Binali Yıldırım'dan Ahmet Necdet Sezer çıkışı: "Naber bakan bey..."
(Referandum) Başbakan Yıldırım, "Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'ben 82 Anayasası'na hayır verdim.' Eğer o anayasaya hayır verdiyseniz, size yakışan bu değişikliğe 'evet' vermektir. Aksi halde siz 'darbe ve vesayet anayasasına devam' diyorsunuz." dedi.
Abone olAK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, CNR EXPO Fuar Alanı'nda kanaat önderleri ve STK temsilcilerine hitap etti.
"Darbeciler parlamenter sisteme göre anayasa siparişi vermişler"
Yıldırım, parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığının temsili olduğunu ve asıl icraatın başbakan ve kabinesinde bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Ancak bizim anayasamız öyle kurgulanmış ki darbeyi yapanlar, darbeciler parlamenter sisteme göre anayasa siparişi vermişler. Ancak cumhurbaşkanlığı yetkilerine gelince, kendileri cumhurbaşkanı olacağı için, başkanlık yetkilerini yazmışlar. Böylece anayasa bir hibrit anayasaya dönmüş. İş yapan değil, birbirini kontrol eden bir yapıya dönmüş. Bu yapı gizli veya açık şekilde çeşitli dönemlerde hep ülke için sorun üretti. Çok kuvveti iktidarlarda bile başbakanlık, cumhurbaşkanlığı çatışması yaşandı.
Hatırlayın ilk Turgut Özal ile Yıldırım Akbulut arasında. Körfez Savaşı meselesi Misakı Milli'den doğan haklarımızın korunması konusunda başbakan ile cumhurbaşkanı anlaşamadı ve orada Türkiye tarihten gelen haklarını kaybetti. Bununla da sınırlı kalmadı, Mesut Yılmaz ile Turgut Özal, Süleyman Demirel ile Turgut Özal. Bunların anlaşamaması sonucu Turgut Özal'ın 83-92'ye kadar olan dönemde, ülkemize kazandırdığı kazanımları bir bir kaybetmeye başladık. Nihayet ondan sonra Demirel-Tansu Çiller ve merhum Erbakan dönemi, 5 Nisan kararları, ekonominin çökmesi ve 28 Şubat sürecinin başlaması. Ondan sonra Türkiye bir daha toparlanamadı."
"Mehter yürüyüşü bile değil"
AK Parti döneminde de ülkenin büyümesinin 5,9 olduğunu anımsatan Yıldırım, 1994-2001 arasında ise 2,2 büyüme yaşandığını, 1960-1979 arasında ise 2,6 büyüdüğünü belirtti.
Yıldırım, "Tek parti dönemlerinde Türkiye büyümüş, gelişmiş. Koalisyon dönemlerinde aldıklarını geri vermiş. Adeta iki ileri, bir geri bile değil. Mehter yürüyüşü bile değil." dedi.
"Türkiye'nin caydırıcılık kabiliyeti ile güçlü olması lazım"
Yıldırım, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile sorun yaşadıklarını ama çözüme odaklanıp ülkeye bedel ödetmemek ve iş yapmak için alttan aldıklarını, durumu dışarıya yansıtmadıklarını söyledi.
Geçmişte, bakanlığı döneminde genel müdür yardımcısı atarken yaşadığı bir sorunu anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir tane genel müdür yardımcısı atıyorum, başbakan imzalıyor, oradan cumhurbaşkanına gidiyor. Cumhurbaşkanı haftalarca tutuyor, sonra geri gönderiyor. Gerekçe yok. Onaylamıyor, kararnameyi iade ediyor. O genel müdür yardımcısı benim karşıma geçiyor, sırıtarark, 'Naber bakan bey, benim patronum cumhurbaşkanı, sen değilsin.' diyor. Bu sadece bir örnek. Böyle biz bir yere varamayız. Millet yetkiyi verdiği zaman hesapta olmayan ortaklar olmayacak. Bu sistemle millet yetki veriyor ama Ankara'ya gidiyorsunuz hiç tanımadığınız, bilmediğiniz ortaklarınız çıkıyor. 'Hoşgeldiniz yeni ortaklarınız ben filanca diyor. Yani iradeyi paylaştıran, iş yapmayı değil işi yapmamayı hedefleyen bir sistem. Biz bununla ne kadar gideceğiz. Etrafımız ateş çemberi. Türkiye'nin bu bölgede ekonomisi, savunması ve caydırıcılık kabiliyeti ile güçlü olması lazım"
"Meclis hükümetinden millet hükümetine dönüş yapıyoruz"
Yıldırım, darbe ve vesayet dönemlerinde Türkiye'nin zayıf düştüğünü, olumsuzluklara karşı koyamadığını ifade etti.
Zayıf iktidarlar ve kendilerinin tek başına iktidar oldukları dönemde bile çeşitli engellemelerle karşılaştıklarını, AK Parti'ye cumhurbaşkanı seçtirilmediğini anımsatan Yıldırım, şunları söyledi:
"21 Ekim 2007'de halk oylaması yaptık, oradan sonra Türkiye'de fiilen sistem değişikliği başladı. Siz milyonların onayını alan cumhurbaşkanına yetkisiz diyemezsiniz. Yaptığımız değişiklik 2007'de yaptığımız halk oylamasınını tamamlayıcı değişikliktir. Kısacası Meclis hükümetinden millet hükümetine dönüş yapıyoruz. Hükümeti siz belirliyorsunuz, sandıkta belirliyorsunuz, güvenoyunu da sandıkta veriyorsunuz. Gelecek 5 yıl için ülkeyi kim yönetecek bunun kararını veriyorsunuz. Sizden başka bu işe burnunu sokan kimse kalmayacak, işin özü budur. Aynı anda Meclis'i de seçiyorsunuz."
"Siz gönlünüzdekini sandıkta seçiyorsunuz"
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde partilerin öneminin azaldığına işaret eden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Çok önemli bir şey. Çünkü ayrı bir iradeyle millet yürütmeye karar veriyor. O yüzden siyasi partiler kanunu da seçim kanunu da değişebilir, baraj da düşebilir, daha çok temsile imkan verebiliriz Meclis'te. Olması da lazım. Çünkü yürütme ayrı seçiliyor, dolaylı seçim yok. Siz gönlünüzdekini sandıkta seçiyorsunuz. Vekilleri seçip ondan sonra oturulup hesaplar kitaplar pazarlıklar, 'ya bunu seçmemiştim nereden çıktı' diyorsunuz. Bu sistemin çarpıklığından kaynaklanıyor."
"Siz 'darbe ve vesayet anayasasına devam' diyorsunuz"
16 Nisan'da yapılacak referanduma inandıklarını, MHP ile beraber hazırladıklarını ifade eden Yıldırım, "MHP, 15 Temmuz'un bir beka meselesini olduğunu gördü, Sayın Bahçeli ile bir araya geldik, sorumluluk aldık, bir teklif hazırladık, Meclis'e götürdük, Meclis'te enine boyuna tartışıldı." diye konuştu.
Aynı teklifi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da götürdüğünü ve "Türkiye'nin bir daha 15 Temmuzlar yaşamaması için mutlaka siyaseti bir tarafa bırakmamız lazım, bu değişikliği yapmamız lazım." dediğini aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bana dediği şudur; 'Biz mevcut sistemin iyileştirilmesinden yanayız. Yani parlamenter sistemden yanayız.' Benim ikinci bir teklifim oldu. 'O zaman şöyle yapalım; siz bir teklifinizi getirin biz MHP ile anlaştık, biz de teklifimizi getirelim. İkisini de millete götürelim. Meclis konuşsun oylasın. Meclis'te isterse ittifakla kabul edilsin.' Bu anayasa, bunu millete götürmek durumundayız. Normalde Anayasa'ya göre 367 ile yürürlüğe girebiliyor. Ama olmaz. Bu önemli bir değişiklik. Bu teklifi de götürdüm ama ona da gelmedi. Ne yapacaktık? Çözümün parçası olmayacaksınız, sorunun devamında mahsur görmeyeceksiniz. Bir de Türkiye'yi idare etmeye, yönetmeye talip olacaksınız. Böyle bir şey yok.
Bugün Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'ben 82 Anayasası'na hayır verdim.' Güzel iyi bir şey yapmışsın, ben de hayır verdim. Yüzde 8 hayır veren arasında ben de varım. Eminim ki bu salonda bazıları da hayır verdi. Ama eğer o anayasaya 'hayır' verdiyseniz size düşen, size yakışan bu değişikliğe 'evet' vermektir. Aksi halde siz 'darbe ve vesayet anayasasına devam' diyorsunuz."