Erdoğan'dan CHP'ye 'mektup' tepkisi
Atatürk'ü anma töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan CHP'ye tepki: Gazi hayatta olsa bunları partiden sopayla kovalardı. Gerçi partinin mevcut yapısı içinde Atatürk o partinin kapısından içeri sokulur muydu? Onu da bilmiyoruz.
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 83. yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca Tarihi CSO Konser Salonu'nda düzenlenen anma etkinliğinde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
"Kurucu kadro başta olmak üzere TBMM'nin toplandığı ilk günden bugüne Cumhuriyetin ayakta kalması, büyümesi, gelişmesi için gayret gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum. Amacımız Cumhuriyetimizi kuruluşunun 100'üncü yılında ecdadımızın mirasına layık, milletimizin hayallerine uygun seviyeye çıkarmaktır.
İlhamımızı Malazgirt'ten, Söğüt'te dikilen ulu çınlardan, İstanbul'un fethinden ve İstiklal Harbimizden alarak aydınlık geleceğe yürüyoruz. Mücadeleden vazgeçmeyen bir ülke olarak hedeflerimize yaklaşıyoruz.
Bugünkü toplantımızı gerçekleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın eski ve yeni hali, AKM'nin eski ve yeni hali ülkemizin nereden geleye geldiğinin sembolleridir. CSO'nun eski binasının restorasyonu ile kurumumuzun yeni binasının hayırlı olmasını diliyoruz.
"Asıl olan verdiği mücadelenin özünü anlamaktır"
Atatürk'ü anmak elbette önemlidir. Asıl olan Atatürk'ün verdiği mücadelenin izini sürüp gerisindeki sebepleri anmaktır. Onu anlama konusunda en küçük gayret göstermeyen bir kesim olagelmiştir.
Askerlik hayatı boyunca görevde bulunduğu yerler ile, ülkemizin faaliyette bulunduğu yerlerin karşılaştırmasını yapmak istiyorum.
Mustafa Kemal yüzbaşı rütbesiyle Şam'daki 5'inci orduda göreve başladı. 1907'de Makedonya'ya, ardından 1908'de Trablus'ta ilk görevine gitti. Büyük savaş öncesi Avrupa'da tespitlerde bulunmak üzere Fransa, İsviçre, Belçika ve Hollanda'yı kapsayan bir gezi yaptı. İtalya'nın Libya'ya saldırması üzerine 1911'de Trablus'a giderek gözünden ve kolundan yaralandığı tarihi bir mücadele yürüttü.
1. Dünya Savaşı arifesinde Tekirdağ'da 19'uncu Tümen komutanlığına ardından 57'nci alayla destan yazdığı Çanakkale'ye geçti. 1915 sonunda İstanbul'a döndü. 16'ncı kolordu komutanlığında Halep üzerinden Diyarbakır'a geçerek Muş ve Bitlis'i Rus işgalinden kurtardı. 2. Ordu'daki görevinden istifa ederek 1917 sonunda İstanbul'a döndü. Vahdettin'in Almanya seyahatine eşlik ederken, kendisini tanıma imkanı buldu. 1918 Mayıs'ında Viyana'da tedavi gördü. Vahdettin'in tahta çıkmasıyla 1918'in Ağustos'unda Nablus'a geçti. Sonra Halep'e çekildi. Mondros Anlaşmasıyla Yıldırım Orduları görevine getirildi. Daha sonra İstanbul'a geri döndü.
Yaptığı istişareler sonucunda Anadolu'ya geçerek Milli Mücadele'yi başlatmaktan başka bir çare kalmadığını gördü. Samsun'a doğru yola çıktı. Cumhuriyetin ilanıyla taçlanan Milli Mücadele'nin bu safhası da tamamlayıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Nutuk'ta Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte üç hedef belirtildi. Yurdumuzu mamur ve medeni seviyelere çıkaracağız. Milletimizi Refah ve kaynaklara sahip kılacağız, milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesi üstüne çıkaracağız.
Gazi'nin istikameti budur. Milli iradenin üstünlüğü temeli üzerine bina edilen devletimizin 2000 yıllık devlet silsilemizin devamı olduğu asla unutulmamıştır. Milletimiz her tökezlemenin ardından devletine sahip çıkarak, Cumhuriyet'in ilelebet yaşatılacağını göstermiştir.
"Gazi Mustafa Kemal'in serencamı, bugünkü Türkiye'nin yol haritasıdır"
Bize diyorlar ya Suriye'de, Libya'da ne işin var diye, hani siz Kemalist'tiniz. Bu millet nerede ne yapılması gerektiğini iyi biliyor ve vakti, saati geldiğinde atıyor. Gelişmelerin arkasından değil, önünden gitmek için Avrupa'yı ve dünyayı yakından takip etmiştir. Biz BM binasının karşısında Türkevi inşa ettik. Niçin inşa ettiniz diyenler çıkabilir. Orada adeta birilerine mesajımızı en güzel şekilde verdik.
Gazi Mustafa Kemal'in bu serencamı, bugünkü Türkiye'nin yol haritasıdır. Türkiye bugün de Suriye'de, Libya'da, Kafkaslardadır. Avrupa ve dünyada öncü bir diplomatik mücadele yürütmektedir. Gazi'nin askeri, ekonomik, diplomatik mirasına sahip çıkan varsa o da biziz. Atatürk isminin arkasına sığınanlar ne yapıyor? Ülkesi ve milleti aleyhine hangi faaliyet varsa su taşıyan çarpık bir kesimle karşı karşıyayız. Bizi Avrupa'ya şikayet edenlerden bir şey olur mu? Son günlerde yaşananlar bile bu çarpıklığı göstermeye yeterlidir.
Gazi bunları sopayla kovalardı
Bunca güvenlik krizi yaşadı, terör örgütleri saldırdı, sınırları kuşatılmaya çalışıldı, ekonomik tuzaklara maruz kaldı. Güya, Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu partinin başındaki zatın bunların hiçbiri için yabancı büyükelçilere mektup yazdığını hatta ima yollu bir cümle kurduğunu duymadık. Türkiye'nin en büyük yatırımını engellemek için tamamı yalan, yanlış ifadelerle hem kendi iş insanlarımızı tehdit ediyor, yetmiyor yabancılara mektup yazıp, Türkiye'ye karşı ittifak çağrısı yapıyor. Emin olun, Gazi hayatta olsaydı onları partiden sopayla kovalardı. Gerçi partinin mevcut yapısı içinde Atatürk o partinin kapısından içeri sokulur muydu? Onu da bilmiyoruz. İktidarın hayalini kurmakla bile böylesine küstahlaşan, nobranlaşan, kibirden yanlarına varılmayan, herkesi tehdit eden gavurun kılıcını sallamaktan başka hiçbir iş bilmeyen bu faşist zihniyet, milletimizden hak ettiği dersi mutlaka alacaktır. Biz ise Atatürk'ün ülkeyi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefi doğrultusunda; hangi yatırım yapılması gerekiyorsa yapmayı, hangi adım atılması gerekiyorsa atmayı, kiminle mücadele edilmesi gerekiyorsa mücadele etmeyi sürdüreceğiz."