Gündeme Dair Spor Psikolojisi ve Psikoloji Tarihine Retrospektif bir bakış

Türkiye’de spor camiası,  günümüzde spor psikolojisinin önemini henüz çok yeni kavramaktadır. Genelde daha çok motivasyon ve para ekseninde dönen spor faaliyetleri artık daha profesyonel tedbirler alarak yerini çok daha yeni bir alan olan spor psikolojine bırakması gerekmektedir.

Neden para ve motivasyon ekseninde olduğunu düşündüğüm hususuna gelirsek son zamanlardaki koronavirüs ile spor camiasının karşı karşıya geldiği durum psikolojinin özellikle de sporcu açısından önemini açıkça ortaya koymaktadır. 

Gelin ondan önce psikolojiyi kısaca tanıyalım: Psikoloji genel anlamda, insan davranışlarını anlama, insan davranışlarını tahmin etme, insan davranışlarını denetleme ve yön verme olarak üç parçada ifade edilebilir.  Aslında bu kavram ortaya çıkarken tarihte hep sorunların olduğu noktadan patlak vererek gözle görülür hale gelmiştir. 

Freud’un almanyasında  psikosomatik rahatsızlıkların yaygınlaşması ve kadının toplumdaki sorunsal yeri (burada kadının değer görmeyişini ifade etmekteyim) psikolojinin ortaya çıkışındaki en önemli noktalardır. Daha sonrasında psikolojide dışarıdan gözlem ve içsel gözlemin öne sürülmesiyle birlikte artık psikoloji bireyin iç dünyasına açılan bir kapı görevini görmeye başlamıştır. 

İnsan zihni ve onun işleyişindeki her çark keşfedilmiştir, daha sonra davranışçı bakış açısı gelişmekle birlikte yerini bilişsel psikolojiye bırakmıştır. İlk olarak “Bireyin zihninden hangi düşünceler geçmektedir?” ifadesi araştırılmıştır. Zamanla yapılan araştırmalar ve çalışmalar bilim insanlarını  “Bireyler hangi düşünce ve duyguları yaşamaktadır” noktasına gelmiştir. Günümüzde sporcunun psikolojisini incelemek birden çok faktörü içermektedir.

Sporcunun psikolojisi ve koronavirüs salgını arasındaki ilişkiyi  incelediğimizde, son zamanlarda uluslararası komiteler başta olmak üzere Türkiye’deki spor yetkilileri  ve sporcular sürece dair ciddi bir karmaşa yaşadılar. Örnek olarak; Tokyo olimpik komitesinin olimpiyatlardaki ısrarı ciddi manada sporcuları strese soktu ve tahammül edilemez bir belirsizliğe sürükledi. 

Sporcular mevcut antrenman koşullarının daha yetersiz olduğu “ev karantinası” sürecine geçmek zorunda bırakıldılar. Sporcular sağlık endişesi ile olimpik yarışların ve liglerin iptal edilmesini istediğinde spor yetkilileri muhtemelen uzun süre yapmış oldukları hazırlıkların çöpe gitmemesi, parasal kaynakların sönmemesi için karşı çıktılar. Bu süreçte bir çok uluslararası camiadaki şef bu sürecin devam edeceğinde diretseler de daha sonra sporcuların yarışlardan çekilmeye başlamasıyla birlikte bu ısrarlarından geri adım attılar.

Böylece uluslararası yarışların iptali sporcuların sağlık ve güvenlik risklerinin ortadan kalkmasını sağladı. Ancak gene de bu sürecin sporculara avantaj kazandırdığı söylenemez. Çünkü 1 yıllık antrenman planlama ve periyotlama sürecinin çöpe gittiği ve her şeyin sıfırdan başlayacağı aşikar. Türkiye’de sürecin oldukça geciktiği ifade edilebilir. Fatih Terim ve bazı spor yöneticileri  koronavirüs sebebiyle liglerin iptal edilmesinin zorunlu olduğunu  ifade etti. Aslında oldukça haklı olduğu bu pozisyonda uzun sürede eleştirilere maruz kaldı.

Bu süreci dinlenme ve toparlanma dönemi olarak geçirmek istediği, takımı için ikinci bir şans yaratma çabası içinde olduğu şeklinde eleştirilerle yargılandı.  Ligler sporcuların da  sağlık endişeleri sebebiyle sürece dair motivasyonlarının düşmesiyle iptal edildi. Daha sonra  ne tesadüftür ki Fatih Terim koronavirüse yakalandı.  Sporcular açısından ligin iptal olması,  pozitif bir motive edici durumdur. Çünkü sağlık endişesi varoluşsal bir problemdir. Bunun aşılması hem spor camiası hem de spor psikolojisi açısından oldukça umut verici…

 

 

Yorumlar