Yıldızlar Gökyüzünün Süsüdür
“İnsanların çoğu Dünya’yı korkutucu bir şey olarak görüyor ve yalnızca bu nedenden dolayı da Dünya gerçekten korkutucu bir şey oluyor.”
Denize bakıyordum.
Güneş tepedeydi, kumsalda şezlonglar doluydu; kalabalıktı ama güzeldi...
Sahil, akşam da ayrı bir güzeldi. Bu sefer rüzgar okşuyordu tenimizi... Kumsalın etrafında sıra sıra dizili küçük işletmelerin önü kalabalıktı; dondurma, midye, mısır ve bilumum yiyecek&içecek almak isteyen insanlarla çevriliydi.
Sadece izlemek ve dinlemek bile büyük keyif veriyordu. Huzurluydu ve denizin kokusuyla birleşince adeta baş döndürücüydü. Bu kadar kolay mutlu olduğuma şaşırmalı mıydım?
Peki ya, şimdi gitsem aynı yere... Eski günlerde hissettiğim bu duyguları yerinde bulabilecek miyim? Meraklı bakışlarla, denize giren insanları süzerek - ki buna ben de dahilim- denizin sıcaklık seviyesini tahmin ederken eğlenebilecek miyim? Ya da belki bu çok çocukça? Sonuçta, eskiden birçok şeyi severdik, değil mi? Ya, değişmişsek? Mutlu olamıyorsak artık eskisi kadar kolayca? Yıldızlar güzeldir ama onlara ne sıklıkta baktığımıza bağlı...
Bir salıncakta oturmuş sallanırken bunları düşünüyordum. Eski bir parktaydım. Hemen karşımda çok yaşlı, kocaman bir ağaç vardı ve ben bu ağaca doğru savrulurcasına sallanmaya oldum olası bayılırdım ama şimdi bu düşünce bile beni ürpertiyor. Çok uzak, çok hızlı... Artık bundan hoşlandığımı sanmıyordum.
Sanki, hiçbir şey değişmemiş gibi işte ben bu salıncaktaydım ama çok şey değişmişti, sadece ben farkında değilmişim. İşte, tahta ve eski salıncak, kayışları zayıf, gıcırdıyor ve hemen ötemde metalden kaydırak... Bu kaydırak, Güneş’in kavurucu sıcaklığıyla, yazın nasıl ısınırdı... Kay kayabilirsen! Şimdi çok farklı geliyor, aslında çok da aynı... Hem uzak hem de yakın aynı zamanda... Ne değişik ve karmaşık duygular, değil mi? Zaman deliğine düşmüşüm sanki ve izleyebileceğim bir tavşan yok!
Ama işte, yine de ayrı bir güzel... Her şey değişir ama hala güzellikleri görebiliriz; o da istersek... Zaman değil ki, ortam ya da mekan da değil, hatta ‘an’ bile değil... Sadece normalde ‘güzel’ bulmadığımız küçük şeyleri bile istediğimizde tüm güzellikleriyle görebiliriz. Deniz hep dalgalanır, satıcılar hep bir şeyler satar, insanlar hep konuşur ama ben bunu ne zaman anlamlı bulmuştum? Bir anlam aradığımda... İşte, o zaman tüm bunlardan keyif almış ve kendimi mutlu hissetmiştim.
Biz, olayları nasıl görmek istersek öyle görüyoruz; yeter ki bakış açımız değişsin, değişebilsin. Kendimiz için yapabileceğimiz en güzel şey belki de içimizde yatan bu güzel duyguları uyandırabilmek olacaktır. İşte, o zaman ne rüya ne de hayaller... Asıl, gerçekler yaşatacak bize bu sımsıcak duyguları... Ben, ne zaman, nerede olursam olayım, önce içimde bulacağım mutluluğu, huzuru, neşeyi, sevinci ve coşkuyu... Ve biliyorum ki, gökyüzüne selamlarcasına her baktığımda, bana karşılık verircesine göz kırparak bakmaya devam edecek yıldızlar... Ve de biz yine eğleneceğiz denize ayak basıp üşüdüğümüzde, “Hani sıcaktı, bak yine doğru tahmin edemedik işte!” diye gerisin geri ardımızdakine kahkahalarla seslenirken dişlerimizi tıkırdatarak denize gireceğiz.