Çelik : 1 Mart Tezkeresi’nin ardından ABD'ye davet edildim
Çelik : 1 Mart Tezkeresi’nin ardından ABD'ye davet edildim
Abone olEski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı’nın International Visitor Leadership programı çerçevesinde Amerika’nın 4 eyaletini kapsayan bir ziyaret için davet edildiğini açıkladı. Çelik, ziyaretle ilgili izlenimlerini daha sonra yazacağını kaydetti. Çelik, kendisine ait internet sitesinde, 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinden bir süre sonra ABD’nin Ankara Büyükelçisi W. Robert Pearson ile Milli Eğitim Bakanlığı’ndeki makamında görüşmeyi anlattı. Büyükelçi Pearson’un kendisinin çok sayıdaki AK Partilinin tezkereye ret oyu vermesinin sebebini öğrenmek istediğini ifade eden Çelik, şunları aktardı: “Sayın Büyükelçi, hal hatır sorma ve girizgâh mahiyetindeki beylik laflardan sonra, benim Türk- Amerikan Dostluk Derneği yönetim kurulu üyesi, TBMM’deki Türk-Amerikan Dostluk Grubu yönetim kurulu üyesi olmama rağmen, gizli olan bir oylamada açıkça red oyu kullanmamın kendilerini şaşırttığını ifade ederek söze başladı. Çok özenli ve diplomatik bir dil kullanarak bizlerin bu şekildeki tercihimizin sebebini öğrenmek istediğini söyledi. Ben, kendisine ‘Sayın Büyükelçi, diplomatik bir dil kullanmamı mı yoksa samimi duygu ve düşüncelerimi olduğu gibi duymayı mı tercih edersiniz?’ diye sordum. Sayın Pearson, senli benli bir dilin kendisini daha çok memnun edeceğini söyledi. Bunun üzerine red oyu vermemizin gerekçelerini sıraladım.” Çelik, 1 Mart tezkeresine ret oyu verme gerekçesini Büyükelçi Pearson’a 14 maddeyle açıkladığını belirtti. Çelik, yazısında tezkereye ret oyu verme gerekçesi olarak sıraladığı maddeler şöyle: ABD, Türkiye’yi o kadar çok çantada keklik olarak görmeye alışmış ki, daha tezkere geçmeden siz Çorlu’dan Batman’a kadar, neredeyse kullanmak istediğiniz, bütün havaalanlarına gelip yerleştiniz. Hatta bazı inşa faaliyetlerine bile başladınız. Bunun adı emr-i vaki, yani fiilî durumdur. Bu da tahmin edebileceğiniz gibi ters tepti. Siz, Irak meselesinin gündeme geldiği ilk günden itibaren Türkiye’yi bir müttefik gibi görmekten çok, bazı mali yardımlara karşılık her talebinizi karşılayacak bir ülke gibi gördünüz veya böyle bir algının oluşmasına yol açtınız. Irak, bizim kapı komşumuzdur. Siz eninde sonunda çekip gideceksiniz. Ancak biz aramızda coğrafi müştereklikler bulunan, tarihi, kültürel ve dinî bağlar bulunan bir halkla kan davalı olacağız. Bu işgâl ve onun kaçınılmaz sonucu olan savaş, hiç bir haklı zemine dayanmıyor. Sizin, Irak’ın elinde büyük miktarlarda kimyasal silahlar bulunduğuna dair teziniz hiçbir şekilde teyit edilememiştir. Onun için,bu savaş haksız ve kirli bir savaştır. Sizin bir numaralı müttefikiniz olan İngiltere’de, bütün bu konulara derinlemesine vakıf olan eski dış işleri bakanı Robin Cook’un kabineden istifası ve yaptığı açıklamalar, konunun vehametini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Bu harekatın arkasında BM, en büyük gücü olduğunuz NATO, AB ve diğer uluslararası kuruluşların hiçbiri yok. Çünkü sizi haklı kılan sağlam bir gerekçe yok. Siz, dünyanın en büyük askerî ve ekonomik gücüsünüz. Bundan dolayı siz herşeyi kaba güçle halledebileceğinizi vehmediyorsunuz. Malumunuz olduğu gibi, Rambo veya Red Kit çözümleri filmlerde olur ama gerçek hayatta her şey bu kadar basit değil. Guatemala’dan Kamboçya’ya; Nikaragua’dan Vietnam’a; Afganistan’a; Dominik’ten Filipinler’e kadar nereyi işgal ettiyseniz, arkanızda yıkık ülkeler, kargaşa-kaos, dul kadınlar, yetim çocuklar ve iç çatışmalarla enerjisini tüketen yığınlar bıraktınız. İyi bir marifet ve maharet olmasa da İngiltere kolonyal tecrübesi olan İmparatorluk bakiyesi bir ülkedir. Madem müttefikinizdir, İngiltere’nin geçmiş tecrübelerinden yararlanmalısınız. Siz imparatorluk gibi hareket ediyorsunuz ama silahtan sonraki safhada hep bocalıyorsunuz. Bütün İsrail-Arap savaş ve ihtilaflarında her zaman İsrail’in yanında oldunuz. Siz, hiç bir zaman haklıyı değil hep güçlüyü desteklediniz. 3. Dünya’da ve İslam ülkelerinde Amerika’nın bu kadar sevimsiz bir imajının olması sizce başka bir şeyle izah edilebilir mi? Diktatörler, sizin diktatörünüz oldukları sürece, onların ne kadar zalim ve gaddar oldukları sizi hiç ilgilendirmiyor. Evet Saddam bir zalim ve diktatördür. Ama bu canavarı, Batı ülkeleriyle elbirliği halinde siz ortaya çıkardınız. Size bağlı diktatörler de güçlü oldukları sürece siz onların yanındasınız. 1953’te seçimle işbaşına gelen Musaddık’ı devirip Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye 25 yıllık diktatörlüğün kapısını açan sürecin arkasında da siz vardınız. İran Şah’ı Ortadoğu’daki en sadık müttefikinizdi. Ne var ki, İran devriminden sonra bırakın Şah’ın kendisini, cesedini bile ülkenize kabul etmediniz. ABD’nin Afganistan işgalini protesto eden Pakistanlılar’ın üzerine acımasız şekilde giden Pakistan’ın darbeyle iş başına gelen Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’e de verdiğiniz sözleri tutmadınız. Sayın Büyükelçi’yle konuşmamız esnasında tabii ki 1-2 diyerek konuşmadık. O günkü konuşmamızı notlarımdan hareketle sistematize etmeğe çalıştım. Red oyu vermek için sanırım bu kadar gerekçe yeterliydi.” Çelik, görüşmenin sonunda, “mademki dost ve müttefikiz, dost acı söyler ama gerçeği söyler.” diyerek sözü bağladığını belirterek, “Onun ülkesine neler yazdığını ancak ya belgeler araştırmacılara açıldığı zaman ya da Wikileaks yeni bir sızdırma yaparsa öğrenebileceğiz” dedi. Çelik, Pearson’ın Türkiye’den ayrıldıktan sonra yerine atanan Eric Edelman’ın atandığına işaret ederk, “Ardından da State Department ( Amerikan Dış İşleri Bakanlığı) International Visitor Leadership programı çerçevesinde beni Amerika’nın dört eyaletini kapsayan bir ziyaret için davet ettiler. Oradaki izlenimlerimi de başka bir yazıda ele alacağım.” bilgisini verdi.