YARA BANDI
Çocukken tanısaydım eğer seni. Bu hangi çocukluk dönemim acaba. Hala bile başımı yastığa koyduktan sonra istemiyor muyum bir el? O özenle biriktirdiğim tüm misketlerimi sana verirdim. Çünkü dokunmanın gerçekten kazanıp bir şeyler elde etmenin ne demek olduğunu iyi biliyorum o misketler sayesinde. Bilyeler renkleri ve biçimleriyle çeşitliliğiyle kazanma dürtüsünü tetikler. Doğal olarak eylemsizlikle tepki veren değil, eylemleriyle hareket etmeyi sevmeyi bilmişimdir hep…
Akşam ezanından sonra duymazdan gelirdim annemin çığlıklarını. Saklambaç oynayıp bir köşede elini tutar hiç bırakmazdım mesela. Beraber çöp bidonunun arkasına saklanabilirdik. Arabanın tekerleğinin arkasına, görülecek dahi olsak beraberiz diye mahalledeki direğin arkasına geçip görüneceğimizi bile bile yine saklanırdım seninle.
Çarpım tablosunun önce çift rakamları ezberlemeye çalıştığım o endişeli anları hatırladım da. Nasıl korkuyorum ezberleyemeyeceğim için. Öğretmenimin o eşsiz çabası… Tek veya çift rakamları çarpmayı ezberlemek yerine ne olurdu da seni benimle çarpsak, toplasak ya da. Ama hiç çıkarmasak. O zaman biliyorum eksiye düşeceğimi, benim sensiz bir değerimin olmayacağını… Basit matematik hesabı dedikleri bu olsa gerek. Sen hep benim çarpanım ol olur mu?
Hüzün kelimesinden de korktum hep ben. Ölesiye korkarak yüzüm düşer, asarım ruhumu yokluğunun boşluğuna intiharlar çekercesine içim. Sen hep sevincim ol. Sana masallar söylemeyi çok isterim. Ama tek bildiğim; bir varmış bir yokmuş diye başlar ve yok olmasın diye de henüz ilerisini göremedim söylediğim masalların. Soruyorlar neden bu kadar çok onu çok boşlukları sen doldur. Seviyorsun, özlüyorsun, istiyorsun… diye. Kokunu bilmiyor ki kimse, kirpiğini kaşından ayrı ayrı sevdiğimi.
Sevmekte an’a ait bir olay değil miydi sahi? Lahzanı doldurup anılara yüklenip gidebilmek uzak diyarlara. Gözünün görmediği, gönlünün ses edemediği, yüreğinin çırpındığı… Yüreğimde taşıyorum imzanı, kimsenin burnunu sokmasına gerek yok. Sürgünler istemiyorum sensiz. Sen’siz. Sensizlik… Aman Allah’ım! Ne çirkin bir kelime, sanki sevgisizlik savaşına uğramışta yara izi gibi kalmış öylece yürekte. Yara izleri iyidir aslına bakılırsa. Size tam tersini inandırmak isteyenlerin aksine, savaştım ve hayatta kaldım demektir.
Yara izlerimin yara bandı ol sevdiğim.
Ama hep yaramızda kal.
'Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın.' Ümit Yaşar Oğuzcan