BU DUYARSIZLIK NEDEN ?
İslam’ın en değerli aylarından Ramazan-ı şerif ayının, özelliklede kadir gecesi günü seçilerek, mescidi aksaya, insanlık dışı alçakça yapılan saldırıyı hep beraber bültenlerden izlemekteyiz. Yine tarihe zalimlik ismini yazdıran siyonist toplumu, bu yaptığı zulümleri elbette kat kat daha acı bir sonuçla ödeyecektir. Bundan zerre kadar şüphemiz yoktur.
Asıl işin acı tarafı ise, Müslüman cemaat olarak bu duruma suskun ve duyarsız davranmamızdır. Mazlum bir halka yapılan haksızca saldırı sonucu ölen, çocuk, kadın, yaşlı karşısından vicdan duygumuzu raflara kaldırıp, seslerimizi duyurmamamızdır. İşte bu tavır gerçekten bizlere geri dönecek en büyük hesaptır.
Hani bir hayvan için, bir ağaç için, bir futbol için onca taglar açıp, medyayı sallayan, güya vicdan için yaptıklarını savunan cemaat var ya , neredeler şimdi onlar. Bu duyarsızlıkları neden ? Onca insan öldürülmesine karşı merhametleri nerede? Çocuk seslerine? Bağrı yanan ana ve babalara, el uzatan yaşlı nine ve dedelere karşı niye taş kesildi kalpleri? Neden sesiniz ve taglarınız yok. Demek ki sizin vicdanlarınız insanlık için atmıyor. Sadece kendi düşünce ve inancınızı destekleyen kişiler ve olaylar için ayaklanıyorsunuz. Buradan ben bunu anlıyorum. Çünkü kalbinde merhamet duygusu olan kimse, bu zulüm karşısında suzpus olamaz. İnsanlık duygularına bu suskunluk yakışmaz.
Bir de işin ilginç yanı şu ki, Filistin den banene diyor. Şunu bir türlü kavrayamadık ve kavramadıkça da hep böyle yanlış sularda yüzeceğiz.
Müslüman tek beden ve tek yürektir. Eğer biz burada Filistin, Arap diye sınıflandırma yaparsak çok büyük hataya gideriz. Kelime-i tevhidi söyleyip, HZ. Muhammed (aleyhisselam)’ı Peygamber olarak kabul eden her bir fert, tek beden ve yüreğin içindedir. Onlara yapılan bir zulüm hepimize yapılmış demektir. Bunu içimize yerleştirmedikçe iman duygumuzu tam yerine oturtturamamışız demektir. Buda bizi eksik bir Müslüman yapar.
Bir de tabii ki Mescid-i Aksa’nın İslam dini için önemini ve değerini bilmiyorsak, sesimizde yükselmez. Benim meselem değil’’ yaklaşımıyla bakarız olaylara. Halbuki bu tamda İman eden her birimizin meselesidir. Bizim ilk kıblemizdir. Allah ve Rasul’ünün bize emanetidir. Eğer sahip çıkmazsak yarın ahrette yüzümüze vurulacak bir suçtur, hesaptır.
Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Yolculuk ancak şu üç Mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu Mescidime, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksa’ya”. Müslim, Hac, 15/ 415,511.512. Buhari, Mescid-i Mekke,1. Savm 67, Ebu Davut, Menasik 94; Tirmizi, Salat 126; Nesai, Mesacit,10.
Diğer bir hadisi şerifde ise;
Peygamberimiz Efendimiz’in eşi Hz. Meymune validemiz bir gün, “Ya Resûlallah! Bize Beyt-i Makdis hakkında bilgi verir misin?” der. Allah’ın Resûlü şöyle buyurur: “Orası mahşer ve menşer, yani yeniden diriliş yeridir. Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Çünkü orada kılınan bir namaz başka yerdeki bin namaza bedeldir.” Hz. Meymune: “Peki oraya girmeye gücümüz yetmezse ne yapalım ya Resûlüllah” dediğinde Rahmet Elçisi şu cevabı verir: “Kandillerini yakmak için zeytinyağı, yakıt hediye gönderin. Kim bunu yaparsa oraya gitmiş ve namaz kılmış gibi olur.’’ (Ahmed İbn Hanbel, 2001k, s. 587)
Hadis-i şeriflerden de anlaşıldığı gibi, ziyareti ve ibadeti faziletli olan İslam dininin önem verdiği bir yerdir. Ve Müslümanlar olarak oraya yapılan her bir saldırı inancımıza ve kutsimize yapılan saldırı gibidir. Bu durum da Müslümanım diyen her bir kişi buraya sahip çıkmalı ve destek verip, katil beni israili kınamalı, yapılan zulümlerine karşı sessiz kalmamalıdır.
Gelin hep beraber bu insanlık cinayetlerine bir dur diyelim. Müslüman olarak birlik ve dirlik içinde bizim değerlerimiz olan yerleri ve içindeki iman kardeşlerimize sahip çıkalım. Eğer böyle yapmazsak iki cihanda da büyük bedeller öderiz. Anlarız ama iş işten geçer. Çok maddi ve manevi kayıplar veririz. Bu saldırılar müslümanlara yapılan düşmanlıktır. Birimiz düşersek hepimiz düşeriz.
Sözlerimi Allah Rasul’ü (salllahu aleyhiselam)’ın Müslümanların birlik ve beraberliği ile ilgili sözleriyle bitiriyorum.
Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim Cennet'in ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın." (Tirmizî, Fiten, 7).
"Müslüman topluluğundan bir karış da olsa ayrılan kimse boynundaki İslâm bağını çözmüş demektir. " (Tirmizi, Âdâb, 78).
" Allah'ın yardımı cemaatle (toplulukla) beraberdir. " (Ebû Davûd, Salat, 46).
Bu hadis-i şeriflere ve dinimizin birlik ve beraberlikle ilgili emir ve tavsiyelerine dikkat etmeli ve "cemaatin (birlik ve beraberliğin) rahmet, ayrılığın azap" (Tirmizî, Fiten, 7) olduğu unutulmamalıdır.
Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: " Allah'a ve O'nun Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Bir de sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir. " (el-Enfâl, 8/46).
Sevgi saygı ve sağlıkta kalın..