BALIKLI, KORONALI PAZAR YAZISI
Emekli maliyeci Rıza Bey, jandarmadan yakayı sıyırıp milli park sınırında salladı oltasını Ege’nin köpüklü, serin sularına. Sokağa çıkma yasağı zaten vardı da; Rıza Bey altmış dokuzundaydı üstelik.
Levrek Mehtol ( Babası Türk anası Rum olduğundan Mehmet’in ‘ Meh ‘i, Apostol’un ‘ tol ‘ undan türetmeydi adı! ) bir hışımla atladı oltanın ucundaki gümüş balığına. Sigarasını yakmaya çalışan Rıza Bey’in dalgınlığından faydalanıp gümüş balığının yarısını da kaptı ve yırttı ızgaralık olmaktan.
O anlarda fangiri nuri, mehtolün ecelle savaşından habersiz kah Türk Karasularında kah Yunan Karasularında aç karnını doyurmak için yumuşakça arayışındaydı pasaportsuz. Tepesindeki ( deniz yüzeyinde iki ülkenin sahil güvenlik tekneleri, gökyüzünde ise uçaklarıyla yarattığı )kargaşayı takar bir hali yoktu. ‘’ Bana dokunmayan tekne bin yıl yüzsün ‘’ havasında ilk yumuşakçasını yakaladı ve kahvaltısını yaptı.
Yengeç Kamil ve kitlesi Kavaklıburun’dan Karasu Koyu’na hicret halindeydi. Ortalığın bomboş olduğuna kanaat getirince daha bir yan yan yürüdü. Bir iki adım sonra arkasına bakıp seslendi; ‘’ Gelin lan!. Temiz ‘’..
Mavi renkli, beyaz ‘ JANDARMA ‘ yazılı araç, Ayşıl-Oğuz Başol Çok Programlı Lisesi’nin önünden geçerken uzatmalı çavuşun yarı açık pencereden çöp kutusuna doğru tükürdüğü sakıza pike yapan gözlüklü martı hidayet’in hayal kırıklığının uzantılarında, astsubay kıdemli çavuş Burhanettin emekli maliyeci Rıza Bey’e 3.180 liralık ceza tutanağını uzatıyordu!.
Gözlüklü martı hidayetin büyük olasılıkla ağzı açılmamış küfürlerle bezeli ötüşleri bir hayli kalabalık popülasyonunu da harekete geçirince çarşı karıştı. Mehtol, Samos’un güney yüzündeki kayalıklara attı kendini. Fangiri nuri, yarısını yediği yumuşakçanın kalanını bir mercan resifinin tam dibine sakladı ahtapot recainin aportta beklediğinden habersiz. Döndüğünde yarım nevalesinin yerine ahtapot recaiyle karşılacaktı şüphesiz. Yengeç kamil ve kitlesi martıların gazabından ormana doğru kaçarken kamil haykırıyordu; ‘ Domuz taklidi yapın lan!. ‘
Ortalık sakinleşmeye yüz tuttuğunda Rıza Bey, levrek mehtol yerine ceza tutanağı ve süngüsünü sürükleyerek eve doğru yol alırken; eşi Melahat Hanım olanlardan habersiz kızları Dilara’ya sesleniyordu: ‘’ Kızıım yemek hazır; ara babanı da gelsin. Balık kızarttım ‘.
Astsubay kıdemli çavuş Burhanettin nöbet bitiminde karakoldaki ranzasında uykunun arifesinde esneyedursun; uzatmalı çavuş ambalajından bir sakız daha çıkarıyordu…