Aşk ile Bağımlılık Arasındaki Benzerlikler ve Farklar Nelerdir ?
Aşk ile Bağımlılık Arasındaki Benzerlikler ve Farklar Nelerdir ?
Abone olAşk ile Bağımlılık Arasındaki Benzerlikler ve Farklar Nelerdir ?
''Ayrılık sonrasında kendimi kelimenin tam anlamıyla hasta gibi hissediyordum. Adeta bir alkolik ya da uyuşturucu bağımlısı gibi yoksunluk hissediyor ve tıpkı onlarınki gibi bir tedavi olmam gerektiğini hissediyordum. Kısacası bu süreç, hayatımda deneyimlediğim en berbat ve acı verici süreçti.” Yukarıdaki okuduğumuz bu alıntı, Ethel Person’a Dreams of Love and Fateful Encounters: The Power Of Romantic Passions adlı kitabından. Bir ayrılık acısı yaşamış herkesin içselleştirebileceği bu satırlar, aşk ile tipik bir bağımlılık arasındaki çarpıcı benzerliği gözler önüne seriyor Aşk ile bağımlılık arasında pek çok benzerlik vardır
Bağımlılık nedir?
Bağımlılık, temel olarak kişinin gerçekleştirdiği eylemin / kullandığı maddenin tüm zararlarından haberdar olmasına rağmen, bunu yapmaktan vazgeçememesi halidir. Yani bu noktada, bağımlılığın en tipik unsuru için kontrol kaybı diyebiliriz. Sadece madde bağımlılığı ile sınırlandırılamayacak kadar geniş olan bağımlılıklar, yemek bağımlılığı, seks bağımlılığı, internet bağımlılığı ve alışveriş bağımlılığı gibi davranış bozuklukları olarak da kendilerini gösterebilirler. Bir davranıştan bağımlılık diye bahsedebilmek için şu 3 bileşenin varlığı zorunludur: Saplantılı davranışlar Kontrol kaybı Yoksunluk fikrinin bile kişiyi depresyona / anksiyeteye sürüklemesi
Aşk bir tür bağımlılık mıdır?
Yukarıda değindiğimiz, bağımlılığın 3 temel unsuruna baktığımızda, aşkın da bağımlılıkla kesişen bir alanda yer aldığını görüyoruz. Yani ayrılık acısı diye tabir edilen durum sadece aşkını kaybetmekten ileri gelen bir özlem değil, aynı zamanda yoksunluk sendromunun ta kendisi! Aşık olduğumuzda kendimizi, hayatımızda süre giden sorunları görmezden gelecek kadar gamsız ve muhakeme yeteneğini kaybetmiş halde bulmamız mümkündür. İşte bunun sorumlusu tamamen beynimizin komplike yapısıdır! Kişi aşık olduğunda beyinde bir takım kimyasal tepkimeler meydana gelir ve bu kimyasal tepkimelerin bazılarının etkisi, bazı keyif verici maddelere eş değer olabilir. Aşkın fiziksel değil kimyasal bir olay olduğunu ısrarla vurgulayan araştırmacılar, bu verinin çok önemli olduğunu düşünüyorlar. (Araştırmalara göre, aşık insanların partnerlerini gördükleri anda ve çikolata bağımlılarının uzun süreli bir çikolata orucunun ardından çikolataya kavuştukları anda beyinlerinde gerçekleşenler yaklaşık olarak aynıdır.) Aşk ile bağımlılık arasındaki ince çizgiyi aşmamak ruh sağlığı açısından önemlidir
Her aşk bağımlılık mıdır?
Hiç şüphesiz aşk, insanoğlunun erişebildiği duygular arasında en özelidir. Dolayısıyla aşkın bütünüyle bir bağımlılık ya da hastalık olarak nitelendirilmesi yanlış olabilir. Her bağımlılık vakasında olduğu gibi, bağımlılığa dönüşen bir aşkın çözümü de kişinin kendisine bağlıdır. Bunun için izlenecek yollar ise şöyledir: Sevdiği kişiye / ilişkisine karşı bağımlılık geliştiren kişinin önce bu durumun normal dışı olduğunu kendisine itiraf etmesi gerekir. Bu durumu kabul etmek, çözümün ilk adımıdır. Kişi kendini sürekli partneriyle ya da onu düşünerek vakit geçirmekten alıkoymalıdır. Bu noktada arkadaş çevresi ve hobiler son derece iyi birer kurtarıcı olabilirler. Bağımlılık sorunu yaşayan kişinin, birey olarak kendini yeniden keşfetmesi faydalı olabilir. Örneğin kendine dair olumlu özellikleri bir kağıda yazıp, bu özelliklerin / yeteneklerin üstüne gitmek, bağımlılıktan doğan değersizleşme hissini yok etmeye yardımcı olur. Bağımlı olduğunu düşünen kişi, tek başına gerçekleştirebileceği gelecek planları ve hayaller kurmaktan vazgeçmemelidir. Bu eylem kişiyi uzun vadede güçlendirecektir. Böyle bir durumda çift arasındaki iletişim de hayati bir önem taşır. Kaybetme korkusu ve güvensizlik nedeniyle sıklıkla gerilen ilişkiler, ancak şeffaf biçimde kurulan iletişim ve şefkatle giderilebilir. Bağımlılık haline dönüşen bir aşk kişiyi sürekli endişeli bir ruh haline sokar
Aslında hepimiz birer aşk bağımlısı olabilir miyiz?
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen ve bilinen ilk aşk şiiri kabul edilen eserin, Sümerler’den kalma antik bir tablet olduğunu biliyor muydunuz? İşte aşkın sanata olan etkisinin tarihi bu kadar eskiye dayanıyor. 21. Yüzyılda hala, şarkıların, edebiyat eserlerinin ve sinema filmlerinin önemli bir çoğunluğu aşktan yola çıkıyor. Ayrılık acıları, kavuşma öyküleri, romantik karşılaşmalar ve imkansız aşklar derken, bu eserleri tüketirken; aşka dair tüm duyguları tıpkı yaşıyormuş gibi hissedebiliyoruz. Bilim adamlarına göre, insanoğlunun yüzyıllardır değişmeyen bu tutkusu, herkesin aşk bağımlılığına biraz da olsa eğilimli olmasından kaynaklı. Ancak psikologlar, aşk bağımlılığına kesin bir teşhis koymak için aşağıdaki sorulardan faydalanıyorlar: Hayatınızda bekar / yalnız kalmayı başaramadığınız dönem / dönemler oldu mu? Hayatınızı çekilir hale getirmek için bir ilişkiye muhtaç hissettiğiniz oldu mu? Hiç birinin sizin yaralarınızı saracağını ve sizi iyileştireceğini hissettiniz mi? Hiç art arda kötü ilişki deneyimleri yaşadınız mı? Sosyo-ekonomik konumunuzu bir partner aracılığıyla iyileştirebileceğinizi düşünür müsünüz? Aşk ve ilişkiler olmadan hayatın anlamsız olduğunu düşünür müsünüz? Partnerleriniz tarafından ilgi delisi, baskıcı ve kıskanç olarak anıldınız mı? İlişkilerinize genelde hızlı bir giriş mi yaparsınız? Hobilerinizi ve ilgi alanlarınızı birlikte olduğunuz insana göre şekillendirir misiniz? İlişkiniz aşırı iyi / kötü giderken hayatınızın diğer alanlarında kontrolü kaybeder misiniz? Bir ayrılık sonrasında intihar ya da kendine zarar verme girişiminde bulundunuz mu? Kendinizi partneriniz karşısında değersiz hisseder misiniz? Bir ilişkiniz yokken bile kafanızda ideal ilişki ve partnere dair fanteziler kurar mısınız? Bu sorulardan en az 5 tanesine EVET cevabı veriyorsanız, siz de bir aşk bağımlısı olabilirsiniz. Bu yüzden yukarıda belirttiğimiz önlemleri almak ya da bir uzmana danışmak yaşam kaliteniz açısından faydalı olabilir.