“EĞİTMEK” ve “İSTİHDAM”

Organları veya vücutlarının, bir kısmı iş göremez halde olanlarla, zihinsel açıdan yetersizlik ve dengesizlik gösteren kişi/kişilere, engelli diyoruz. 
Sakatlık, insanların, istemleri dışında oluşan bir durumdur. 
Doğuştan olabildiği gibi, sonradan da karşılaşılabilir. 
Herkes, bir engelli adayıdır. 
O nedenle de engellilere, saygı gösterilmelidir. 
Ülkemiz, nüfusun yüzde 12.29’u yani 8.5 milyon kişi engelli.. 
Türkiye’de Erkeklerde bu oran 11.10, kadınlarda, yüzde 13.45’dir. 8 milyon 431 bin 937 toplam özürlü vatandaşın %9,7’si süreğen hastalığı olan; %1,25’i ortopedik, %0,48’i zihinsel, %0,38’i dil ve konuşma, %0,3’si işitme, %0,6’sı görme özürlü bireylerden oluşmaktadır.
Doğuştan veya sonra, işitme veya görme engelli veya beyin ile ilgili algılama ve algıladığını doğru yorumlayamama durumları, algısal engellilik sınıfına girer. Bunların Körlük,, işitme bozuklukları (sağırlık), psikiyatrik bozuklukları (duygusal algı bozuklukları arasında öğrenme bozuklukları, dikkat yetersizlikleri/eksiklikleri, görme bozuklukları arı, sosyal bozukluklar, algılananları yorumlayamama sorunları,, sayılabilir.
Ülkemizde,, fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle, bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan engelli sayısı küçümsenmeyecek sayıdadır. Bu insanlarımızın, engelleri doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar veya kazalar sonucu ortaya çıkabilir. Ancak engelli vatandaşlarımız, vücudun duyusal, işlevsel, zihinsel ve ruhsal farklılıkları öne sürülerek; toplumsal veya yönetimsel tutum ve tercihler sonucu, yaşamın birçok alanında, kısıtlama ve engelleme yapılmamalıdır.
Engelliler, ülkemizde zor şartlarda yaşamlarını sürdürüyor. Kaldırımlar, yollar, hatta evler, özürlü kimselerin, ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiyor. Yaşadıkları toplum içinde psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaşıyorlar.
Yaşadıkları sıkıntılar ve zorluklar, hem aile, hem de sosyal çevresinde, kendini gösteriyor. Toplum olarak, bu insanlarımızın fiziksel çevrede karşılaştıkları sorunlar, eğitim ve istihdam alanındaki yaşadıkları, güçlükler, çözüme ulaştırılmalıdır.
Ülkemizde, fiziksel, zihinsel ve heyecansal yönlerden, normallerden ayrılan çocuklarımız, “ÖZEL EĞİTİME” muhtaç çocuklarımızdır. Özel eğitime muhtaç çocuklarımızın, toplamdaki oranı ise yüzde14 dolaylarındadır. 
Aslında eğitim, bir zorunluluktur. Çünkü çevremizdeki normal çocuklardan daha çok, sağır, kör, geri ve üstün zekâlı çocuklar, toplumda dikkat çeker. Toplum, bu tür çocuklarımız karşısında, daha çok kaygılıdır. Bireysel farklılıklar yanında, toplumun huzura kavuşması için, “Özel Eğitime” muhtaç çocuklarımızın eğitimi şarttır. Eğitim, özürlü çocuklarımızın en tabii hakkıdır. 
Ayrıca özürlülerde, toplumda diğer insanların sahip oldukları eşit koşullara sahip olmaları, tedavileri, eğitim, istihdamı ile sosyal, ekonomik, kültürel,sportif haklardan yararlanmalarının sağlanması, her kesimin görevidir. Görevi de olmalıdır. 
İnsan olarak, toplumu, özürlü veya özürlü olmayan diye ikiye ayıramayız. Özel ilgi ve gereksinimi olanlara durumlarına uygun eğitim hizmetlerinin sunulması, onların iyi üretici ve tüketici vatandaş olmaları sağlamanın ötesinde, demokratik yaşamı da güçlendirecektir.
Engellilerin, toplumla bütünleşmesinin önündeki en önemli engel ise istihdam sorunudur. Çalışmanın, gerek bireysel, gerekse toplumsal, refahın sağlanmasındaki önemi tartışmasız benimsenmektedir. O nedenle de çalışmayı Özendirmenin hem bireysel, hem de toplumsal açıdan sayısız; yararı olduğu söylenebilir 
Öte yandan çağdaş anlayışın bir gereği olarak, "çalışmak ve işsizlikten korunmak" bir insan hakkı olarak da değerlendirilmektedir. Çünkü engelli olmak öğrenmeye ve üretmeye engel değildir. İnsanların, birer engelli adayı olduğu günümüzde, engelli bireylere, daha hoşgörülü davranarak, onlara, her türlü hizmette pozitif ayrımcılık yapılmamalıdır.
Ülkemizde, sağlık, eğitim, kültür, ulaşım, diğer hizmet alanlarındaki binalar ve soysala alanlar, engellilere göre planlanmalıdır. Çünkü bir toplumun gelişmişliği, engellilere sağlanan imkânlarla orantılıdır. 
Hiçbir gerekçeyle, özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır. 
Bugün engellilerin, eğitim, sağlık, barınma ve emniyet gibi, bir çok sorunları oluyor. Bu sorunlara sosyal çevreden aldıkları tepkiler eklenince, engellilerin yaşamları, oldukça güçleşiyor.
Son yıllarda, devletin, özürlü çocuklarımız için sağladığı imkânlar yanında, Özürlülerin eğitimi için, ülkemizde , “ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI” nın sayısını hızla artması, umut vericidir. Ancak yeterli değildir. özürlülere, acımak yerine onları “EĞİTMEK” ve “İSTİHDAM” etmek, iş ve güç sahibi yaparak, üretici hale getirmek gerekir.

 

 

Yorumlar