Türkiye'den Garantörlük teklifi! Türkiye asker gönderecek mi?
İsrail-Filistin savaşı 11. gününe girdiğinde, Dışişleri Bakanı Fidan, İsrail-Filistin sorununun kalıcı bir barış için taraflar arasında garantörlerin olduğu bir sistem önerisini sunduklarını açıkladı. ABD merkezli sistemin çelişkili tavrını eleştiren Bakan Fidan, Türkiye'nin önerdiği garantörlük sisteminin ayrıntılarını da paylaştı.
İsrail-Filistin savaşı 11. gününe girdiğinde, Dışişleri Bakanı Fidan, İsrail-Filistin sorununun kalıcı bir barış için taraflar arasında garantörlerin olduğu bir sistem önerisini sunduklarını açıkladı. ABD merkezli sistemin çelişkili tavrını eleştiren Bakan Fidan, Türkiye'nin önerdiği garantörlük sisteminin ayrıntılarını da paylaştı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail ve Filistin arasındaki çatışma hakkında şunları söyledi:
"İsrail'in Gazze'ye uyguladığı benzeri görülmemiş yoğun bombardıman, sivil kayıplara yol açması, elektrik, su ve yakıt gibi temel ihtiyaçları keserek bölgeyi bir çöküntüye, açlığa sürüklemesi, kesinlikle kabul edilemez." Fidan, bu açıklamayı Ankara'da gazetelerin temsilcileriyle gerçekleşen bir toplantıda yaptı.
Hamas'ın saldırısı herkese sürpriz oldu
Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e saldırısıyla yaşananların başta İsrail olmak üzere herkes için sürpriz olduğuna işaret eden Fidan, Gazze'den diğer tarafa kolayca geçilebilmiş olmasının ve bunun operasyonel sonuçlarının herkesi şaşırttığını dile getirdi.
Duvarı yıkıp içeri girmeleri beklenmedik bir olaydı
Hamas, birçok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır. Hamas, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, İsrail, Kanada ve diğer ülkeler tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir.
7 Ekim olaylarına yol açan koşullar nelerdi?
"Neden 7 Ekim olayları yaşandı? Bu konuyu daha detaylı olarak ele almak önemlidir. Bu, meseleyi tam anlamıyla anlamamıza yardımcı olacaktır. 7 Ekim ve sonrasındaki süreçte sivilleri hedef alan herhangi bir eylemi kesinlikle onaylamıyoruz. Aksine, sivillerin hedef alınmasını kınuyoruz. Cumhurbaşkanımız ve biz, bu görüşü her platformda dile getirdik. Bu konuyu ilgili taraflarla yaptığımız görüşmelerde de sürekli olarak gündemde tutuyoruz."
Misilleme yaparken herhangi bir ayrım yapmadılar
Fidan, Hamas'ın saldırısına ilişkin, "Biz herhangi bir sınıflandırmaya gitmeden, sivillerin hedef alınmaması gerektiğini vurguluyoruz. Batılılar Hamas'ı terör örgütü olarak tanımladığı için Hamas'ın her türlü faaliyetini terör çerçevesinde değerlendiriyorlar. Biz ise hiçbir kesimin sivilleri hedef almaması gerektiğini söylüyoruz. Bunu doğru bulmuyoruz. İsrail geçmişte de yaptığı üzere, misilleme yaparken yine hiçbir ayrım gözetmedi." dedi.
Rahatsızlığımızı ABD ve İsrail'e ilettik
İsrail operasyonları başladığında, Türkiye'nin ABD, İsrail ve diğer taraflara, sivilleri hedef alan eylemlerden duyduğu ciddi endişeyi ilettiğini belirten Fidan, bu konudaki endişelerin ardından yoğun bir görüşme ve seyahat trafiği başladığını ifade etti.
ABD talep etti, HAMAS ile görüşme yaptık
Fidan, ABD'lilerin talebi üzerine defalarca muhataplarıyla ve diğer ülkelerin yetkilileriyle görüştüklerini anımsatarak, "Biliyorsunuz, Mısır'a gittik. Yarın Lübnan'a gidiyoruz. Lübnan'dan sonra Cidde'de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Dışişleri Bakanları düzeyinde Olağanüstü Acil Toplantısı var, oraya geçeceğiz. Cumhurbaşkanımızın yoğun temas trafiği var. Bakanlık olarak bizim ve istihbarat birimlerinin temasları var." ifadelerini kullandı.
Çalışmalarını esas itibariyle 2 ana kulvarda sürdürdüklerini anlatan Fidan, ilk olarak 7 Ekim'den sonra İsrail'in misillemesiyle başlayan çatışmalarda, tarafları sivillerin daha fazla zarar görmesini önleyecek tavırlar almaya davet ettiklerini söyledi.
Eşi benzeri görülmemiş bir şekilde bombalıyorlar
Fidan, İsrail'in Gazze'ye yönelik şiddetli saldırıları ve bölgedeki sivil durumu hakkında şunları belirtti: "İsrail'in Gazze'yi benzeri görülmemiş bir şiddetle bombalaması ve bunun sonucunda sivil kayıpların artması, aynı zamanda elektrik, su ve yakıt gibi temel ihtiyaçların kesilmesi, Gazze'yi açlığa ve yokluğa mahkum etmesi kesinlikle kabul edilemez.
Sivil nüfusu korkutarak yer değiştirmeye zorlamak da kabul edilemez bir uygulamadır. Dolayısıyla sivil halka yönelik saldırıların durdurulması, Gazze'ye insani yardımın sağlanması ve sivillerin mümkün olduğunca az zarar görmesini sağlama konusunda, muhataplarımızla üzerinde çalışmalar yürütüyoruz."
Krizi barışa dönüştürme çabaları
Fidan, Türkiye'nin krizi barışa dönüştürme arayışında olduğunu belirterek, bu fikrin muhataplara da aktarıldığını ifade etti. Sistem içinde bazı görüşlerin de tedavüle girdiğini kaydeden Fidan, "Özellikle hep şunu söylüyoruz; İsrail bugüne kadar iki devletli çözüm sürecini askıya aldı.
Filistinlilerle değil, diğer Arap ülkeleriyle barış yapmayı kendisine esas meşguliyet edindi. Çünkü onların perspektifinde sivil Filistin devleti yok." ifadelerini kullandı. Fidan, daha önce İsrail'in, Araplar ve bölgedeki diğer ülkeler tarafından kabul edilmesiyle ilgili sorunlar yaşadığını anımsatarak, "Varlığı kabul edilince, bu sefer diğerini kabul etmemek daha kolay hale geldi." dedi.
ABD de iki devletli çözüme sıcak bakıyor
Bu fikri ABD'lilerle yaptığı görüşmede de gündeme getirdiğinin altını çizen Fidan, Amerika'nın da iki devletli çözüme sıcak baktığını kaydetti.
Fidan, "Biliyorsunuz, İsrail, eleştirilere aldırmadan kendi politikalarını ilerletmeye alışkın bir ülke. Sonuçta hiçbir yaptırım yok. Sadece tartışmaların olduğu bir zemin var." şeklinde konuştu.
Uluslararası toplumun, İsrail'i iki devletli çözüme zorlayan bir tavır içinde olması gerektiğini söyleyen Fidan, Türkiye'nin bu konudaki görüşlerini taraflarla paylaştığını ifade etti.
Garantör olacak ülkelere Türkiye de dahil oldu
Fidan, özellikle Filistin tarafına garantör olacak ülkelerin bölgeden olmasının telkin edildiğini vurgulayarak, "Buna Türkiye de dahil. İsrail için de başka ülkeler garantör olsunlar. Her iki tarafın da mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin." diyerek, ancak bu şekilde kalıcı barışın ortaya çıkacağına dikkati çekti.
Garantörlük formülünün ayrıntıları
Hakan Fidan “Şu an taraflara garantörlük formülünü ana fikir olarak anlatıyoruz” dedi ve ekledi:
-Çıkış noktamız şu: Bu konunun sorumluluğunu, bölge ülkeleri üstlenmeli. Sistematik ayrıca tartışılır.
-Filistin tarafına garantör olacak ülkelerin bölgeden olması gerektiğini telkin ediyoruz. Buna
Türkiye de dahil.
-İsrail için de başka ülkeler garantör olsunlar.
-Her iki tarafın da mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin.
Fidan, Amerika ve Batı'nın askeri ve siyasi desteğiyle belirli bir miktar caydırıcılık olabileceğini kaydederek, "Barış garantiye alınmadıkça, hiçbir zaman için bölgedeki İsrail devleti ve halkı kendisini emniyette hissedemez. Kendisini sürekli emniyete alma adına sürekli başkalarına zulüm etme, şiddet uygulama ihtiyacı hissedecek. Bu sarmal kendiliğinden sürekli dönecek." şeklinde konuştu.
Türkiye Filistin'e asker gönderecek mi?
Türkiye'nin bölgeye bir barış gücü gönderip gönderilmeyeceği veya garantörlük rolünü üstlenip üstlenmeyeceği konusunda net bir karar alınmış gibi görünmüyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ifadelerine göre, Türkiye bu öneriyi taraflarla görüşmek amacıyla gündeme getiriyor, ancak herhangi bir kesin taahhütte bulunmamış durumda.
Bu tür bir hareketin uluslararası ilişkilerde ciddi sonuçları olabileceği ve dikkatlice planlanması gerektiği unutulmamalıdır. Türkiye, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla bu tür önerilere yaklaşmaya devam edebilir, ancak net bir eylem planı henüz belirli değil gibi görünüyor.
Garantör olarak biz ana fikri ortaya koyuyoruz
Garantörlük konusunda, biz ana fikri ortaya koyuyoruz. Sistematiğin detayları ayrıca tartışılmalıdır. Telefon görüşmeleri çoğunlukla diğer ülkelerin talepleri üzerine gerçekleşiyor.
Bu, Türkiye'nin bölgede ve uluslararası arenada önemli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Çin ve Rusya gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin ortak bir tutum oluşturması önemlidir.
Çin'in bölge meselelerine daha fazla ilgi göstermesi dikkat çekicidir ve Filistin meselesindeki görüşlerimiz büyük ölçüde örtüşmektedir. Temel sorun, uluslararası sistemin somut bir pozisyon geliştirememesiyle ilgilidir.
ABD merkezli sistemin ikircikli tavrı
Fidan, bu problemle başa çılmak için çaba sarf edildiğini vurgulayarak şunları söyledi: "ABD merkezli sistem, kendi çıkarlarına uygun bir pozisyon aldığında anında yaptırımları ve benzeri şeyleri gündeme getiriyor. Ancak İsrail ile ilgili bir durum söz konusu olduğunda, yıllardır sadece kınama seviyesine ulaşılıyor."
Gazze, Batı Şeria ve diğer bölgelerdeki toprak gaspları, iki devletli çözüme engel olma çabaları ve Kudüs'ün statüsünü değiştirme girişimlerine karşı bir eylem yapılmadığını belirten Fidan, bu sorunun teşhis edildiğini ve etrafında büyük bir uzlaşının oluştuğunu, ancak bu uzlaşının eyleme dönüşmediğini dile getirdi. Fidan, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Bunun sonucunda, diğer tarafın politikalarını değiştirmesi için bir zorlama mekanizması ortaya çıkmıyor. Muhataplarımızla görüşmelerimizde bu gerçeği sürekli vurguluyoruz."