Fonksiyonel tıpla kendimi nasıl tedavi ettim 5 – Tedaviye bağırsakları düzeltmekle başla

Oral tolerans (vücudun yiyeceğe alışık olması, yiyeceği tanıması); ağızdan alınan besinlere karşı (antijenler) bağırsağın savunma sisteminden uygun cevap (antikor) oluşturulması ve vücut tekrar aynı yiyecekle (antijen) karşılaşırsa savunma sisteminin aşırı ve uygunsuz cevap vermemesinin sağlanmasıdır. Yani dışarıdan gelen zararlı antijene vücut bağışıklık kazanır ve o antijen bağırsak düzeyinde yok edilir, etkisiz hale getirilir veya zararsız olarak algılanarak yoluna devam eder. Devletin güvenlik güçleri gelen turistin pasaportuna bakar, güvenlik taramasından geçirir ve uygun görürse ülkeye girişine izin verir. Güvenli görmüyorsa ülkeye girişine izin vermez. Oral tolerans bozulduğunda gıdalara karşı savunma sistemi devreye girer ve gıdaya karşı “gıda duyarlılığı” oluşur. Gıdalara karşı bağırsak savunmasının geliştirdiği bu bozulmuş ve uygunsuz cevap, vücutta diğer savunma hücrelerini (hücresel savunma sistemi –lenfosit, nötrofil, monosit, bazofil, mast hücreleri ve bağışıklık siteminin habercileri olan sitokinleri) yardıma çağırır. Ülkenin sınırları ihlal edilmiştir ve yardımcı ekipler, kolluk güçleri gelmelidir. Bu hücreleri davet eden, konum atarak suç mahaline çağıran sitokinler vasıtasıyla vücut savunma fonksiyonları gereğinden fazla (aşırı) bir şekilde uyarılmış olur. Savaş alanında problemi basit bir birlik çözebilecekken bir tabur asker gönderilmiştir. Tek bir suçlu için tüm bina havaya uçurulacaktır. Bir silah yeterli olacakken, el bombası kullanılmış ve sitokinler (savunma sistemi habercileri) vasıtasıyla bombardıman için F-16’ lara haber uçurulmuş,  konum bildirilmiş ve bombardıman başlatılmıştır.

Bağırsak savunma sistemi günlük yaklaşık 4 gram gibi devasa boyutta immünglobulin A (IgA) (antikor) salgılar. Bu sayede virus ve yabancı antijenler daha bağırsak bariyerine ulaşamadan yok edilirler. Bağırsak hücrelerimiz arasındaki sıkı bağlantılar zararlı antijenlerin, besin son ürünlerinin ve toksik maddelerin vücudumuza girmesini engellerler. Başta beslenme ve toksinler olmak üzere kötü yaşam biçimi ve kötü yiyecek tercihlerimiz bağırsağın bu koruyucu fonksiyonlarını tahrip etmektedir. Stres başta olmak üzere, bağırsak bakterilerinin çeşitlilik ve miktarında bozulma, kötü huylu bakteri artışı (antibiyotikler), aşırı mantar üremesi, yeteri kadar sindirilememiş besinler (mide asit yetersizlikleri - proton pompa inhibitörü “mide koruyucu hap!” kullanımı -, pankreas veya safra kesesi hastalıkları), alkol, ağrı kesici ilaçlar (NSAID), doğum kontrol hapları, kortizon kullanımı, aşırı şeker tüketimi, rafine edilmiş besinler (özellikle mısır - yüksek fruktoz - şurubu ve tatlandırıcı kullanılan “besinler”), geçirilmiş şiddetli bağırsak enfeksiyonları ve radyoterapi gıda duyarlılığı ve sızdıran bağırsağa neden olmaktadırlar.

Yapılan bilimsel çalışmalar gıda duyarlılığına en çok sebep olan besinlerin (en çok antikor üretimine neden olanlar) süt ürünleri ve gluten (buğday, arpa, çavdar) olduğunu göstermektedir. Fonksiyonel tıp doktorları olarak bizler, özellikle otoimmün hastalıklar ve yazımın başında sizlere bahsettiğim tüm hastalıkların başlangıç tedavisi olarak eliminasyon diyetini (eleme – ekleme diyeti) kullanıyoruz. Eliminasyon diyetinde amacımız gıda duyarlılığı yapma ihtimali yüksek besinleri (gluten, süt ve ürünleri, mısır, yumurta, yer fıstığı, soya, kabuklu deniz ürünleri) bir süreliğine hasta diyetinden çıkararak bağırsak ve vücudu dinlendirmek, aşırı ve uygunsuz savunma yanıtını sakinleştirmek, savunma hücreleri nedeniyle hasar görmüş bağırsağın onarımını sağlamak ve eski sağlıklı günlerine kavuşturmak için kullanıyoruz. Bu besinleri sadece eliminasyon diyeti süresince (yaklaşık 6 hafta) yeme listesinden çıkarıyoruz. Eğer tekrar yüklemede vücut olumsuz tepki göstermiyorsa hasta bu yiyecekleri gündelik hayatında yemeğe tekrar başlayabiliyor.

“Yediklerimiz immün sistem aktivasyonu ve otoimmün hastalıkları ortaya çıkarma ve sürdürme konusunda başrol oynayabilirler.” ‘’Yiyecekler, sağlık adına sandığımızdan çok daha fazla sorunu çözerler ve sandığımızdan çok daha fazla soruna yol açarlar. Hele söz konusu sorun bağışıklık sistemiyse...”

 

 

Yorumlar