kahramanlarıyla çalışmalarına devam ediyor.


“Tüm gayretimizle perdeyi açabilmek için elimizden geleni
yapıyoruz”


Sezonun başlamasıyla birlikte açılan kırmızı perdede
performanslarını sergileyen oyuncular kadar alkışı hak eden Sanat
Teknik Müdürlüğü’nde çalışan emektarlar senede yaklaşık olarak 100
yeni prodüksiyonun; dekor, kostüm ve aksesuarlarının yapıldığı
titiz bir çalışma yürütüyor. Devlet Tiyatroları Başrealizatörü
Necati Şentürk, tiyatro sezonunun açılmasına kısa bir süre
kaldığını belirterek, “2019-2020 sezonu gayet yoğun geçiyor. Ekim
ayı içerisinde 28 tane temsil edilecek oyun var. Personel tüm hızı,
gayreti ve emeğiyle perdeyi açabilmek için ellerinden geleni
yapıyorlar. Şu anda bütün atölyelerde 150’ye yakın kadrolu ve
süreli sözleşmeli personel çalışıyor. Bütün atölyelerde sahne
dekorları, kostümler ve aksesuarlar yapılıyor. İstanbul ve İzmir
hariç Türkiye genelindeki bütün sahnelerin dekoru buradan
yapılıyor. Ankara dahil 65 farklı sahnede oyun oynuyoruz. Bu sene
özellikle Diyarbakır’da oyun anlamında yoğunluk var. Kostümler
sezonluk oluyor. Oyunlar bittikten sonra kostüm ambarlarına geri
geliyor. Bir dahaki senelerde başka oyunlarda; aynı oyun ya da
dönem oyunu çıktığında kullanabiliyoruz. Az bir süre kaldı inşallah
tüm çalışmalar yetişecek” ifadelerini kullandı.


“Kreatörler asla modacı değildir”


Devlet Tiyatroları’ndan emekli Kostüm Tasarımcısı Sevgi Türkay
ise yaptığı işin son zamanlarda karıştırıldığını söyledi. Tiyatroda
tasarımcılara kreatör dendiğini ifade eden Türkay, kreatörlerin de
modacı olmadığını belirtti. Türkay, “Çalışmalarımız yoğun geçiyor.
Hem keyifli bir şey hem de zamanla yarışıyorsunuz. Oyun verildiği
zaman heyecanlanıyorsunuz. Yönetmenle tanışıp, yönetmenle bir ekip
halinde çalışıyorsunuz. Teksti okuyorsunuz, yorumluyorsunuz daha
sonra hikayenin geçtiği dönemi yorumluyorsunuz. Oyuncularla
çalışıyorsunuz. Oyuncularla çalışma aşamasında tabii ki önemli olan
karakterler ya da tipler. Biz tasarımcılara kreatör deriz.
Kreatörler asla modacı değildir. Genellikle tiyatro eğitimi, opera,
bale eğitimi alması gerekiyor ki oyunu yorumlayabilsin. Son
zamanlarda bu iş biraz karıştırılmaya başlandı. Moda tasarımıyla,
tiyatro tasarımı birbirine karışmış durumda, o konuda biraz
üzgünüz” şeklinde konuştu.


“Dönemler tiyatroda hep öndedir”


Türkay, her oyuncunun oynamak istediği belli roller olduğunu
vurgulayarak kendisinin de çalışmaktan hoşnut olduğu dönemleri
anlattı. Türkay, Bertolt Brecht’in oyununun kostümleri üzerinde
çalıştığını söyleyerek, “Dönemler içinde; 1920’ler var; Lüküs
Hayat, 1920’ler 1930’lar. Benim oyunum Almanya’da geçen bir Bertolt
Brecht oyunu. 2’nci Dünya Savaşı öncesi küçük burjuvaların
hayatından bir kesit. Daha sonra yine 1980’ler, 90’lar eski
İstanbul dönemleri; onlarda da çalışmalar devam ediyor. Bu dönemler
üzerinde çalışılıyor. Aynı zamanda Oda Tiyatrosu’nda Namık Kemal’in
hayatı. Dönemler tiyatroda hep öndedir. Her dönemin kendine göre
zorluğu ve güzelliği var. Ben zorluk konusunda; William Shakespeare
ve Rönesans dönemini yorumlamak biraz daha zamanınızı alır. Nasıl
oyuncuların hayatında Macbeth, Hamlet oynama hayali varsa her
tasarımcının hayatında da bazı dönemler çok daha hoş olur. Ben
19’uncu ve 20’nci yılları seviyorum. 1950’leri, 1940’ları çok
seviyorum. Eski Rusya dönemini çok seviyorum. Özellikle; Fyodor
Dostoyevski, Lev Tolstoy, Anton Çehov çalışmayı çok seviyorum.
Bizden de Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleri hoşuma gider açıkçası”
diye konuştu.


“Sonbahar mevsimi Ankara’da tiyatro, opera ve bale
mevsimidir”


Türkay, geçmiş dönemlerde okuduğu bir gazete yazısından da
keyifle bahsetti. Sonbahar mevsiminin Ankara’da sanatla buluşma
mevsimi olduğunu vurgulayan Türkay, “Burada, şu anda yönetmen başta
olmak üzere tasarım ekibi var. Tasarım ekibinin içinde; dekor,
kostüm, ışık, müzik tasarım ekibiyle ve 10 kişilik bir oyuncu
ekibiyle çalışıyoruz. Güzel bir şey sanat, bizim için heyecanlı.
Bir gün bir yazı okumuştum, gazeteci soruyor; ‘Sonbaharın geldiğini
nasıl anlarsınız Ankara’da’ diye. Cevap veren kişi ‘Tiyatro
afişlerinden’ diyor. Sonbahar mevsimi Ankara’da tiyatro, opera ve
bale mevsimidir” dedi.


“İşin ‘mutfağı’ndayız”


Devlet Tiyatroları’nda neredeyse çeyrek asrı tamamladığını
söyleyen dekoratör ve Devlet Tiyatroları Resim ve Boya Atölyesi’nin
şefi Duygu Gökalp, işin mutfağını anlattı. Gökalp, “İşin
mutfağındayız. Hem teknik hem mutfak olarak son derece keyifli
çalışmalar yapıyoruz. Bizde her şey zincirin bir halkası gibi,
hepimiz birbirimize bağlıyız. Dekoratörlerimiz, dekorlarını
çizerler; sanat teknik müdürümüz onaylar. Akabinde imalata
başlanır; marangozhane, demirhane gibi çeşitli atölyelerde
imalatları biten oyunlarımız en son atölye olan Resim ve Boya
Atölyesi’nde son renkleri ve çizimlerine bürünmek üzere atölyemizde
yerlerini alırlar. Oyunlarımız bir sonraki senede de oynar, dönüşüm
atölyesine gider ya da dönüşüm atölyesine gider, depomuza
kaldırılır. Bazen dönüştürürüz, revize ederiz veya bir başka oyunda
kullanılmak üzere yeni oyunun konseptine uygun olarak hazırlarız.
Renkleri, dekoratör ve yönetmenlerin isteği doğrultusunda
şekilleniyor. Hepsi bir ekip çalışması. Buna da biz realizasyon
çalışması diyoruz. Yani gerçeğine en yakın şekilde realize
ediyoruz. Tiyatronun mutfağını da sizler kanalıyla halkımızla
paylaştığımız için çok mutluyuz” ifadelerine yer verdi.


“Oyundaki ihtiyaçlara göre üretim yapıp sahneye veriyoruz”


Devlet Tiyatroları’nda Plastik Atölyesi’nde heykeltıraş olarak
görev yapan İlhan Ateş, imal ettikleri tüm malzemelerin
tasarımcıların eskizleri doğrultusunda yapıldığını söyleyerek,
“Burası Plastik Atölyesi, oyunlarda kullanılan maskeler, ağaçlar,
heykeller, kayalar, ağaç gövdeleri burada imal ediliyor. Değişik
malzemeler kullanılıyor; strafor, çamur, alçı ve sünger gibi.
Oyunlardaki ihtiyaçlara göre üretimini yapıp sahneye veriyoruz.
Maskeler; genelde oyunlarda tasarımcı arkadaşların tasarladıkları
şeye göre eskizler gelir. Biz onlara göre imal ederiz. Oyunun
içeriğine göre gelen maskeleri burada yapıyoruz” şeklinde
konuştu.