Eğitim-Bir-Sen 46. Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesi yayınlandı
Eğitim-bir-sen 46. Başkanlar Kurulu Ankara’da Yapıldı.
Abone olEğitim-Bir-Sen 46. Başkanlar Kurulu, Ankara’da yapıldı. 5. Dönem
Toplu Sözleşme süreci ve sonrasına ilişkin değerlendirmelerin, yeni
eğitim-öğretim döneminde yapılacak çalışmalarla ilgili
istişarelerin yapıldığı toplantı sonrasında sonuç bildirgesi
açıklandı.
Ankara’da yapılan Eğitim-Bir-Sen 46. Başkanlar Kurulu toplantısı
sonrası sonuç bildirgesi açıklandı. Toplantıda alınan kararlar
şöyle:
“Dünyada ve bölgemizde toplumların ve devletlerin karşı karşıya
kaldığı ekonomik krizlerin son bulması, üretimin ve istihdamın
artması, savaşların, işgallerin ve terör örgütlerinin varlığının
son bulması, barışın hakim olması, her geçen gün sayısı artan
mülteci ve sığınmacıların yurtlarına döneceği zeminlerin
hazırlanması, ahlaki çöküntünün önlenmesi, evrensel değerlerin
tahkim edilmesi, güven ve huzurun bütün insanlığı kuşatması,
refahın adil paylaşılması, hukuka ve insan haklarına uygun, insan
onuruna saygının esas olduğu adil bir dünya düzeninin inşası için
küresel aktörlere, uluslararası kuruluşlara, her bireye ve
insanlığa çağrıda bulunuyoruz. Terör örgütlerine ve uzantılarına
karşı cesaretle durarak evlatlarını terörün pençesinden kurtarmak
için eylem başlatan annelerin isyanını, yüreklerinden kopan
haykırışlarını ve evlatlarına kavuşma özlemlerini sonuna kadar
destekliyoruz. Toplumun tüm kesimleri, bu anaların feryatlarına
kulak vermeli, dertlerine tercüman olmalı, haklı davalarına sahip
çıkmalı; analar-babalar evlatlarına, evlatlar özgürlüğüne
kavuşturulmalıdır. Bazı belediyelerdeki kamu çalışanlarına yönelik
işten çıkarma, görevden alma, sözleşmesini sona erdirme, sürgün ve
görev tanımlarına aykırı faaliyetlerde bulunmaya zorlama şeklindeki
emeği ve emekçinin haklarını ayaklar altına alan uygulamalara karşı
haklarını arayan bütün emekçileri selamlıyor, haklı davalarına olan
desteğimizi kamuoyuyla paylaşıyor; sorumlulardan hesap sorulması
çağrısında bulunuyoruz.”
Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun
değişmesi için mücadele edileceğinin altı çizilen bildiride, “4688
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun
kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük hakları ve çalışma
şartlarından kaynaklanan sorunlarının toplu pazarlık masasında
çözümü konusunda yetersiz kaldığı görülmüştür. Kamu görevlileri
sendikacılığının, toplu sözleşme süreci, yasası, masası, kapsamı ve
kazanımları bakımından sendikacılığın ideal ölçütleriyle
örtüştürülecek nitelikte, akıtılan terle uyumlu hale getirilmesi,
mevcut kanunun değişmesi için mücadele edeceğiz. Uzlaşmazlıkla sona
eren 5. Dönem Toplu Sözleşme pazarlık sürecinde bir milyonu aşkın
eğitim çalışanının haklı beklentilerinin, alın terinin karşılığı
taleplerinin kamu işverenince karşılanması bir yana üzerinde
durulmadan geçiştirilmesi, sorunlara duyarsız, çözüm önerilerine
kayıtsız kalınması asla kabul edilemez. Üzerinde uzlaşılan
konuların geçmişteki toplu pazarlık pratiği görmezden gelinerek tek
taraflı bir tespit tutanağıyla yok sayılması; eğitim çalışanlarının
sayısal çoğunluğunun ve varlığının toplumsal bir güç yerine bir yük
olarak görülmesi, eğitim çalışanları adına esef verici, çalışma
hayatının geleceği açısından ise kaygı vericidir. Kamu Görevlileri
Hakem Kurulu’nun hakemlik sürecindeki tutum, tavır ve kararları,
kurulun varlığını, yapısını, meşruiyetini ve özerkliğini kamu
görevlileri nezdinde tartışmaya açmış; kurul kendini kamu
işvereninin noteri konumuna düşürmüştür. 3600 ek göstergeyle ilgili
verilen sözlerin, icraya dair belgelerde yer alan taahhütlerin
gereği bir an evvel yerine getirilmelidir. Ek gösterge düzenlemesi,
meslek grupları bazlı değil, memnuniyet katsayısını artıracak, kamu
görevlilerinin tamamını kapsayacak şekilde yapılmalıdır”
denildi.
Bildirgede Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2023 Eğitim
Vizyonu çerçevesinde belirlenen hedeflerin somut eylem adımlarına
dönüşmesi gerektiği vurgulanarak, “Bakanlığın, eğitim hedefleri
doğrultusunda sürdürülebilir politikalar geliştirebilmesi için
eğitimin paydaşlarıyla istişare halinde olması, sorunların çözümünü
sahadaki uygulayıcılarla bulmaya çalışması neticesinde
gerçekleşecek hedefin ve değişimin kalıcı hale geleceği gerçeği
görülmelidir. Kamu hizmetlerinin verimli ve etkin bir şekilde
yürütülmesine hiçbir katkıda bulunmayan sözleşmeli istihdam
uygulamasına son verilmeli; eğitim çalışanları açısından başta aile
bütünlüğü olmak üzere, birçok soruna ve hak kaybına yol açan
sözleşmelilik sona erdirilerek sözleşmeli personel kadroya
geçirilmelidir. Kadro hakkı verilinceye kadar, başta atama ve yer
değiştirme hakları olmak üzere, kadrolu kamu personeline tanınan
tüm haklar tanınmalı, aynı işi yapanlar aynı haklara sahip
olmalıdır. Kamu görevlileri ücretli, sözleşmeli gibi farklı
istihdam türlerine mecbur bırakılmamalı, kamu hizmetleri kadrolu
kamu görevlileri eliyle yürütülmelidir. Milli Eğitim Bakanlığının
iş yoğunluğunun büyük bir kısmını eğitim politikalarından ziyade
personel iş ve işlemlerine hasretmek zorunda kalmasının sebebi,
sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme politikası
izlememesidir. Bakanlığın kaynaklarını ve enerjisini
eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasına tam olarak
yöneltebilmesi için atama ve yer değişikliği konusunda, ‘Öğretmen
Atama ve Yer Değiştirme Süreci: Tespitler ve Bir Model Önerisi’
odak analizimizde ortaya koyduğumuz gerçekler ışığında eğitim
çalışanlarının taleplerini azami ölçüde karşılayan, mağduriyetleri
önleyen, adil ve sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme
politikası tesis edilmelidir. Halen ikinci görev statüsünde devam
ettirilen eğitim kurumu yöneticiliği; sendikamızın ‘Eğitim
Yönetiminde Liyakat ve Kariyer’ raporunda tanımladığı, Bakanlığın
da 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde betimlediği şekliyle profesyonel
meslek statüsüne kavuşturulmalı, kazanılmış haklar korunarak
liyakat ve mesleki ilerleme ekseninde kurgulanmalıdır. Öğretmenlik
mesleğinin statüsünü yükseltecek, mesleği tüm aşama ve
basamaklarıyla ele alacak, özlük ve sosyal haklarında
iyileştirmeler yaparak sosyal itibarını daha da yükseltecek,
‘mesleğe destek, geleceğe hizmet’ niteliğinde bir meslek kanunu
ivedilikle çıkarılmalıdır. İnsana saygının giderek azaldığı, temel
insan haklarını çiğnemenin sıradanlaştığı dünyamızda, şiddet
sarmalının korkutucu boyutlara ulaşması, eğitim süreçlerine
sıçraması ve eğitimin paydaşları arasında vuku bulması geldiğimiz
noktayı net olarak göstermektedir. Geride bıraktığımız yıllarda
birçok eğitimci arkadaşımızın kurbanı ve mağduru olduğu şiddet
illetinin önlenmesi için caydırıcı tedbirler alınmalı, Bakanlık bu
konuda öncü rol üstlenmelidir” ifadelerine yer verildi.
Toplantıda alınan diğer kararlar ise şöyle:
“Okullara, zorunlu harcamalarını yapabilecekleri, daha nitelikli
bir eğitim hizmeti yürütebilmeleri için ihtiyaçlarını
karşılayabilecekleri bir bütçe verilmelidir. Hizmet üretmeye
çalışan kurum yöneticilerini töhmet altında bırakmayacak, veliyle
karşı karşıya getirmeyecek, hak etmedikleri muamelelere maruz
bırakmayacak önlemler alınmalıdır. Bakanlık, okul bazlı ödenek
tahsisinin yapılmasını sağlayarak, her eğitim-öğretim yılı başında
yöneticilerini tartışmaya açacak bu tür durumların önüne
geçmelidir. Eğitim sisteminin verimliliği, niteliği ve sürekliliği
konusunda fedakarca emek veren, büyük rol üstlenen, eğitim
hizmetinin ayrılmaz parçası hizmetli, memur, şeflerimiz başta olmak
üzere, genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı
personelinin alın terinin karşılığı olarak mali ve özlük haklarında
iyileştirmeler yapılmalıdır. Eleştirel düşünen, medeniyet
değerlerimizi ayakta tutan, dünyadaki gelişmeleri gören, yorumlayan
ve gelişmelere yön veren, küresel rekabette söz sahibi misyon
adamları yetiştirmeyi hedefleyen bir üniversite inşası için; iş
güvencesini esas alan, katılımcı bir yükseköğretim yönetimini
önceleyen yeni bir yükseköğretim anlayışına ihtiyaç vardır. Bu
doğrultuda gerekli adımlar atılmalıdır. Akademik özgürlüğün, hukuka
bağlılığın ve çalışma barışının esas olması gereken
üniversitelerimizde rektörlerin yetkilerinin sınırsızlığı, keyfi
kullanımı ve denetimsizliği birçok akademik ve idari personelin
haksızlığa maruz kalmasına yol açmaktadır. Bu sınırsız yetkiler
sınırlandırılmalı, keyfi tutumlar cezalandırılmalıdır.
Yükseköğretim sisteminin geçmişten gelen oligarşik yapısını
güçlendiren yasakçı, baskıcı, keyfi yönetim anlayışına ve
uygulamalarına son verilmelidir. Üniversitelerimizdeki
akademisyenlerimizin yükselme süreçlerinde adaleti tesis edecek,
kadro almalarında keyfi tutumları ortadan kaldıracak, norm kadro
uygulamasından doğan mağduriyetleri giderecek, özlük haklarına ve
iş güvencelerine zarar vermeyecek, mali ve sosyal haklarını
geliştirecek, bilgi üretme konusunda gerekli imkan ve ortamı
sağlayacak yeni bir çalışma düzeni kurulmalıdır.
Üniversitelerimizin, idari personelinden akademisyenine kadar bir
bütün olduğu, kaliteli bir öğretimin el birliğiyle üretildiği
gerçeğinden hareketle idari personelimizin akademik personele
tanınan yükseköğretim tazminatı, geliştirme ödeneği gibi temel bazı
mali ve sosyal haklardan faydalandırıldığı, üniversite yönetiminde
görüş ve önerilerinin dikkate alındığı, ayrımcılığa maruz
bırakılmadığı bir yönetim anlayışı tesis edilmelidir.
Üniversitelerimizde aynı statüye sahip personel arasında liyakat ve
kariyer ilkeleri çerçevesinde adalete ve hakkaniyete uygun görevde
yükselmenin önünü açacak, üniversiteler arası naklen atama ve yer
değişikliğine imkan tanıyacak ve bütün üniversiteleri kapsayacak
bir sisteme ihtiyaç vardır. Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitim
çalışanlarının sorunlarının çözümü, özlük haklarının korunması ve
geliştirilmesi konusundaki mücadelemizi her platformda
sürdüreceğiz. Üyemiz, ülkemiz ve milletimiz için çalışmaya,
üretmeye; haktan ve haklıdan yana olmaya ilk günkü kararlılıkla
devam edeceğiz. Farklı kıtalarda iş birliği yaptığımız eğitim
sendikalarıyla birlikte emeğin değerinin tüm dünyada artması için
ortak çalışmalarımızı artıracağız. Dünyanın neresinde olursa olsun
zulmü ve zalimi lanetlemeye, mazlumdan yana olmaya devam
edeceğiz.”