Anasayfa /  Kültür sanat

Bakan Kurtulmuş: "Sahte gülücüklerle dolu yüzleriyle Türkçeyi de maalesef kötü bir şekilde kullandılar"

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, "FETÖ denilen bu cinayet çetesi gönül dili olan güzel Türkçe’mizin o imkanlarını kullanarak bir takım olimpiyatlar adı altında on binlerce insanı bir araya getirdi. Sahte gülücüklerle dolu yüzleriyle dünyada Türkçe’yi de maalesef kötü bir şekilde kullandılar. Şimdi Yunus Emre Enstitüsü ve diğer kültürel diplomasi kuruluşlarımızın tamamı yıllardır sürdürülen bu ihanetlerin bütün kalıntılarını kazımak Türk kültürünün gerçek yüzünü dünyaya en iyi şekilde tanıtmakla mükelleftir" dedi.

Abone ol
Abone ol 15 Ağustos 2017 15:25

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, "FETÖ denilen bu cinayet çetesi gönül dili olan güzel Türkçe’mizin o imkanlarını kullanarak bir takım olimpiyatlar adı altında on binlerce insanı bir araya getirdi. Sahte gülücüklerle dolu yüzleriyle dünyada Türkçe’yi de maalesef kötü bir şekilde kullandılar. Şimdi Yunus Emre Enstitüsü ve diğer kültürel diplomasi kuruluşlarımızın tamamı yıllardır sürdürülen bu ihanetlerin bütün kalıntılarını kazımak Türk kültürünün gerçek yüzünü dünyaya en iyi şekilde tanıtmakla mükelleftir" dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Yunus Emre Enstitüsü Uluslararası Türkçe Yaz Okulu kapanış programında yaptığı konuşmada, "Bugün burada bir aydır Türkiye’yi dolaşan ve her birisi kendi ülkelerindeki Yunus Emre Enstitüsündeki öğretmenler tarafından seçilerek buraya misafir edilerek davet edilen sizler aynı zamanda Türkiye’yi bir gönül dili olarak da öğrendiğinizi burada bize ispat ettiniz" diye konuştu.

"Bizim de hayalimiz Başkenti özgür Kudüs olan tam manasıyla bağımsız bir Filistin devletinin kurulması"

Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bana mektubunu tevdi eden Filistinli Kudüslü Muhammed kardeşimin mektubunu ben de hayatımın sonuna kadar inşallah saklayacağım koruyacağım. Muhammed’in hayallerinin bir kısmı zannediyorum bu salonda bulunan herkesin ve bu topraklarda yaşayan 80 milyon Türk insanın da ortak hayalidir. Muhammed öğrendiğim kadarıyla Mescid-i Aksa’nın yanında küçük bir oyuncakçı dükkanının sahibi olan bir ailenin çocuğu. Muhammed’in hayali özgür bir Kudüs’ün vatandaşı olmak. Muhammed’in hayali Mescid-i Aksa’nın Yahudi işgalciler tarafından onların çizmeleriyle kirletilmediği saf ve masum bir Mescid-i Aksa’ya sahip olmak. Muhammed hiç şüphen olmasın bizim de hayalimiz Başkenti özgür Kudüs olan tam manasıyla bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, o devletle Mescid-i Aksa’nın ve Müslüman kardeşlerimizin özgür olmasıdır. Bu hayali gerçekleştirmekte ortak barış dilini geliştirmekle mümkündür. İnsanları nasıl görürseniz kuracağınız düzende o şekilde olur. Batılıların Pax Ottomana dediği Balkanlarda 6 asır Filistin topraklarında da dört asrı aşkın süre devam eden Osmanlı barışı düzeni nasıl bir Kudüs hayal ettiğimizi nasıl bir dünya hayal ettiğimizi de en güzel şekilde ortaya koyuyor. 6 asır boyunca Balkan coğrafyasında Arnavutluk’ta Bulgaristan’da Makedonya’da Yunanistan’da bütün Balkan coğrafyasında farklı ırkları, farklı etnik yapıları, dini ve mezhebi yapıları bir arada yaşatmasını bilen bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu 6 asır içerisinde en ufak bir etnik çatışma olmadığı gibi en ufak bir dini kavga olmamış, en ufak bir mezhep çatışması gerçekleşmemiştir. Bunu sağlayan Osmanlı barış düzeni insanları dillerinde özgür bırakmış, dinlerinde, yaşayışlarında, kıyafetlerinde, ticaretlerinde ve kendilerini yönetmekte özgür bırakmıştır. Onun için insanlar birbirlerine hiçbir şekilde rahatsız olmadan ve hiçbir şekilde rahatsızlık vermeden birbirlerine komşuluk yapmışlardır. Aynı şekilde bugün insanların camiye girmek için belli bir yaşın üstünde olmaları ve maalesef belli izinlere tabi tutuldukları Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da, ’Biladüş Şam’ denilen o geniş coğrafyada dört asır boyunca insanlar yine barış içinde yaşadı. Kiliselerin çan sesleriyle Allah-u Ekber sesleri birbirine karıştı. Herkes özgürce kendi kültürünü geliştirdi. Tam da bu noktada geçmiş örneklerimiz geleceğimize de ışık tutmaktadır."

"FETÖ denilen bu cinayet çetesi gönül dili olan güzel Türkçe’mizin o imkanlarını kullanarak bir takım olimpiyatlar adı altında on binlerce insanı bir araya getirdi"

"Böylesine önemli bir barış düzeninin varisleri olarak yeryüzünde yeniden bunu kurabilmek için Türkçe’mizi bir gönül dili olarak kabul ediyor" diyen Kurtulmuş, "Bu gönül dili üzerinden kardeşlikler pekiştiriyor. Bu gönül dili üzerinden köprüler oluşturuyor ve dostluklar inşa ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yıllardır Türkçe’yi kendi gizli emelleri için bir araç olarak kullanan Türkiye’de ve yeryüzünde faaliyet gösteren bir ihanet çetesini bir terör şebekesini bir cinayet örgütünü hepiniz biliyor yakinen tanıyorsunuz. 15 Temmuz’da sizlerin ve ülkelerinizdeki milyonlarca dostumuzun da o dualarını da hep arkamızda hissettik. FETÖ denilen bu cinayet çetesi gönül dili olan güzel Türkçe’mizin o imkanlarını kullanarak bir takım olimpiyatlar adı altında on binlerce insanı bir araya getirdi. Sahte gülücüklerle dolu yüzleriyle dünyada Türkçe’yi de maalesef kötü bir şekilde kullandılar. Şimdi Yunus Emre Enstitüsü ve diğer kültürel diplomasi kuruluşlarımızın tamamı yıllardır sürdürülen bu ihanetlerin bütün kalıntılarını kazımak Türk kültürünün gerçek yüzünü dünyaya en iyi şekilde tanıtmakla mükelleftir. Bunun için o ihanet çetesinin Türkçe’yi kullanan ihanetleri de aynen 15 Temmuz’daki ihanetlerinin bir parçasıdır. Bundan farkı yoktur. Allah’a çok şükür bu gazi Cumhurbaşkanlığı kültür sarayının külliyesinin çatısı altında. Çok şükür bugün Türkçe’yi gönül dili olarak kullanan dostlarımızla birlikte yeniden Türkçe’nin ve Türk kültürünün güzelliklerini paylaşıyoruz. Yıllarca paylaşmaya da devam edeceğiz.”

"Ciddi siyasi kültürel mekanizmalar devreye sokularak yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığı yapılıyor"

Bugün dünyada özellikle Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden geliştirilmeye çalışılan bir akım olduğunu kaydeden Kurtulmuş, "Buna İslamofobia diyorlar. İslamofobia demeyelim çünkü fobi istem dışı bir şeydir. İnsan karanlıktan, yüksekten korkar bu istem dışı bir şeydir. Ama bugün dünyada İslam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, Türk düşmanlığı ve özellikle Erdoğan düşmanlığı belli siyasi çevreler tarafından körüklenen maksatlı bir propagandanın parçasıdır. Öyle kendiliğinden gelişmiyor, ciddi şekilde bu konuda hazırlıklar yapılıyor ve ciddi siyasi kültürel mekanizmalar devreye sokularak yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığı yapılıyor. Buna en güzel cevabı bugün burada siz veriyorsunuz. Bu Türkiye karşıtlığının bu İslam düşmanlığının son günlerde kullandığı argümanlardan biri de ‘aman ha Türkiye’ye gitmeyin, Türkiye güvenli bir ülke değildir.’ çeşitli yayınlar yapıyorlar, haksız anlamsız, yalan yanlış bir takım yayınlarla Türkiye’ye yabancı dostlarımızın gelmesine engel olacaklarını sanacaklar. Gerçek böyle değil. Yabancı kardeşlerimiz, dostlarımız, turistler Türkiye’yi ziyaret ediyor. Ama en güzel örneği sizsiniz. 1 aylık süre içerisinde 22 şehrimizde 23 üniversitemizin ismi altında onların çalışmaları altında 1 aydır Türkiye’desiniz. En ufak bir olumsuzluğa şahit olmadığınızı zannediyorum. Dostluk gördünüz, kardeşlik gördünüz, misafirperverlik gördünüz" dedi.

Yorumlar
Çok Okunanlar